5 Haziran Dünya Çevre Günü kutlamaları sona erdi. İsveç’in Stockholm Kentindeki Konferansta (1972) ilk defa çevre koruma fikri dünya gündemine gelmişti. İngiltere’deki fabrikalardan atmosfere bırakılan kirli gazla İsveç’te sağlık sorunları ortaya çıkmıştı. İskandinav ülkeleri izci, kampçı doğasever ülkelerdir. Tepkilerini böyle ortaya koydular. Sonrasında da bilindiği üzere “Sürdürülebilir Kalkınma” fikri ortaya çıktı. Tüm bunlar duyarlı ülkelerin duyarsız ülkelere ilk tepkileriydi. O dönemler az gelişmiş ülkelerin ne çevre korumayı düşünecek halleri vardı ne de iklim değişikliği gibi ufukta görünen problemleri anlamaları. Gelişmiş ülkeler tüm bu dünya gündemini de lehlerine çevirmeyi başardılar. Sürdürülebilir kalkınma prensiplerini ortaya attılar ki “siz bizim gibi olmayın, biz kirlettik kalkındık siz aman bunu yapmayın dostça güzelce yaşayalım” güzellemelerini ortaya atıverdiler.

Gerçekten de dünya tarihinin son 100 yılına bakıldığında bir grup ülke kirletti, büyüdü ve kalkındı. Bunlara daha sonra G-7 dendi. Dünya ekonomik büyüme pastasından %65 pay aldılar ama önce “Ozon Tabakasının İncelmesi Sorunu” sonra da “İklim Değişikliği Sorunu” nu ortakça düşünmeye başladık. Ülkeler sömürülürken kaynaklar tüketilirken ortaklık yoktu ancak dünyanın kurtarılmasında ortak hareket etme isteği doğdu birden. Bir anaokulu düşünün ortaya pasta geliyor. 20 çocuk var pasta etrafında. Bu 20 çocuktan 7 tanesine pastanın %65’i veriliyor. Geri kalan 13 çocuğa ise %35’lik kısım kalıyor. Bu 13 çocuk pasta dilimlerine bakıyorlar ve zar gibi dilimlenmiş olduğundan karşı tarafı görebiliyorlar. Kutlama bitince de “etrafı çok kirlettik hep beraber toparlayıverelim, şuraları temizleyiverelim iş bölümü yapalım” falan filan. Kutlamaya katılamamış en az 150-200 çocuk ta dışarda bekliyor onların derdi açlık. Onları anlayan da yok pek. Dünya Çevre Gününde konuşulacak konu bu olmalıydı.

Uzun lafın kısası, gelişmiş ülkeler geçmişteki duygu durumlarından asla vazgeçmezler. Gelişmekte olan ülkeler ise tarımdan sanayiye atamamışlarsa kendilerini vay hallerine. Sanayileşmeye çalışırlarsa da sürdürülebilirlik dikteleri onları bekleyen en büyük tehlike. Yani “biz yaptık siz yapmayın” diktesi. Amerika’da bulunduğum dönemlerde aktivist bir komşum vardı. Zaman zaman Amerika politikalarını savunur zaman zaman da şiddetle karşı çıkardı. Karşı çıktığı fikirlerin hepsinin altı doluydu. Daha önce basında pek yer almamış eski Amerikan Ekonomi Tarihi kitaplarından resimler gösterdi. O resimlerde gördüğüm doğa katliamları, bugün gördüklerimin %25’i falan değildir. Bu durum, tüm G-7 ülkeleri için böyledir değişmez.

Dünya Çevre Günü, tüm dünyada değil,; G-7 ülkelerinde kutlanmalıydı. Kutlamanın odak noktasını da az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir kalkınmalarını temini için  çevre koruma/temizlik teknolojilerinin bu ülkelere ucuza, hatta bedelsiz ihracı olmalıydı.