Antik Mısır denildiğinde aklımıza ilk gelen dünyanın en eski medeniyetleri, mumyaları, heykelleri, Mısır firavunları gelir. Sergilerde ve müzelerde karşımıza en çok çıkan dönemin eserleri arasında heykeller ve büstler yer almakta. Bunların ortak özelliklerine dikkat edersek; heykel ve büstlerin genellikle burunları yoktur. Farklı dış etmenlerden dolayı zamanla burunlar aşınıp düşer. Ege kıyılarımızda bulunan bazı heykeller, uzuvlarını korudukları için çok değerlidir. Antik Mısır heykellerinde durum çok farklıydı. Bir firavun öldüğü zaman yerine gelen yenisi, eski yöneticinin Heykellerinin burunlarını kırdırarak görüntülerini bozardı. Ayrıca burunların kırılması heykelin nefes almasını ve beslenmesini engellerdi. Böylece ilahi güçleri ortadan kalkardı. Bu mantıkla heykellerin Sağ ve sol elleri kırılarak güçlerinin de yok edildiğine inanılırdı. Firavunların büyük kısmı, kendi tasvirlerine zarar verenlere korkunç cezalar vereceklerini açıklayan kararnameler yayınlardı. Antik Mısır’ın güçlü kraliçelerinden olan ‘Hatşepsut’ ve ‘Nefertiti’nin mirasları, görsel kültürden büyük oranda silinmişti. Dönemin inanışında Tanrıların ve İnsanların görüntülerinin bir gücü vardı. Tanrıların ve kişilerin özleri, onlar için adanmış olan heykellerde yaşardı. Bu gücü tüketmek için kırılan heykeller günümüze kadar kırık halleriyle gelmiş, sanıldığı gibi zamanla aşınıp kırılmamıştır. Saygılar…