Soydaşlarımızın en hassas olduğu konuların başında zaman zaman değişik platformlarda onlar hakkında ‘Bulgar’ Türkü tabirinin kullanılması geliyor.

Bu olduğunda soydaş camiamız da haklı olarak her ortamda tepkisini koymakta.
Bu tabir son derece çirkin ve kabul edilebilir olmamakla beraber olayı her boyutuyla ele almak lazım.
Her şeyden önce bu tabiri kullananların niyetine bakmak lazım.
Bunlar sözün gelişine mi bu tabiri kullanıyor yoksa;
"Sizler Bulgar soyundan gelen, daha sonra Türkleştirilmiş bir topluluksunuz" mu demek istiyor.
Asıl dikkat edilmesi gereken husus budur.
Yoksa benzer tabir geçmişte kullanıldığı gibi ileride de aynen kullanılmaya devam edilecektir.
Camiamız da her defasında reaksiyon göstermeye devam edecek.
Ama burada şöyle de bir sorun var.
Zaman içinde bu tepkiler giderek azalacak ki her defasında bunun böyle olduğu açıkça ortada.
Sonunda birileri çıkıp, "Ne oldu tepki göstermez oldunuz. Bulgar Türkü olduğunuzu kabul mü ettiniz" diyebilir.
Evet tepki gösterelim.
Ama bir de olayın içeriğine bakalım.
Bizim gördüğümüz kadarıyla bu tabiri kullanan hiç kimse bunu art niyetli yapmıyor.
"Bulgar" tabiri etnik bir gruptan ziyade, devlet anlamında kullanılıyor.
Aynen Bulgar vatandaşı, Bulgar pasaportu gibi.
Aynı şekilde genelde Alman vatandaşı denir, Almanya vatandaşı değil. 
Yine İngiliz, Fransız derken etnik manası değil, ülke anlamında kullanılır.
Bunun ötesinde daha çarpıcı örnekler verecek olursak;
Ülkemizde yaşayan Yahudi veya Ermeniler için, ‘Türk Yahudisi’ veya “Türk Ermenisi’ deriz ki bu tabir onları Türk yapmaz.
Daha da çarpıcı örnek vermek gerekirse Güney Kıbrıs Rum kesiminde oturan veya 1974 Kıbrıs harekâtından önce Kıbrıs'ın genelinde oturan soydaşlarımız için ‘Rum Türkü’ diye hitap edilmekte.
Sonuç olarak hoşumuza gitmese de, gayri ihtiyari de olsa bize ‘Bulgar Türkü’ denmeye devam edilecek.
Burada esas olan niyettir.
Bunu söyleyenlerin amacına bakmak lazım. Sözlerinin bütününe.
Amaç bizim Bulgar soyundan geldiğimiz kastedilmekse, bunu yapanlar en sert tepkiyi alır kimse merak etmesin.
Bunun ötesinde kompleks yapmaya gerek yok.
Zaten ülkemizin en önde gelen tarihçisi İlber Ortaylı başta olmak üzere tarihçilerimiz Balkanlardaki soydaşlarımızın öz be öz Türk olduklarını her ortamda defalarca söylemekteler.
Camia olarak bizim asıl odaklanmamız gereken mesele hala Bulgar isimleri ile dolaşan soydaşlarımız olmalı.
Oralarda kalan soydaşlarımız çocuklarını ana dilde eğitim almaya teşvik etmeleri konusunda yardımcı olmamız olmalı.
Veya oralarda varlığımızı teminat altına alacak "azınlıklar statüsü" tanınması hususunda destek olmak için eforumuzu harcamalıyız.
Bizim en öncelikli misyonumuz oralardaki varlığımızı muhafaza etmek için gayret sarf etmek olmalıdır.
Bunun planlama ve stratejilerini geliştirmek için ilgili kurumlar nezdinde girişimlerimizi arttırmalıyız.
Asıl hedefimiz işin özüne, yani ormana odaklanmak olmalı, ağaçlarla uğraşmak değil.