Hafta içinde en önemli milli bayramlarımızdan birini kutladık.
Atatürk'ü anma , gençlik ve spor bayramı.
İki yıldır pandemi koşullarından dolayı kısıtlı etkinlikler  yapılsa da milletimiz  bu bayramlarımızı çok daha coşkulu kutladığı açıkça görülüyor.
Bunun sebebi son yıllarda hortlayan ve birileri tarafından çanak tutulan Atatürk düşmanlığı.
Bu tür düşmanlık yapanlar şunu anlayamıyor ki bu düşmanlığı ne kadar körüklerlerse milletin reaksiyonu buna karşı  daha büyük oluyor.
Geçmişte milli bayramlarımız otomatiğe bağlanmış mekanik olarak, adeta komünist rejimlerde kutlanan bayramlar tarzı  kutlamalar ile sınırlıyken son yıllarda kutlamalar çok daha spontane , katılımlı ve coşkulu oluyor.
Atatürk düşmanlığı adeta halkımızın  milli şuurunun uyanmasına sebep oldu.
Bir tarafta ülkemizi ortaçağın karanlık ortamına çekme gayretleri, diğer taraftan muassır medeniyetler seviyesine ulaştıran yolun takip edilmesi.
Ülkemiz adına sevindirici olan durum milletimizin ezici çoğunluğunun çağdaşlığın ve medeniyetin tarafında olmasıdır.
Bu durum aynı zamanda dinimiz ile gelişmişliğin  birbirine zıt kavramlarmış gibi yansıtma gayreti içinde olanların niyetlerini boşa çıkarmıştır.
İslam dünyasının gelişmiş dünyadan geri kalmasının sebebi  bazı odakların kontrolünde olan bu  yobaz anlayışın o coğrafyalarda hakim olmasından.
Bundan dolayı Atatürk'ün en büyük inkılaplarından biri bu zihniyet ile mücadelesi olmuştur.
İslam toplumu, Kitabımızın da öğütlediği gibi, bilimi kendine rehber edinir ise kendi kaderini tayin etme seviyesine ulaşacaktır.
19 mayıs ülkemiz için önemli bir tarihtir.
Ama bu tarih Bulgaristan Türklüğü ve sadece onlar için değil, tüm demir perde ülkeleri için de önemli bir tarihtir.
O tarihte Cebel'de baskıcı Jivkov rejimine karşı başlatılan hak ve özgürlük mücadelesi kısa sürede tüm ülkeye yayılmakla kalmamış tüm Doğu bloku ülkelerine de sıçramış ve oralarda rejim değişikliklerine sebep olarak demokrasinin yolunu açmıştır.
Cebel her zaman Balkanlarda etnik ve dini kimlik aidiyet mücadelesinin beşiği olmuştur.
Balkanlarda etnik, dini ve kültürel varlığımızın en yoğun yaşandığı ve savunulduğu yerlerden biridir Cebel.
19 Mayıs 1989 tarihinde özgürlük mücadelesinin ilk kıvılcımının Cebel'den yakılması tesadüf değil.
Ancak son birkaç yıldır orada hakim olan zihniyet Cebellileri bu ruhtan uzaklaştırmıştır.
Bu durumlara düşülmesinin en önemli sebeplerin başında buradaki karar vericiler gelmekte.
Soydaşlarımızın yarıdan fazlası gibi çok önemli bir çoğunluğun bu zihniyetin onları temsil etmediğini açıkça gösterdikleri halde bu hakikati  buradaki yetkili kurumların okuyamaması ve bunlarda ısrar etmesi ancak kişisel çıkar ve menfaat ile açıklanabilecek bir durumdur.
Oralarla ilgili esaslı politikalar ve ileriye dönük projeksiyonunuz olmadan başarılı olma şansınız yoktur.
Bunun olmamasının en önemli nedeni bu tür politika ve stratejiler geliştirmesi gereken kurumlarda işin erbabı  kişilerin görev yapmamasıdır.
Bu işler öyle erzak ve kırtasiye dağıtarak olacak işler değildir,ki bunu  gerek şahıslar, gerek STK'lar fazlasıyla yapıyor zaten.
Ama kim ne yaparsa yapsın Cebel'in ve Cebellilerin özünü değiştiremez.
Zira bu onların genetik kodlamasında var.
Her ne kadar son zamanlarda Cebel'in namına yakışmayan anlayış orayı idare ediyor gibi görünse de eninde sonunda 19 Mayıs ruhu çok daha güçlü şekilde tekrar hakim olacaktır.