Devletlerin yönetimlerinde devamlılık esastır.
Ancak bazı alanlar vardır ki, oralarda bu devamlılığın devletlerin bekaları ve hatta var olmaları için hayati önem taşır.
Bu alanların başında dış politika gelir.
Fazlasıyla etken ve denklem olmasından dolayı oralarda çok dikkatli hareket etmek elzemdir.
Çünkü dış konularla alakalı sadece sizin devlet olarak oluşturduğunuz stratejiler değil, başka birçok devletin veya kuruluşun çıkarlarını da hesap etmek zorundasınız.
Büyük güçlerin her zaman dış politikaları ile ilgili kısa orta ve uzun vadeli planları vardır.
Bizim ise bu tür planlama ve stratejilerimiz olmadığından ortaya çıkan sorunları alelacele anlık politikalar ile son anda fazladan zaman ve efor sarf ederek halletmek zorunda kalıyoruz.
Yangının çıkmasına önlem alacağımıza, yangın çıkana kadar bekliyor ve daha sonra adeta itfaiye gibi yangın söndürmekle vakit ve enerji harcıyoruz.
Buna en iyi örnek ABD Başkanının "soykırım" kelimesi kullandığı sözde ermeni soykırımı meselesidir.
Yıllardan beri tezlerimizi iyi anlatamadığımız ve lobiler oluşturamadığımız için gün geçtikçe bu sözde soykırımı tanıyan ülke sayısı arttı.
Yukarıda da dediğimiz gibi özellikle bazı alanlarda devamlılık esastır.
Büyük devletleri büyük devlet ve küresel güç yapan en önemli unsurlardan biri dış politikalarındaki devamlılık ve istikrardır.
İktidarlar değişse de planlanan politikalara sadık kalınarak uygulanmaya aynen devam edilir.
İngilizlerin dünyada söz sahibi ülkelerin en başındakilerden biri olmaları güçlü diplomasileri sayesindedir.
Onların diplomasi marifetiyle kazandıkları , savaş alanında kazandıklarından misli ile fazladır.
Savaşlar savaş alanında değil, asıl masada kazanılır.
Dünya tarihi bu tür örneklerle doludur.
İstikrarlı ve devamlılığı olan, uzun vadeli projeksiyonu olan politikalarınız yoksa oyun kurucuların arasında yer almanız mümkün değildir.
Ülke olarak son yıllarda dış politikada peş peşe yaşadığımız başarısızlıklar, bölgemizin en önemli gücü olmamıza rağmen ve çevremizde cereyan eden olaylar birinci derecede bizi ilgilendirmesine rağmen, oyun kurucuların arasında değil de ancak başkalarının kurduğu oyunlara figüran olarak yer almamızın temel sebebi dış politikada devlet politikaları değil parti politikaları uygulanmaya kalkışılmasındandır.
Bu duruma deneyimli, bilgili ve donanımlı diplomatların değiştirilmesi de eklenince bu tablonun çıkması kaçınılmaz olmuştur.
Diplomasi nezaket, analiz ve çözüm yeteneği gerektirir.
Diplomasi kırıp dökerek belli kuralların dışında yürütülemez.
Cumhuriyet döneminde bile, tamamen zıt sistem olmasına rağmen, Osmanlı'dan gelen diplomasi geleneği devam ettirilmiştir.
Dış politikada yaşanan olumsuzluklardan Balkanlar da nasibini almıştır.
Bütün Balkan coğrafyasında soydaşlarımızın arasında bölünmüşlük ve iç çatışmalar hakim.
Soydaşlarımızın sorunlarını ve beklentilerini içeren uzun vadeli stratejilerimiz ve eylem planlarımız olmadığından son yıllarda yaşanan bölünmüşlük bu durumun kaçınılmaz yansıması olmuştur.
Oysa o coğrafya ülkemiz için en stratejik bölgedir.
Bu bölge gelişmiş dünyaya açılan penceredir.
Bu bölge ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine ulaştıracak yolun köprüsüdür.
Küresel güç olmanın yolunun Balkanlardan geçtiğini herkes anlamalı artık!..