Memleketimden insan manzaraları… Ne güzel ve ne anlamlı söz. Nazım Hikmet’in yine derin duygular yüklü bir şiirinin başlığı aslında bu anlamlı cümle…

Nazım Hikmet diyor ki; “Haydarpaşa garında, 1941 baharında, saat on beş. Merdivenlerin üstünde güneş yorgunluk ve telaş. Bir adam merdivenlerde duruyor bir şeyler düşünerek. Zayıf. Korkak. Burnu sivri ve uzun yanaklarının üstü çopur. Merdivenlerdeki adam…”

Şeyhmus Çakırtaş Belgesel Fotoğrafçısının 2020 yılında kaleme aldığı ‘Amele pazarında kayıt dışı bir dünya’ bloğunda okumuştum. Okurken hala var mı bu meydanlar diye geçirmiştim içimden, ‘İşsiz insanların sabah güneş doğmadan yolunu tuttuğu ve çoğunlukla gün boyu işe götürecek birilerini beklediği yerler 'amele meydanı' olarak anılır’ diyor Çakırtaş…

Yıl 2021 28 Haziran saat 07.30 sıraları kayıt dışı bir dünyaya şahit oldum. Bursa’nın ‘Amele Meydanı’nı gördüm. Bir anda aklıma bir yıl önce rastladığım blog ve Nazım Hikmet’in ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’ şiiri geldi. Bak işte memleketimde insan manzaraları, amele meydanı, ekmek kuyruğu, umut kuyruğu, yaşam hikayesi, yoksun olmanın somut ifadesi, zorluluğun hayattaki yansıması… Cümleler bir biri ardına sıralandı, boğazım düğümlendi.

En çok da ne yüreğimi acıttı biliyor musunuz? İki teyzenin oradaki meydanda ellerini çenesine koyup derin düşünceleri yüreğimi acıttı, 50-60’lı yaşlarında bir amcanın yere çömelmiş yorgun gözlerle etrafa bakması acıttı yüreğimi.

Asırlardır varmış bu meydan bileniniz var mı? Ben bilmezdim, ben başarılı sanatçı Kemal Sunal’ın bir filminde görmüştüm. Kendisi amele meydanında beklerken iş sahibi biri yanaştırır kamyonu, seçer insanları sen gel sen gel diye. Kemal Sunal’ı seçmez, oda her defasında ben ben deyip durur ama onu alan olmaz. İşte ben sadece filmlerde olur sanırdım meğer biz iş beğenmezken, ‘amele meydanı’nda iş bekleyen niceleri varmış.

Bu arada seçilen kişiler arasında ayrım yapılıyormuş, neymiş zayıf, kısa boylu olanları seçmiyorlarmış…

Yüreğim çok acıdı be hayat… Amele meydanı meğer yoksulluğun değişmeyen yazgısıymış. Bir nevi kölelik tortusu olarak algılanmaz mı.

Sakın yanlış anlaşılmasın köşem. Asla küçümsemek değil niyetim o kazanılan para tam bir alın akı kadar temiz, çalışılan iş ise helal kazanç kapısı…

Genelde düzenli bir işi olmayan, sigortası olmayan ve ücretini gündelik alan kişilerin hayatta kalmak için mücadele ettiği kapı olarak nitelendiriliyor. Yani geleceği olmayan, sosyal güvenceden yoksun ve gündelik işlerde çalışan insanların yaptığı işlerin genel adıymış.

Bak işte memleketimin insan manzarasına… Kimi koşturmacayla işine gider, kimi amele meydanına oturur da düşünür düşünür. Herkes bir şekilde hayatta kalmanın mücadelesini verir.

Hı bu arada kimi ise helal kazanç elde etmek varken, dilenir.

Son olarak şunu söylüyorum ki ‘amele meydanı’nda umutla bekleyen teyzelerim ve amcalarım sizin o çalışmaktan nasırlanmış ellerinizi öperim. Rabbim yolunuzu açık eylesin…