Son 10 yıldır olduğu gibi, sadece 2013 hariç, bu yılki Avrupa bayanlar voleybol şampiyonasında  milli  takımımız bir kez daha yarı finale çıkma başarısını gösterdi.

Zaten şu an için kadro bakımından ABD ve Brezilya ile beraber  dünyanın en güçlü takımlarından biriyiz. 

Üç ay önce,Haziran ayında en güçlü takımların katıldığı milletler liginde bu iki takımın arkasından üçüncü olmuştuk.

Ama Tokyo olimpiyatlarında bizden çok daha zayıf takım olan Güney Kore'ye çeyrek finalde yenildik,yani üst düzey turnuvaları kaldıramıyoruz.

Aynı şekilde 2011' de  yine Belgrad'ta  yarı finalde ve 2019 evimizde Ankara'da bu defa finalde oynadığımız Sırbistan'a bir kez daha  yenildik.

Oysa kadro olarak onlardan daha güçlüyüz.

Bunu da oynadığımız ilk üç sette fazlasıyla ispatladık.

Ev sahibi olmasına rağmen Sırbistan'a sahayı adeta dar ettik.

Son derece çekişmeli geçen ilk seti almayı da başardık.

Diğer iki seti kıl payı kaçırdık.

Ama kritik dördüncü sette darmadağın olduk.

Neden? Güney Kore'ye yenildiğimiz aynı sebeplerden.

Aslında bunun nedenlerini defalarca, kendi sosyal medya hesabımızdan paylaşmakla beraber bu köşemizden de Tokyo olimpiyatlarından sonra paylaştığımız " Ülke olarak özgüven eksiğimiz var" başlıklı yazımızda da vurgulamıştık.

Sırbistan maçı bu yazdıklarımızı teyit eden mükemmel bir örnek oldu.

Bu konuda yazdıklarımızı pekiştirmek için örnek hazırlamaya kalkışsak bu maç kadar isabetli bir örnek hazırlayamazdık.

Ne demek istediğimizi bu maç milimi milimine göstermiş oldu.

Kazandığımız ilk sette ve diğer iki sette gerçek kimliğimizi oyun alanına yansıtarak oynadık ve ev sahibi Sırbistan ile başa baş mücadele ettik.

Ama bizim kronik ve yıllarca bir türlü çözüm bulamadığımız sıkıntımız kritik 4. dördüncü sette yine ortaya çıktı.

Yani Sırbistan'ın kazandığında maçı da kazandığı anlamını taşıyan 4. sette.

Bu set bize  çok net ısrarla öteden beri neden bahsetiğimizi gösterdi.

İlk setlerde kaybetsek de telafisi mümkün olan setler olduğu için rahat ve kendi kapasitemizde oynadık.

Ancak son karar setinde yine heyecan yaptık ve mental olarak dağıldık.

Hafta içinde kendi hesabımızdan paylaştığımız aynen başımıza geldi.

Kritik anlarda heyecan yaptığımız için iyi oynayamadığımızı ve korkarız ki maçı rakip kendi aldığı sayılardan dolayı değil,bizim yaptığımız basit hatalar sonucu verdiğimiz sayılardan dolayı kaybedeceğiz demiştik.

Aynen de öyle oldu. Tamam mı, devam mı setinde stresi kaldıramadık.

Mental olarak dağıldık. Yine. Kaçıncı defa. Biz sayısını unuttuk.

Psikolojik dayanıklılığa sahip değilseniz stres hormonları deşarjı olur.

Bu hormonlar beyni adeta hipnotize eder.

Yanlış kararlar aldırır.İstediklerinizi yapamaz, emir-komuta zinciri kopar.

Yıllarca yerimizde saymamızın temel sebebi bu.

Çözümlenmesi gereken tam da bu psikolojik yetersizliktir.

İleri seviyelerde mücadele veren ülkeler, sporcularını  sadece fiziksel antrenman ve çalışmalarla değil, mental, fiziyolojik hatta sosyal yaşama kadar kompleks bir çalışma programı kapsamında hazırlar.

Bizim takımda da güya psikolojik destek veren uzmanlar var.

İsmini hatırlayamadığımız ama soy adı zannedersek Akıncı olan bayan  bir mentoru var milli takımımızın.

Dünya çapında oyuncu kadrosuna sahip ve yine dünyanın sayılı antrenörleri arasında gösterilen Guidetti olmasına rağmen milli takım yerinde sayıyorsa bir sebebi olmalı değil mi?

Voleybolun başındaki tepe yöneticilerin profiline bakınca bunların bu sebepleri  bulma ihtimalleri  aya dört şeritli yol yapmaktan daha zor.

Bunların tek bildiği:

"Olsun! Bir dahaki sefere başaracağız inşallah! " yaklaşımı.

Hangi bir dahaki sefere ,ya? Bu kaçıncı bir dahaki sefere? Bu kaçıncı tekrar?

Bu zihniyet ancak Hollanda'yı yenerek ve daha önce zaten defalarca kazandığımız üçüncülük ile övünür.

Yıllarca neden yerimizde saydığımızın teşhisini  biz ortaya koyuyoruz işte.

Geriye sadece uygulanması kalıyor.

İşi bilen güçlü mentor kadrosu tayin etmek.

Ama bu işler işin ehli yöneticilerle olacak işlerdi değil mi?