Bahar ÖZGÜN

 

Söyleşinin temel isimleri İstanbul'un ilk Büyükşehir Belediye Başkanı ve Yeditepe Üniversitesi'nin kurucusu Bedrettin Dalan ve Galatasaray eski yöneticisi Adnan Öztürk oldu. Çelik Palas Otel’de düzenlenen ‘Çanlar kimin için çalıyor’ söyleşisinin çıkış noktası 1940 yılında Amerikalı yazar Ernest Hemingway tarafından yazılmış savaş romanı. İspanya’nın iç savaşa gitmeden önce çan sesleri çok sık duyulmaya başlar. Duyarsız İspanyol Halkı iç savaşı engelleyemez. Çanlar hem demokratlar hem de kralcılar için çalmıştır. Türkiye’de için de çanların çalındığı benzetmesi yapılarak; “Ekonomide çanlar çalıyor, sporda sosyolojide. Bu çanların çalmasını engellemek gerekiyor. Gidişatın hiç parlak olmadığı ortada” yorumu yapıldı. 

Atatürk; ‘akıl’dır
İstanbul'un ilk Büyükşehir Belediye Başkanı ve Yeditepe Üniversitesi'nin kurucusu Bedrettin Dalan, Atatürk’ü ‘doğru çalışan akıl’ olarak tanımladı. Atatürk’ün emperyalistleri yenen tek ve ilk insan olduğunu kaydeden Dalan, “Atatürk’ü ve neslinin pes ettirmek için hiç pes etmediler. Son 25 yıllık süreçte ‘Kemalizm Türklerin önünü tıkamaktadır’ diye bir söylem oluşturdular. Tatlı su entelleri de buna iştirak ettiler. Çoğu Şerif Mardin’in tedrisatından geçmiş kişilerdir. Kim ki akılcı düşünür o Atatürkçüdür. Ciddi bir Atatürkçüyüm ama Kemalist değilim. Yani akılcıyım, gösterdiği hedeflere giden insan olmaya çalışıyorum. Donmuş fikir kalıpları 'izm’dir. Atatürk kalıp değildir ki, Aristo’nun bu topraklarda yeniden dünyaya gelmiş halidir. Kuran’ı Kerim’de 57 yerde akıl ifadesine yer verilmiştir” dedi.

ATATÜRK DÜŞMANLIĞINI DİNLE YERLEŞTİRDİLER

Batı diye işaret ettiği Avrupa ülkelerinin İslam ve Türk kelimelerinden nefret ettiklerini belirten Dalan “İslam’ı da sulandırmak adına kontrollü tarikatlar ve mezhepler kurdular. Daeş’i kendileri çıkartıp sonra da onu durduracağız diye Irak’a ve Suriye’ye yerleştiler. Maksat Türkiye’yi kıskaca almak. Atatürk’ü gizli gizli düşman ilan eden Yeniden Milli Mücadele Derneği’nin içindeki gençler ülkenin önemli yerlerine getirildi. İsimlerini internetten görürsünüz. Fetullah Gülen vasıtasıyla Atatürk düşmanlığı yerleştirildi. Ben oyunun 30 yıldır farkındayım. 1985 yılında okul açarak 100 bin Atatürkçü evlat yetiştirdim. Onlar Allah’ı bırakıp Fetullah’a tapmaya başlamışlar. 1996’da yazdığım kitapta bunların darbe yapacağını yazdım. Cemaatin devlet içindeki yapılanması yıllardır anlattım ve yetkili mercileri uyardım ama dikkat almadılar” dedi.

30 yıldır farkındayım

Bir zamanlar Ergenekon Davası'nda adının geçtiğini ve hakkında kırmızı bültenle arama kararı çıkarıldığına değinen Bedrettin Dalan, yargılandığı günlere ilişkin şöyle konuştu; “Cemaat okullarına rakip olarak cumhuriyeti, devleti savunan okullar kurduk. Allah’a şükür devletimiz güçlü. Yıkamadılar. Halkımız devlete, cumhuriyete ve demokrasiye bağlı. Her şeye rağmen yıkamadılar" dedi. Hakkında Ergenekon davası kapsamında 12 Nisan 2010'da yakalama kararı çıkarılan ve 12 Ocak 2011 tarihinde de İrticayla Mücadele Eylem Planı davası kapsamında hakkında kırmızı bülten çıkarılan Dalan, bu davayla ilgili, "Ergenekon gibi tertemiz bir ismi de kirletmeye çalıştılar. Ergenekon, Türk milletinin varoluş destanını ismidir. Var oluşumuzu yok etmeye çalıştılar. Ama Türk milleti tarihten evvel vardı. Tarihten sonra da olmaya devam edecektir inşallah" dedi.  
 

Yenidünyada
yeni sistem

Galatasaray eski yöneticisi Adnan Öztürk, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl gördüğünü anlattı. Dünyanın yeni sistem arayışında olduğunu belirten Öztürk, “Yeni sistem son derece korumacı hatta birazda saldırgan; devletin hayatın içinde daha fazla olduğu bir sistem olacaktır. Türkiye’nin geldiği noktada doğru yanlış bir şey yapanlar diğer yanda da sürekli eleştiri yapanları görüyorum ki bunu kabul etmem mümkün değil. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu durumla ilgili eleştiri yaparak zaman harcamak istemiyorum” dedi.
 

