Bu iktidar döneminde olduğu kadar cemaatler hiç bu denli gündeme gelmemişti.
Cemaatler ve tarikatlar hakkında fazlasıyla yazılar yazıldı, tartışmalar yapıldı.
Bunlar özünde din adına faaliyet gösteren topluluklardır.
Varlık sebepleri bu.
En azından kağıt üzerinde.
Neden kağıt üzerinde?
Çünkü faaliyetlerine ve eylemlerine bakıldığında bunlardan bilinen hiçbirinin Hak yolundan gitmediği ortada.
Her türlü hile, kul hakkı yeme veya sapkınlık gibi dinimizin şiddetle men ettiği her şey hep buralarda.
Ama bugünkü yazımızın konusu bunların din anlayışının sadece sözde ve gösterişten ibaret olduğunu anlatmak değil.
Bu cemaatlerden biri, devletin bütün kurumlarının kılcal damarlarına kadar sızması yetmemiş gibi fiilen devlet yönetimine el koymaya cüret edecek kadar ileri gitmeye kalkıştı.
Bu başarısız girişimlerinden sonra bu cemaatin tasfiyesine yönelik operasyonlar devam ediyor.
Önceki gün bu yönde yapılan kapsamlı operasyonlarla bu konular medyada yine gündem oldu.
Yürütülen bu süreçte en tartışmalı konulardan biri kuşkusuz haklarında kovuşturma yapılanların arasında mağdur olanların olmasıdır.
Bu yazımızda değinmek istediğimiz konu, bu süreçte örgütün siyasi ayağına hiç dokunulmadığı veya sayısız defa çifte standart uygulandığını anlatmak değil, asıl bu mağdur olanlara dikkat çekmektir.
Yargı ve kolluk kuvvetlerinin yürüttükleri operasyonlarda fazlasıyla orantısız uygulamaların olduğu ortaya çıktı.
Bu cemaatte herhangi bir beklenti içinde olmadan ve çıkar gözetmeden bulunan kişilerle oralarda devlete karşı işlenen eylemlerde aktif yer alan kişilere aynı muamele yapıldığı görüldü.
Sapla saman birbirine karıştırıldı.
Bundan dolayı ciddi mağduriyetler de yaşandı.
Bu cemaatin devleti ele geçirme niyetinden haberi olmayan ve bu yönde yürütülen faaliyetlerin içinde bulunmayan, sadece saf ve iyi niyetlerle bunların toplantılarına katılan kişiler, hain planlardan haberi olan ve bilerek ve isteyerek bu faaliyetlerde bulunan kişilerle aynı muameleler yapılmakta ve orantısız ağır cezalara çarptırılmaktalar.
Ama burada yaşanan mağduriyetler sadece maddi veya değişik görev kayıpları seviyesinde değil, asıl mağduriyet olayın manevi boyutundadır.
Toplum nezdinde yaşanan itibar kaybıdır.
Her topluluktan olduğu gibi bizim camiamızın içinden de buralara karışanlar yok değil.
Bu insanlarımızın arasında da ciddi şekilde mağdur olanlar var.
Camia olarak diğer toplulukların yaptığı gibi kendi insanımıza gerekirse daha aktif sahip çıkılmalı.
Vatan hainliği veya yüz kızartıcı suçlara karışmayanlara, ki bildiğimiz kadarıyla böyle kişiler de yok, gerekirse en üst makamın önünde referans olmak lazım.
Siyasi ve dünya görüşü ne olursa olsun biz her insanımızın yanında olmak zorundayız.
Camiaları camia yapan dayanışmadır, yardımlaşmadır.
Bunları yapabildiğiniz oranda camiada olmayı başarırsınız.
Yoksa kısır çekişmeler içinde zamanla yok olup gidersiniz.