Bir önceki yazımızda ne demiştik; "Aile ziyareti dolayısıyla, on gün Almanya-Berlin'de bulunduk.
Gezdik, gördük, eğlendik!
Gezdiğimiz için eğlendik, ama gördüklerimizden dolayı da hiç MUTLU OLMADIK!
Geçekten mutlu olmadık, hatta bir ara ‘Keşke gelmeseydim, keşke görmeseydim!’ sözlerini de kullandık.
Niye mi mutlu olmadık?"
Aynı konuya devam...

TEGEL PARKI
Tiergarten, Brandenburg Kapısı ve Reichstag (Parlamento Binası) önünden başlayarak uzanan kilometrekarelerce büyüklükte dev bir park, şehrin tam merkezinde, dev bir orman. 
 
1830’a kadar kralların avlanma ormanı olan Tiergarten, 1830’da bugünkü park görünümüne tasarlanmış. O tarihten bu yana da, savaşlara ve yıkımlara rağmen hayatta kalmış. 
 
Bizde, Bursa Ovası ne halde?
Sahi, Nilüfer çayının su toplama havzası olan kavaklık nerede?
Acaba, Nilüfer’de bulunan cephaneliğin hali ne olacak?

 
Mudanya'ya giderken yolun sağında ve solunda bulunan ormanlara baktınız mı?
Bakıp da canınızı sıkmayın sakın!
Zeytin ağaçlarını önce yakıp, sonra söküp, sonra da siteler yapan bizler, Tiergarten ormanının önemine nasıl vakıf olabiliriz ki!
Acaba diyorum, mevsimlik çiçeklere ödediğimiz bedelleri ödemesek, bu yöndeki giderleri başka alanlarda istihdam ve üretime yatırsak nasıl olur?
Berlin'de belediyenin diktiği bir mevsimlik çiçek göremedik!
Yol kenarları doğal ot!
Bizde; çiçek ek, sula, kuruyunca tekrar ek, tekrar sula, çapala! 
Boşa giden çabalar, ithal ediyor babalar ve israf edilen milyon dolarlar!
Sahi, Uludağ eteklerine en son ne zaman baktınız, yoksa bakmaktan mı bıktınız?
Yüzü kızarmayanlara hakkımızı helal etmiyoruz...


***

ŞEHİTLER CAMİ

18 yıl önce Berlin'deki Şehitler Cami’ne gitmiştik. Bu gidişimizde de uğradık vatan toprağına. 
Ve bir kez daha onur duyduk devletimizle ve milletimizle.
Düzenlemeler yapılmış, tertemiz bir ortam oluşturulmuş.
Özellikle tuvaletler ve abdest alma bölümlerinin temizliği dikkatimizi çekti. Aynı durumun ülkemizdeki tüm camilerde de olması temennimiz.

Dışarıdan bakınca müthiş fotoğrafı, içeri girince etkileyici atmosferi gördük, mutlu olduk.
Şehitlerimize Fatihalar okuduk, rahmet diledik ve avluda bulunan şehitlerin huzurunda manevi havayı teneffüs ettik.
Başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyor, yurt dışındaki tüm camilerin diyanetin kontrolünde olması gerektiğini özellikle belirtmek istiyoruz.

***

BERLİN'DE BİR AHİ

"Ahi" dedim, yanlış anlamayın, torpil yapmadım!
"Helal ve Haram" kavramlarını hayatının tüm aşamalarına nakşetmiş olan biri...
Hem de Almanya'da, milli ve manevi değerleri hayatının her aşamasına monte etmiş olan bir kişi...
Satış yaptığı Almanlar ile ilgili;
"Bir yanlış yaparsam, dinime ve milletime leke getiririm, onun için ticarette asla yanlışım olmamalı" anlayışından asla ayrılmayan birisi...
Hangi şart altında olursa olsun, namazını asla kazaya bırakmayan ve hiçbir cemaatle bağı olmayan, markalı değil, marka Müslüman'ı asla değil, sade bir Müslüman ve sadece Müslüman...
Türk milletine ve Türk devletine yürekten bağlı, Türk bayrağının sevdalısı, Türk oğlu Türk...
Ecdadına aşık, Asım’ın neslini yetiştirirken, nesli Asım’ın izinden ayrılmayan, Atatürk ve silah arkadaşlarına gönülden sevdalı ve yanında Atatürk'e yapılacak olan hakarete en ağır tepkiyi verebilecek cesarete sahip bir Cumhuriyet delikanlısı...
 
Tıpkı 11. yüzyıldaki gibi, Ahi geleneğine bağlı, kaliteye önem veren, ahlaki değerlere sahip, aldatmayı ve aldanmayı reddeden bir düşüncenin savunucusu...
Ailesine bağlı, iyi bir baba, iyi bir eş, dürüst bir esnaf, yardımsever bir vatandaş...
Sade, ama onurlu bir insan...
Berlin'de, tanıyan herkesin sevdiği ve saygı duyduğu örnek bir şahsiyet...
İyi ki varsın İbrahim Hekimoğlu...
Türk milletinin ve Türk devletinin bir mensubu olan ben;
Gurbet ellerde, Türk milletini ve Türk devletini ve onun AHİLİK KÜLTÜRÜNÜ, onurla temsil ettiğin için,
Atatürk ve silah arkadaşlarına sahip çıktığın için,
Gurbet ellerde daha da aktif olan, hiçbir gurubun taassubu altına girmediğin için,
"Bir yanlış yaparsam, dinime ve milletime leke getiririm, onun için ticarette asla yanlışım olmamalı" anlayışındaki kaliten için,
TEŞEKKÜRLER... TEŞEKKÜRLER...
Allah yolunu, bahtını açık, ömrünü uzun etsin...


***

ALMANLARIN TÜV'Ü VE TÜRKLERİN TSE'Sİ

Berlin'de görüştüğüm tüm Türklere, önce TÜV'ü sordum, herkes bu kuruluştan haberdar.
Sonra da TSE'yi sordum, çoğunun TSE hakkında bilgisi yok!
Bu konuyu başka bir yazımızda analiz edeceğiz. Ama o analizden önce şunu söyleyelim; bu ülkede TSE daha aktif hale gelmediği / getirilmediği sürece, kalitenin hakimiyetinin sağlanması mümkün değildir.
Alman "TÜV'e uygun mu?" diye soruyor, sorguluyor.
Türkiye'de "TSE'ye uygun mu?" sorusunu soranlar çoğaldığında, verimlilik artacak, israf azalacak, ekonomik göstergeler değişecektir.
Şu kadarını söyleyelim;
Alman ekonomisinin cari fazla vermesinin tek nedeni, kaliteye verilen önemden kaynaklanmaktadır.
Bilinmesi gereken bir husus da şudur; kimse bizden daha fazla akıllı - zeki değil. Bilinç seviyelerinin yüksek olduğunu da artık fark etmeli, kaliteye verdikleri önem anlaşılmalı, bu doğrultuda çalışmalara yön verilmelidir.
Her zaman dediğimiz gibi; tüketici bilincini geliştirmeli, tüketici bilinçli hale gelmeli ve tüketiciler kaliteyi tercih etmelidirler.
Her alanda kalite ve herkesin dilinde şu soru olmalıdır;
"TSE'YE UYGUN MU?"