En kötü karar kararsızlıktan iyidir.

Bu söz hayatın gerçeklerinden süzülerek ortaya çıkan bir sözdür.

Kararsız kalmak bir olayı sürüncemede bırakmak demektir.

Bir karar alındığında yanlış da olsa düzeltip doğruyu bulma fırsatınız olur.

Ama kararsızlık gereksiz zaman kaybından başka hem kararsız kalan açısından hem de alınacak kararın ilgilendirdiği kişiler açısından ciddi sıkıntılara sebep olacak durumlar ortaya çıkarabilmektedir.

Bazı kritik durumlar vardır ki zamanında karar vermek elzemdir, ki o kararın verilmesi doğrudan kitlelerin kaderini etkileyecek boyuttadır.

Bu gerçeğin tarihte fazlasıyla örneklerini görmek mümkün.

Son corona salgını sürecinde de bunu fazlasıyla gördük.

Bazı devlet yöneticileri işi ciddiye alıp vakit kaybetmeden gereken tedbirleri alırken, bazıları salgını hafife aldı, bazıları da olayları akışına bırakarak gelişmelere göre tedbir alma yolunu seçti.

Hızlı kararlar alıp bunları uygulayanlar salgını kontrollü şekilde atlatırken, kararsız kalıp geç harekete geçenler bu salgını en yıkıcı şekilde yaşamakta.

Corona salgını tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de etkiledi.

Biraz gecikmeli de olsa, temenni dahi etmesek de gelişmeler her geçen gün salgının bizi de ciddi şekilde etkileyeceğini açıkça gösteriyor.

Salgınla mücadele kapsamında tedbirler de alındı.

Amaç bu salgının yatay seyretmesini sağlamak ve pick yaptırmayıp sağlık sektörümüzü işlevsiz hale getirmemek.

Ama bunun için çok daha erken ve kararlı davranmak gerekirdi.

Daha ilk vakanın tespit edilmesiyle birlikte sıkı tedbirler  alınmalıydı.

Bunun için iki örnek de vardı önümüzde.

Birincisi Güney Kore örneğinde olduğu gibi yaygın test yapılıp,

pozitif vakaları tespit edip, onları izolasyon altına alarak hastalığın yayılmasını önlemek, ki ülkemizin ekonomisi açısından en iyi seçenek olurdu.

Diğeri de Çin örneğinde olduğu gibi herkesi kapsayan topyekun katı ve tavizziz izolasyon.

Güney Kore seçeneği yeterli test olmadığından uygulanması zor ve imkânsız.

Çin'in katı karantina örneği daha acı olan reçeteydi ancak dediğimiz gibi daha ilk günlerde uygulansaydı salgın pick nokta oluşmadan iki, bilemediniz üç haftada salgın yatay sürece sokulup hayatın normal akışına dönülürdü.

Şimdi gelişmeler yine topyekun izolasyon uygulanacağını işaret ediyor ama bu saatten sonra çok da etkili olmayacak olsa da yine de uygulanmalıdır.

Hem salgını pick noktasına ulaşmasını engelleyemez, hem uzamasından ve yaygınlaşmasından dolayı ekonomiye çok daha büyük zarar verecektir.

Bazı kararlarda geç kalınmasının yanında alınan tedbirlerde de startejik hatalar yapıldı.

Bu tedbirler öncelikle salgının yayılmasına engel olacak şekilde olması gerekirken, öncelik salgınla mücadeleye yönelik oldu.

Önce, özel hastanelerin corona hastanesine dönüştürülmesi veya uzmanlık yapan hekimlerin mobilize edilme gibi hastalıkla mücadeleye dönük önlemler alındı, ancak daha sonra 65 yaş üstü ve kronik hastların sokağa çıkma yasağı gibi salgının yayılmasına yönelik tedbirler alındı.

Oysa tam tersi olmalıydı; önce salgının yayılmasına yönelik tedbirler alınarak hastalığın pick yapmasına engel olunarak sağlık sistemini zora sokacak durumların önüne geçilmeliydi.

Bunları ilk vaka görüldüğünden beri anlatmaya çalışıyoruz da bu saatten sonra bize ancak bekleyip görmek ve dua etmek kalıyor.

Yazımızı yeni çağ filozofinin babası sayılan Descartes ile bitirelim: "Kararsızlık pişmanlıklarımızın tek sebebidir"