STK'lar belli amaç ve misyon uğuruna faaliyet gösteren topluluklardır.

Bir STK'nın gücü temsil ettiği kitlenin desteği kadardır.

Yani ortak paydaları olan bir topluluğun tüm kesimlerini kapsayacak yapı oluşturamayan bir STK'nın başarılı olma şansı yoktur.

Tabii burada önemli olan diğer bir konu da amaca uygun çalışma programları ve stratejilerin geliştirilip buna göre faaliyet yapmaktır.

Ancak tekrar ediyoruz; asıl olmazsa olmaz her görüşte kişileri temsiliyet müessesine dahil ederek ortak akıl ile hareket etmektir.

Bu şartlar oluşmadan efektif ve çözüm odaklı sonuçlar elde etmek mümkün değildir.

Camia olarak bu asgari müştereklerde hareket etmeyi başaramadığımız için başarılı olamadık ve bundan dolayı da giderek bizi temsil eden en önemli STK'mıza karşı insanımızın güveni kaybolmuştur.

Bu durumlara gelinmesine birçok sebep sayılabilir ama en önemli sebeplerden biri, insanımıza en küçük bir katkısı olmamış, hayatları boyunca onların derdi ile dertlenmemiş, gidip bu insanların düşüncelerini, isteklerini, taleplerini dinlememiş, ömrünü masa başında, klavyenin arkasında demagoji yaparak geçiren bazı kişilerdir.

Bu klavye demagoglarından birileri, son yıllarda oluşan yönetimlerin zaten her kesimden temsilciler alınarak oluştuğunu yazmış, bunda ısrar etmenin anlamı olmadığını ima ederek…

Mesele oluşan yönetimlerin çeşitliliğinde değil (ki ısrarla, camiamızın birlik beraberliği adına üstüne basa basa yönetim bütün yelpazeden kişilerden oluşmalı diyoruz ki, bu her şeyden öte görüştüğümüz insanlarımızın talebi) asıl meselenin yönetim anlayışında olduğunu anlayamamış "beyin!?" camiamızın geleceği ile alakalı tavsiyelerde bulunmaya kalkışmış.

Bu kadar basit denklemi idrak edemeyen zihniyetten insanımıza hayır gelecek de... Ki bu zihniyetten yıllarca fayda gelmediği de ortada zaten.

Bu birileri hızını alamamış rüya yorumculuğuna da soyunmuş

Ama algılama sorunlarının yanında bilgi de eksik olunca, kendileri açısından ortaya sıkıntılı durumlar çıkıyor.

Gerçek rüya tabirlerine göre rüyasında her kim ki kendini ölmüş olarak görürse, ki zaman zaman biz de gördük, bu sağlıklı ve uzun ömre ve büyük hayırlara vesile olacağına delalettir.

Diğer yandan bu tür rüyaları görmeyenler olduğu da doğrudur.

Ama psikoloji bilimine göre bu durumlar içine kapanık, korkak ve kendini devamlı koruma altında tutma gayretinde olanlara mahsus bir durumdur.

Ancak son zamanlarda bu statükocu zihniyetin rahatsızlığını, telaşa kapılmalarını anlıyoruz.

Her geçen gün artık işlerin bu anlayışta devam etmeyeceği hususu daha net ortaya çıkmakta.

Telaşa gerek yok. Kararı verecek olan insanımızdır.

Kaldı ki her zaman geçerli olan doğanın temel kanunlarından biri olan "Doğal seleksiyon" diye bir kanun vardır.

İnsanımız bu seleksiyonu en iyi şekilde yapacak.

..Ve güçlü olanlar kazanacaktır.

Son olarak bir kez daha tekrar edelim: Bizi temsil edecek örgütün yönetimi tüm kesim ve değişik görüşlerde olan insanlardan oluşmalı.

Hatta bize göre yönetim kurulu sayısı daha katılımcı olması amacıyla daha da arttırılmalı. Bu artışa da statükocu zihniyet karşı çıkabilir.

Ama bunlardan beklenen de bu.

Küçük olsun benim olsun zihniyeti, kendine güveni olmayan zihniyet,   katılımcı çoğulcu yönetimlerden korkar.

Evet mutlak olan gelecektir.

Ve neyin geldiğini de hep beraber göreceğiz.