Bugün sizlere yeni satın aldığım ‘Bitkilerle Sohbet’ kitabından ibretlik mizahi bir hikâye paylaşacağım.

Kitabın değerli yazarı Durdu Güneş’in ifadesiyle, ‘Mizah hayatın bir parçasıdır.’ Mizah yazmak ustalık ister. Okuyup anlamak için tefekkür gerek...

Adam bir pazar günü insanlardan uzak tenha ormana gitti.

Çimenlere uzandı. Rengârenk açmış çiçeklere baktı.

Düşündü, acaba çiçekler de insana ders verebilir miydi?

Birden hemen yanındaki bir çiçek dile geldi:

Benden insanın şifa kaynağı bal nasıl çıkıyorsa şimdi de yürek şifası erdemli olmanın yollarını sana sunacağım dedi ve tek tek saymaya başladı:

1.Çiçek insanlar arasında sevgiyi hatırlatır. Sevgiyi ifade etmek için insanlar birbirlerine çiçek sunarlar. Erdemin en önemli kaynağı da sevgidir. İçinde sevgi yoksa insan olamazsın. Dağı, taşı, ağacı, çiçeği, böceği ve insanı seveceksin. Sevgi insanda ilahi bir duygudur.

2.Erdem verici olmaktır. Karşılık düşünmemektir. Bak biz arılara özümüzden veririz. Kuşlara şerbet veririz. Doğaya güzellik ve güzel koku veririz. Bunu verirken hiçbir ayrım yapmayız. Tüm canlılara verir ve hiç karşılık beklemeyiz. İnsanlar bizim karşılıksız vermemizden öyle etkilenir ki sonra bizi koparırlar ya da canlı olarak birbirlerine verirler.

3.Çiçek güler yüzün de simgesidir. Erdemin bir görüntüsü de güler yüzdür. Güler yüz iyi kalpliliğin işaretidir. İnsanlar gülen bir yüzle kötülük edebilirler mi? İçlerine kötülüğü suratlarına mendeburluğu eklemeden yapmazlar. Güler yüz karşılaştığı diğer insanları da kendine benzetir. Gülümseme yüzden yüze dolaşarak erdemin çiçek tozu gibi dağılmasını sağlar.

4.Çiçeklerin şahı olan gül, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen Hz. Muhammed Mustafa’yı (s.a.v.) hatırlatır. Onu bilen, ona dayanan erdemin yolunu zaten bulmuştur.

5.Çiçek yaşarken yaşamanın güzelliğini, solarak hayatın fâniliğini gösterir. İnsanı erdemden uzaklaştıran bir neden de insanın hayatı sonsuz sanmasıdır. Azgınlıkların zalimliklerin, diktatörlüklerin altında bu duygu yatar. Sanki hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya bağlanmak. Oysa çiçek solarak faniliği insana hatırlatır ki bir çiçek gibi güzel yaşasın sonra başka âleme geçsin. Erdem hayatın geçiciliğini düşünmekle sahicilik kazanır.

6.Çiçek insana sahteliği değil doğruluğu gösterir. Çiçekler güzelliğiyle, kokusuyla, estetiğiyle, rengiyle bir gerçekliği yansıtır. Çiçeklerde sahtelik olmaz. Biz arıları, böcekleri, kuşları insanları yanıltmayız. Görürler, dokunurlar, zevk alırlar faydalanırlar. İnsanlar sahte çiçekler de üretmiştir. Sahte bir çiçek üretilmesi insanlardaki sahteliğin çiçeklere bulaştırılmasıdır.

7.Çiçeğin etrafında kötü otlar da bulunur. Aynı şartlarda yaşarız ama bizden güzellik ve fayda sudur eder. Yani biz de çevremize uyalım demeyiz. İnsanlar çevre böyle diye kötü davranışlarına gerekçe ararlar. Oysa çiçekler kötü otlar arasında varlıklarını kimliklerini korurlar çevreyi bahane ederek kötüleşmezler.

8. ‘Çiçek gibi olmak’ deyimi temizliği ve güzelliği anlatır. Erdemli insan da hem ruhen hem de bedenen temiz olmalıdır. Çiçek narinliği hatırlatır. Çiçekten yola çıkarak inceliği, zarafeti öğrenmelisiniz. İyilikleriniz aynı zamanda estetik bir form üzerinde olmalıdır.

9.Çiçek aynı zamanda barışın sağlanmasında rol oynar. Birbirine küsler çiçek sunarak barışırlar. Erdemin bir boyutu da insanın evrendeki her şeyle barış içinde olmasıdır. Uzlaşmayı ve uyumu öğrenmediğinizde erdemi ve insanlığı da öğrenemezsiniz.

10.Biz insanlara güzele bakmayı öğreterek aynı zamanda güzel bakmayı da öğretiriz. Göz, güzellikleri gördükçe güzel görmeyi de öğrenecektir. Yüreği ayağa kaldıran güzelliktir. Onun güzelleşmesini de sağlar. Erdem, güzel bir yürekle güzel bakabilmekten doğar.

Adam çiçeğe baktı. ‘Vay be’ dedi içinden, ‘bakmasını ve düşünmesini bir bilsek bir çiçek bile insanı insan yapabilirmiş.’

Selam ve dua ile...