Özellikle son yıllarda camiamızda büyük kopukluklar meydana geldi.

Bunun yansıması olarak da gerek Bulgaristan, gerek ülkemizde aramızdaki bölünmeler giderek arttı.

Bunun nedenlerine girecek değiliz.

Bu konularda birçok yazılar yazıldı, sözler söylendi.

Burada esas olan bundan sonra atılacak adımlardır.

06.05.2017 tarihinde bu köşede “Havadaki 19 Mayıs kokusu” başlıklı yazı paylaşmıştık. 

Bu yazımızda özetle; içeride ve dışarıda yaşanan gelişmeler, bölünmeler, oluşturulan çıkar çemberleri, kullanılan gariban halk, bunların artık camiamızı uyanma noktasına getirdiğini, artık camiamızda ciddi bir kıpırdanma başladığını ve harekete geçmesi yakındır demiştik.

Havada aynen 19 Mayıs öncesine benzer bir “elektrik” hissedildiğinin altını çizmiştik.

Ve bugün baktığımızda bu hareketlenme gün geçtikçe daha da güç kazanmakta.

Aslında olması gereken olmakta.

Artık bu camia bazı şeyleri sorgulamaya başlamalı, kendi doğrularını bulmalıydı ki, bu eninde sonunda olacaktı. Olmaktadır da.

Her geçen gün bu dev camianın kıpırdanması daha net hissedilmekte.

Ancak bu camia önce içindeki bozgunculardan, insanımızın çıkarlarından çok kendi menfaatlerini ön planda tutan kişilerden  temizlenmeli.

Yıllarca asalak gibi çilekeş soydaşımızı, ninemizi, dedemizi kullanan ama bunların yaşam standardını yükseltmek adına hiçbir şey yapmayanları ve bunların taşeronluğunu yapanları iyi tahlil etmek lazım.

Bu camia bunlardan temizlenerek bağırsak temizliğini yapmalı.

Yıllarca, kimlerin bugüne kadar birlikte hareket etmemizi engellediğini, ne zaman birileri bir şey yapmaya çalışsa hemen nifak sokarak karalamaya başlayıp önünü kesmeye çalışanları iyi tespit etmeli.

Bu camia bu kadar parçalanmış ve birbirinden uzak kaldıysa bu kişilerin sayesindedir.

Ama her şeyde bir hayır vardır.

Camiamızda yaşanan kopukluklar ve olumsuzluklar kimin ne olduğunun ortaya çıkması için bir vesile olmuştur.

Kimlerin samimi olarak camiamızın sorunlarını çözmek için gayret sarf ettiğini, zamanını, mesaisini bu uğurda harcadığını, diğer taraftan da kimlerin bu camiayı kendi çıkarları için bir araç olarak kullandığını, rüzgara göre yön belirlediğini, kimlerin akşam başka sabah başka olduğunu net olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Dikkat edilirse Türklük davamızda özgürlüğünü ve hatta hayatlarını ortaya koyup en çok mücadele edenler, düne kadar hep dışlanmış, adeta istenmeyen adam ilan edilmişlerdi. Oysa esas onlar bizim yol göstericimiz olmalıdır.

Bunlarla beraber, iş adamıyla, bilim insanımızla, kanaat önerlerimizle, mahallelerdeki vatandaşlarımızla beraber istişare edilerek, ortak akıl ile yol haritası belirlenmelidir.

Ki o zaman da bu zamandır.

Sonuç olarak; son zamanlarda yaşanan süreçlerde insanımız kimlerin özü de sözü de bir olduğunu, kimlerle yoluna devam edeceğini çok net görmüştür.

Her ne kadar özü, sözü bir olan insanlar bu özelliklerinden dolayı bazen pek beğenilmese de davalara asıl sahip çıkan bu insanlardır.

Sözünü esirgemeyenler rüzgara göre yön değiştirmez, davaya sahip çıkar, adam satmaz.

Bu insanlardan camiamızda fazlasıyla var.

İşte asıl amaç bu insanları kazanmak olmalı.

Eleştirilerinden, tenkitlerinden korkmadan çekinmeden, bunlar baş tacı edilmeli.

Çünkü davalar bu tür insanlarla kazanılır, eyyamcılarla değil.