Türkiye’nin 
fırsat 
eksenleri

Dünyanın yeni düzen çabasında Türkiye’nin yakaladığı fırsatları 6 eksende anlattı. Eksenin ilk sırasını ‘dini anlamak oluşturuyor sonra sırasıyla ayrılıkçı hareketler, toplumsal mutabakat, dış politika, ekonomi ve çevre yer alıyor. “Türkiye’nin tarihini bilenler dünyanın yeni bir düzen korunmaya çabaladığı dönemde çok ciddi fırsatlar olduğu konusunda hem fikir olur” diyen Öztürk, Bugünkü modellemelerle yenidünya düzeninde ağırlığımızı korumamızın mümkün olmadığını kaydetti ve ekledi “2 döviz hamlesinde ne hale geldik.”

Bana bir harf 
öğretinin...

Değişen dünya şartlarında fırsatların değerlendirilmesi için yapılması gerekenleri aktardı. Türkiye’nin sorunlarını eksenlere bölerek anlatan Öztürk ilk sırayı ‘dini anlamaya’ vererek; “Kutsal kitabız Kuran-ı Kerim ‘oku’ diye başlıyor. Efendimiz Muhammed A.S ‘Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum’ diyor. Din ile Devlet ilişkileri Kuran’da çok net şekilde tarif edilmiştir. Kuran’ı Kerim’de toplumun yönetilmesiyle ilgili çok net 3 kural vardır; “Her konuyu istişare ediniz, her işi ehline veriniz ve yöneticilerinizin adaletli olmasına dikkat ediniz.” Kuran-ı Kerim demokrasiyi, laikliği ve sosyal hayatı tartışmaya hiçbir mahal vermeyecek şekilde yazmıştır” dedi. Toplumun temelinin din değil; ahlak olduğunu söyleyen Adnan Öztürk, “İslam dini oku diye başlayan her cümlesinde insanın hakkının,  okumasını, çalışmasını; ilimim, bilimin bir numaralı hedef olarak konulduğu. Çok önemli bir nokta İslam’da ruhban sınıfı yoktur” dedi.

BU TUZAĞA DÜŞMEK ÜZÜCÜ

İkinci eksen; ayrılıkçı hareketler. Öztürk, modelin açıklamasını “Etnik kimlik, mezhep ve ideolojiler üzerinden yapılan ayrım o toplumu geri geçmektir. Devlet geleneğinin yaşandığı bu topraklarda hala bu tuzağa düşmek üzücüdür” şeklinde özetledi. 

ORTAK NOKTA; AHLAK

Üçüncü eksen; toplumsal mutabakat. Öztürk, modelin açıklamasına “Toplumu oluşturan bireyler arasında görüş farklılıkları olabilir. Ortak noktamız ahlakımızdır. Toplumun temeli din değil ahlaktır. Rüşvet, kayırma reddedilir. Tarım ekonominin bir numaralı güvencesidir” dedi.
 

AMAÇ; ÜLKE MENFAATİ 
Dördüncü eksen; Dış politika. Ülkenin Modern, laik ve demokrasiyle yönetilen bir sosyal devlet anlayışına sahip olması gerekliliğini hatırlatan Adnan Öztürk, “Dünya ile ilişkilerde evrensel kuralları ve adaleti temel alır. Türkiye, toprak bütünlüğüne saygı duyar ve saygı bekler. Ülkenin menfaati dış politikanın bir numaralı amacıdır” dedi.

SERMAYE YOKSUNUYUZ

Beşinci eksen ise; ekonomi. “Türkiye’nin sermaye yoksunu olduğunu kabul etmemiz gerekiyor” diyerek söze başlayan Öztürk, “Diğer zenginliklerimizi değerlendirmeliyiz. Liberal ekonomi ve serbest ekonomi kurallarını uygulamalıyız” dedi.
 

ÇEVREDE YENİ ANLAYIŞ

Son eksen; Çevre. Çevre konusunda yeni bir anlayış sunan Öztürk, “Ülkenin ve bireylerin sürdürülebilir yaşam şartlarının sağlanmasından devlet sorumludur. Çevre tüm bireylerin ve insanlığındır. Doğaya verilen zararlar insanlığa işlenmiş suç olarak sayılmalıdır. Devletin emri altındaki mahkümları, askerleri hatta STK’ları doğanın iyileştirilmesi için bu kolların kullanılması yetkisi vardır. Eğitimi her bireyin ayrım yapmaksızın devlet tarafından alması gerekir” dedi. Adnan Öztürk konuşmasının ‘Benim anladığım Atatürkçülük bu. ‘Ben Atatürkçüyüm’ diye temsil ettikleri makamlarda dünyayı okumandan, vatandaşının önüne bir plan sunmadan, vatandaşa çıkış sunmadan kendi küçük dünyalarında Atatürkçülükle baş başa bırakıyorum” diyerek sonlandırdı.