Bir gün göğsünde bir beze gördü, doktora gitti. Meme kanseri olduğunu öğrendi. Doktoru ‘sorun yok alırız, iyileşirsin’ dedi. Ameliyat oldu. Tedavilerini gördü. Çok sevdiği, abla dediği kız arkadaşının yanına gitti.

Doktoru ona ‘git gez istediğini yap. Nereye istiyorsan gidebilirsin’, demiş. Bu söz onu çok mutlu etmiş. Dolabında ne kadar eşyası varsa hepsini toplayıp, 3 valiz giyimle sevdiği ablasının yanına gelmiş. Saçları peruklu, kimse kel olan saçlarını görmesin diye saklıyordu. Annesini de almıştı yanına. Ablasının torunlarını sevdi.

-Çok güzel olmuş benim kızım, oğlum kocaman adam olmuş, diye övgüler yağdırdı onlara.

Kaldığı havuzlu siteyi de çok beğendi. ‘Cennet gibi bir yer burası ablacığım. Yeşillik, ışıklar insan izlemeye doyamıyor’, dedi. Ablası onun balık sevdiğini bildiği için balık kızartmıştı. Severek yedi. Çay içmeyi de çok severdi.

Çaydanlığın biri biter, tekrar yenisi demlenirdi. Tüm gün çaydanlık yanında dururdu. Çayını içti, sigarasını içerken bir ara masaya düşürdü, örtü yandı diye çok üzüldü. Yanan koru eliyle söndürdü. ‘Ablamın örtüsünü yaktım, ablam bana kızmasın’ dedi. Ablası ‘senin canın sağ olsun, ne olur üç kuruşluk örtüden, seninle mi yaşayacak, boş ver yansın üzülme. Yak bir sigara daha deyip’ bir tane uzattı.

Ne olduysa bir anda oldu. Balkonda sandalyesinden düşüp boylu boyunca yere uzandı. Gözleri açık, her şeyi görüyor, duyuyor fakat konuşamıyordu. Sadece kirpikleri oynuyordu. Gözünü açıp kapatıyor, başka hiçbir yeri kıpırdamıyordu. Ambulans geldi. Site sakinlerinin de yardımıyla araca bindirildi. Doğrudan kendi Cerrahpaşa'daki kendi doktoruna götürüldü. Bitkisel hayata girmiş, beyin ölümü bekleniyordu. Ve iki gün içerisinde beyin ölümü gerçekleşti. Cuma ikindi vaktinden sonra sonsuz istirahate uğurlandı. Hafızamda hiç çıkartamadığım kısımlardan biri ise: bilincinin açık olduğu son anlarda  ‘annemin ilaçlarını verin, tansiyonu yükselmesin sakın, ihmal etmeyin sakın’ diye ricada bulunmasıydı. Öleceği an bile annesini düşünüyordu.  Doktoru günlerinin sayılı olduğunu biliyordu ve ona istediğini yapıp, gezip tozup, eğlenmesini söylemişti. Bu önerinin üzerine o da ablasına gelip  ‘şükürler olsun hastalığımı yendim, artık çok iyiyim’ demişti. Doktorun her şeyi yapabilirsin demiş olmasına çok sevinmiştik.

Son arzusu sevdiği ablasını görüp, vedalaşabilmekmiş oysaki. Her yıl gelip ablasında bir ay kadar kalırdı. Pazarını, marketini yapar, her işini görürdü. Evin genç kızı gibi koştururdu. Gelen misafirlere hizmet etmeyi severdi. Büyük-küçük ayrımı yapmaz, kendinden küçüklere dahi hizmet ederdi. Misafir olduğu evde ev sahibi misali gelenleri itinayla ağırlardı. Çayı, kahvesi, yemeği, meyvesi… Tüm ikramları hiç yorulmadan severek yapardı. Mekanın cennet olsun iyi insan. Güzel anılar bırakarak gittin. İyi ki gittin. Dinlenmek, huzur bulmak, acılarına son vermek senin de hakkındı. Seni çok özlüyoruz, unutmuyoruz. Nurlar içinde uyu.

-Saygılar-