"Kalite Birliğinden bir maaş alıyor musunuz?" diye sordu.

"Hayır! Kalite Birliği, gelir getirici bir işle iştigal edemez.

Maaş verecek bir yapısı yok, bütçesi de yok, bizim de buna ihtiyacımız yok!" dedik, ama yüzünü buruşturdu!

Devam ediyor...

"Milli Ses Ver Projesi ile ilgili bir ücret alıyor musunuz?"

"Hayır! Bu Projeyi Kalite Birliği adına, proje koordinatörü olarak yürütüyoruz..."  bu cevabımız da hoşuna gitmediği, yüzünün buruşukluğundan belli oluyordu!

Yine sordu...

"Kalite Birliği olarak, bütün bunları ücretsiz yapmanızda ki amacınız nedir?" diye sorunca;

KIZDIM!

"Sana ne!" dedim...

"He! gizli bir amacımız var! dememizi mi bekliyorsunuz, keyfimiz böyle istiyor!

Yapacak başka bir işimiz yok, bu işleri yapıyoruz!" dedim ve ortamdan uzaklaştım.

Buruşuk yüzündeki gözleri fıldır fıldır oynamaya başladı!

Bir densize, bir de dinsize laf anlatmak mümkün değildir.

Dinsize, dini nasıl anlatacaksınız!

Anlatamazsınız, inanmayan bir kişiye, inancı anlatmak ne mümkün.

Densize de, Kalite Birliğini anlatmak mümkün değil.

Kimse kusura bakmasın, asla "dost olarak" görmediğimiz bazı densizler, Kalite Birliğini sorgulamaya kalkıyorlar!

İşte o zaman, Karadeniz dalgalanıyor!

Niye sorguluyorlar?

Kendilerinin yapması gereken projeleri, Kalite Birliği yapıyor.

Ve kendilerinin yapması gereken tanıtımı, Kalite Birliği yapıyor.

Sahada, sanayinin içinde, fabrikalarda olmaları gerekirken, binanın içinden dışarı çıkmayanların, gerçek ve temiz kaliteyi topluma anlatmayan ve kendilerini kaliteci zannedenlerin, Kalite Birliğini sorgulamaları, Karadeniz'de dalgalanmalara sebep oluyor!

Densizlere buradan bir çağrı yapalım...

Şöyle düşünün;

"Bugün, yasal sorumluluklarım haricinde ve dahilinde, görev alanımla ilgili, devlet ve millet için ne yaptım?"

Bir de şöyle düşünün;

"Kalite Birliği neler yaptı?"

Belli mi olur!

Densizlik yapanlar belki de utanır!

SABIRLA BEKLER DURURUM!

Son dönemde,

Hemen hemen her demde,

Hem de günde bir kaç kez de,

'Offf' çeker dururum!

'Niye of çekiyorsun?' diye artınca sorular son dönemde,

Kapıldığım sanılmasın diye bir derde,

Cevap vermek lazım bu demde...

Ne demişti, kendisine darbe üstüne darbe indiren baltaya, o ağaç?

'Yanarım yanarım da, sapın benden diye, ona yanarım, bu yüzden of çeker, talihime yanarım!'

İşte...

Bizimde 'of' çekmemiz, o ağacın hikayesi gibi...

Yanarım yanarım da...

Gönül bağım olan iradenin iradesiyle, idarenin iradesini ele geçiren iradesiz bir kaç kiriptonun, gönül bağım bulunan dostlarıma karşı olan tavırlarına yanarım...

Bu yüzden 'of' çeker dururum!

Hatta...

Öyle olaylar duyarım ki, kudururum!

Yanarım...

'Of' çeker dururum...

Bizimkisi;

O ağacın hikayesinde ki sitemi gibi!

Sitemim duyulur,

Dengesizlere, densizlere, kalitesizlere haddi bildirilir diye!

Sabırla bekler dururum!..

KALİTE BİRLİĞİ DİYOR Kİ

Doğruları söyleriz.

Menfaat beklemeyiz.

Ücretli eğitim verip, gelirini bir grup arasında paylaştırmayız.

Biz parayla iş yapmayız.

Komisyon almayız.

Yönlendirme yapmayız.

Uydurukça ödül verip, uyduruktan etkinlikler düzenleyip, en büyük sponsorluk badelini verene, en büyük ödülü vermeyiz!

Ne yerli, ne de yabancı, hiç bir belgelendirme kuruluşunda payımız yok, kimseyle de bir paydaşlığımız yok!

Milli kurum olan TSE'yi destekleriz.

Çünkü biz devlete ve onun kurumlarına güveniriz.

TSE'yi, temiz kalitenin temsilcisi olarak görenlerdeniz.

TSE'yi, devletin kurumu olduğu için sevenlerdeniz.

Size çağrı yapıyoruz ve diyoruz ki;

Kaliteyle ilgili bir işiniz mi var?

Aldatılmadan ve kandırılmadan, mağdur olmadan önce...

"BİZE SORUN, ÇIKMASIN SİZE SORUN!"