Ezelden beri bazı güçler, bazı sebeplerden dolayı bizim Balkanlardaki varlığımızı yok etme gayreti içinde olmuştur.

Bunun için de değişik enstrümanlar kullanmıştır.

Halk arasında 93 harbi diye bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra oralarda kalan soydaşımıza karşı her türlü baskı ve zulüm hiç eksik olmamıştır.

Yok asimile ederek, yok soydaşımızın yoğun olarak ikamet ettiği bölgelere hizmet götürmeyerek ve istihdam yaratmayarak veya milliyetçi akımları körükleyerek oralarda oturmamızı imkansız hale getirerek amaç hep oradaki varlığımızı yok etmek olmuştur.

Bu yöntemlerden biri de bizi bölüp, parçalamaktır.

1989’dan sonra demokrasiye geçişle beraber Bulgaristan’da soydaşlarımızı temsil etme iddiasıyla dört parti kurulmuştu.

Ama nasıl olduysa bunların arsından sadece bir tanesi sivrildi, daha doğrusu diğerlerine bazı güçler tarafından yaşama şansı tanınmadı.

Siyasi arenada kalmayı başaran bu partinin tek amacı

soydaşımızı kontrol altında tutmak ve faaliyetlerini yönlendirmekti.

Aslında bakıldığında, doksanlı yıllarda Balkanlarda yaşanan buhranlı dönemi atlatmak için böyle bir niyetin oluşması rasyonel bir durumdu.

Zira yeni geçilen demokrasi rejiminde her iki tarafta da aşırı radikal unsurların olayları, Yugoslavya’da olduğu gibi, sıcak çatışmaya götürme potansiyeli de vardı.

Bu dönemde soydaşlarımızı temsil eden parti ile ülkemizin de yakın temasları ve işbirliği olmuştur.

Ama 2000’li yıllarla beraber, adında her ne kadar Hak ve Özgürlük olsa da, bu partinin asıl amacının soydaşımızın haklarını korumak olmadığı her geçen gün daha net ortaya çıkmaya başlayınca safları sıklaştırmak için bu defa perde arkasında aşırı ırkçı partilerle işbirliğine bile gidildi. Hatta öyle ki bunlara nakdi yardımlarda da bulunuldu.

Amaç karşı tarafın ırkçılığa varan milliyetçiliğini körüklüyerek bu tarafta safların sıklaşması olmuştur.

Nitekim bunda başarılı da olundu.

Bu konulara girmeye gerek yok. Ta 2006 yılında hepsi bu konularla alakalı ilgili yerlere, sorun tespiti ve çözüm önerileri içeren ayrıntılı raporlar verdik ki gelişmeler o dönem yaptığımız uyarılar konusunda bizi haklı çıkarmıştır.

Ama eninde sonunda insanımız, onları temsil edenlerden, onların haklarını, çıkarlarını, varlığını korumak için yıllarca bir türlü atılmayan adımların atılmasını daha yüksek sesle talep etmeye başlayacaktı.

Başka yerlere hizmet eden bu partinin asıl amacı oralardaki varlığımızı mümkün olduğunca minimize etmek olduğundan ve o güne kadar soydaşımızın varlığını yok etme politikalarının pek başarılı olmamasından dolayı ve parti içinde her geçen gün yükselen tepkilere daha fazla bahanelerle avutulamayacağı anlaşılınca bir topluluğun varlığına en çok zarar verecek başka bir yönteme başvurma kararı alındı: Bölünme.

Yaşanan süreci dikkatle takip edenler ne demek istediğimizi çok iyi anlayacaktır. Ama burada bölünme yetmez. Öyle bir bölünme olmalı ki bir defa daha bu insanların bir araya gelmesi zor olsun.

Yani amaç kutuplaşma yaratmaktır. Ta başından beri buna dikkat çekmek istedik. Birbirinize karşı ağır konuşmayın, birbirinizi kırmayın dedik.

Sonuçta kişiler ve hatta parti gibi örgütler geçicidir, kalıcı olan bizleriz, çocuklarımızdır, torunlarımızdır.

Bu konular daha çok su kaldırır. İleride yazmaya devam edeceğiz. Kaldı ki bu konuda siyaset bilimci ve strateji uzmanları var.

Biz realiteyi gösterelim de artık onlar da işin teknik kısmı ile ilgilensin.

Sonuç olarak bu camia bu tür oyunlara gelecek bir camia değildir. Yüzyıllardır her türlü baskı ve zulme boyun eğmemiş, bükülmemiş, dimdik ayakta kalmış. Bu dönemi de atlatacaktır.

Ama bu defa çok daha güçlü, ayakları çok da yere basan bir şekilde yoluna devam edecektir.

Bundan kimsenin şüphesi olmasın.