Kaybettiğimiz sevdiklerimizin ardından aylarca yas tutarız. İnsanları birbirinden sonsuza kadar ayıran ölümdür. Kaybettiklerimizin yokluğu kor gibi yakar yüreğimizi. Kolay kolay unutamayız. Asla yerine bir başkasını koyup dolduramayız. Yıllar geçtikçe acısı kaybolur ama sevgisi, anıları kaybolmaz. Hatırladıkça beyninden bir kare hatıralar dökülür arka arkaya.

Ölüm sevdiklerimizden ayrılık olsa da, çaresi olmayan, sürekli acı çeken insanlar için bir kurtuluş da olur.

Hep yaşlılar dua eder ya. 3 gün yatak 4. gün ölüm diye. Elden ayaktan düşmeden kimselere muhtaç olmadan, emaneti teslim etmek ister insan.

Çaresiz bir hastalığa yakalanıp birisinin bakımına muhtaç yaşamak çok zor duygu olmalı insan için. Bakana da zor yatana da. Gözlerinin önünde acı çeken sevdiğine çare olamamak, onun acılarına sürekli şahit olmak hayatta insanın sınandığı en zor sınavdır emin olun.

Ben bu duyguyu hayatta iki defa yaşadım. Genç kızlığımda ve evliliğimde. Anneannem kanser hastasıydı. Son günlerinde yatalak olmuştu. Gece gündüz onu kaybetmemek için hep göz yaşlarımı içimde tutar ve dua ederdim. Dualarım karşılık bulmadı. İçimde ölmeyecek, yaşayacak umudu vardı. Fakat hayat bir anda benim en sevdiğim insanı elimden aldı. Bir yıl boyunca acısını içimden atamadım. Her gece rüyamda onu gördüm. Uyandığımda onun sesini duydum. Büyük acılar çektim. Öyle ki tam sınavlara girme zamanımdı. Üniversite sınavını kazanmış, yetenek sınavıyla devlet tiyatrosuna girecektim. Fakat olmadı. Onun acısı bütün bedenimi esir almıştı. Hayattan soğudum ve yaşam sebebim kalmamıştı. Anneannem benim için annemden bile önce gelirdi.

Beni o büyütmüştü, onu annem bilmiştim. Hayat bazen insanı en sevdiği ile sınayabiliyor. Hele bir de genç yaşınızda böylesine bir acıyı kaldırmak çok ağır geliyor. Yıllar sonra evlendim ve bu kez üvey babam kansere yakalanmıştı. Sonrasında yatağa mahkum oldu.

İnsanın hayattaki sınavları bitmiyor. Çaresiz, elinizden bir şey gelmeden acılara şahit oluyorsunuz.

Tek yapabildiğim şey, yine gece gündüz dua etmek oldu. Ancak bu sefer kurtulması için yani ölmesi için dua ettim. Çünkü durumu o kadar kötüydü ki bu onun için kurtuluş ve çektiği büyük acılara bir son olacaktı. Yatalaktı ve yaralarını gördükçe içim acıyordu. Sabaha kadar inlemesi, acılarından kıvranması, nefes almakta çektiği zorluklar bende daha büyük acı yaratıyordu. 3 ay içerisinde ruhunu teslim etti. Bu sefer vicdanım beni rahat bırakmadı. Onun ölümünü istediğim için kendimi suçlu hissettim. Bir insanın; sevdiğin, saydığın bir insanın ölümünü istemek doğrumu yanlış mı muhakeme edemedim.

Yaşarken sağlığımızın, güzel günlerimizin ve sevdiklerimizin kıymetini bilelim. Çünkü son pişmanlık hiç fayda etmiyor.

-Saygılar-