Yeni dönemle beraber, oluşturulan kabine gösterdi ki her alanda değişikliğe gidilecek.

Burada önemli olan yapısal değişikliklerden çok zihin değişikliğidir ki bu yönde de hamleler yapıldığını görmek önemli.

Bu değişim tabii ki STK’ları da etkileyecektir.

Bu konuda zaman içinde belli düzenlemeler yapılacağını biliyoruz.

Özellikle kamu yararı statüsünde olan STK’lar yakın takibe alınıp bu statüyü kazanmalarına sebep olan gerekçeler tekrar gözden geçirilecek.

Güncel durumları, temsil ettikleri kitleler nezdinde karşılığı olup olmadığı gibi kriterler baz alınarak, oluşan yeni şartlarda ortaya çıkan sonuca göre kimileri daha da güçlendirilecek, kimilerinin bu statüleri tekrar değerlendirilecek.

Bizim camiamızı temsil eden ve asli misyonu Balkanlardaki varlığımızı muhafaza etmek olan STK’larımızın görevleri itibarıyla daha da destek alarak güçlendirilmesi söz konusu.

Ancak burada ilgili STK’ların faaliyetleri ve temsil ettikleri kitle nezdindeki etkinlikleri belirleyici olacaktır.

Bundan dolayı biz de camia olarak yeni şartlara göre yeni stratejiler belirleyerek kısa, orta ve uzun vadeli çalışma programları oluşturmak zorundayız. Yani özetle camiamızın vizyonu konusu üzerinde çalışmalıyız.

Bunu zaman kaybetmeden gündeme alıp şimdiden çalışmalara başlamalıyız ki hazırlıksız yakalanmayalım.

Oralardaki soydaşlarımızın güncel durumlarını ve sorunlarını tespit ve sorunlarına çözüm noktasında çalışma planlarımızın olması gerekir.

Ancak her şeyden önce oralarda etkin olmamız için öncelikle burada belli güce ve etkinliği ulaşmamız şart.

Bu da teşkilatlarımızı güçlendirmekten, insanlarımız ile daha çok bir araya gelerek katılımcı çoğulcu anlayış ile yeniden yapılanmaya gitmekten geçer.

Burada Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok.

Yapılması gerekenler bellidir.

Önceki gün tam yedi yıl önce 2011 genel seçimlerinden sonra bugünkü yazımın başlığı ile aynı başlıkta bir yazı geçti elime.

Gördüm ki daha o zamanlar söylediklerimiz aynen bu gün de geçerli.

Yani bir milim bile aşama kat edememişiz.

Bu yazımızda özetle:

“Bu genel seçimler süreci maalesef camiamızın iflasının teyidi olmuştur. Bundan dolayı artık köklü değişiklik, reform yapmamız, kurumsallaşmaya gitmemiz şart. Yoksa ileriki seçimlerde de aynı fiyaskoyu yaşamaya devam edeceğiz. Camia olarak yok olup gitmek istemiyorsak yapısal ve zihniyet değişikliğine gitmek zorundayız.

Bu da ancak çoğulcu, şeffaf, cesur ve açık sözlü olmaktan geçmektedir.

Camiamıza hizmet eden herkesi takdir etmekten geçmektedir. Göçmen kardeşlerimizin bulunduğu her noktayı ziyaret etmekten geçmektedir.

Onların fikirlerini ve düşüncelerini almaktan geçmektedir.

Birimizin sorunu hepimizin sorunu olmalıdır” demişiz.

2011 genel seçimlerinden sonra yazılanlar bu seçimlerden sonra yazılmış olsa ancak bu kadar isabetli olurdu.

Sonuç olarak yeni yönetim sistemi ile beraber çok önceden yapmamız gerekenleri istesek de istemesek de yapmak zorunda kalacağız.

Şartlar, camiayı bu yapısal değişiklikleri yapmak zorunda bırakacaktır.

Ki camiamızda bu reformları yapabilecek bilgi, donanım ve sağduyuya sahip fazlasıyla insanımız var ki şu anda camiamızın başında da gerekli tecrübe ve birikime sahip bir kişi vardır zaten.

Kaldı ki ne demişler…

Değişim olmayan yerde gelişim olmaz.