Keçiören’deki görüntü, bizim ligi bitirip tatile çıktığımızın ve sınıfta kaldığımızın belgesidir. Artık tribünlerde seyirci değil, kartondan suretler oturacağından, içerde taraftar ile maçı kazanırız diye bir ihtimal de kalmadı.

Üç aylık aradan sonra liglerin olduğu gibi tescilini ve ilk üç sıranın Süper Lig’e çıkma zevzekliğine o kadar inandık ki; bayır karpuzu gibi yan yatıp işin olgunlaşmasını bekler gibiydik.

Oysa bu T.F.F. bize yapılan gasplara göz yumarak düşürürken ve hatta idari bir hata yüzünden üç puanımız hiç edilirken sözde TFF üyemiz Bursa’dan, futboldan, en önemlisi Bursaspor’dan bihaber olan Mustafa Çağlar’ın etkisiz elemanlığı sayesinde bir ‘La’ sesi bile çıkmıyordu.

Bu TFF mi bize yol verecekti!

Elbette vermezdi!

Geriye kendi işimizi kendimizin görmesi kalmıştı. Bütçe sorunları ve parasızlık nedeniyle düşen kadro talan edilip satılmıştı ama arma hala sol mememizin üzerinde duruyordu.

Başlangıçta işler fena gitmiyordu.

Yeni hoca, genç futbolcularla koşan, hatta ısıran bir takım oluştu ama bazılarımıza göre bütün maçları kazanmamız lazımdı ya!

İBRAHİM HOCA SERMAYEDEN YEDİ

Hatta son birkaç maçı son dakikada çevirdiğimizde maçı takımın değil, tribünlerin aldığı mavalları atılmaya başlandı…

Her zamanki gibi takımı tribünlerin kurma hevesi yine depreşti.

Sonunda muratlarına eriştiler ve Yalçın Koşukavak hocaya yol verdirdiler.

Akıllı adamı gönderip daha akıllısı olan Buz’u getirirler, diye beklerken bir deliyi buldular.

İbrahim Hoca geldiğinden bu yana eskiye bir değer katmadan hep sermayeden yedi.

Geçmişte çok hoca değiştirmenin belasını çekmiş biri olarak gönderelim demedim ama zaten ben Yalçın hocanın gönderilmesine de karşıydım.

..Ve üçüncü mola sonrası başlarken, çerez fikstür ile kafadan Süper Lig’e çıkma planları yapılıyor, şehirde bir bayram havası estiriliyordu.

Bu hava ile Ankara’ya keçi kesmeye gitmeden önce Hatayspor’un İstanbulspor deplasmanında berabere kalması, sanki üç puan cepte gibi bize padişah macunu gibi geldi.

SINIFTA KALDIĞIMIZIN BELGESİ

Keçiörengücü bizi yenerek altı hafta sonra galip geldi.

Dediğim gibi her maçı kazanamazsınız, deplasmanda yenilmek felaket değildir.

Ama doksan dakika sadece bir pozisyon bulup, beş altı pozisyon veriyorsanız bu felakettir.

Yenikken beş oyuncu değiştirme hakkının ikisini son üç dakikada yapıyorsanız siz taktik değil, tombala sistemi ile oynuyorsunuz demektir.

Keçiören’deki görüntü bizim ligi bitirip tatile çıktığımızın ve sınıfta kaldığımızın belgesidir.

Millet çatır çatır futbol oynuyor.

Erzurumspor nerede ise düşmesi kesin olan Eskişehirspor’u 90+3’de bulduğu tek golle yenerken, bize ikincilik için dört puan + ikili averaj farkı attı.

Artık tribünlerde seyirci değil, kartondan suretler oturacağından, içerde taraftar ile maçı kazanırız diye bir ihtimal de kalmadı.

Demem o ki; bu sezon bizim üst lige çıkma ihtimalimiz yazı tura atılan paranın dik gelmesi kadardır.

Olur mu olur ama parayı değiştirmeden olmaz.