Her pazar olduğu gibi bugün de sizlere kıssadan hisse çıkaracak bir hikâye aktaracağım.

Keyifle okumanız dileğiyle.

Hifa Hatun (r.a.) Medine-i Münevvere de güzelliği ile ün salmış bir kadındı.

Hifa Hatun'un methi hızla yayılır.

Onunla evlenmek için tüccarlar, vezirler, sultanlar sıraya girer. Ancak o imparatoru bile reddeder.

Ama taliplerin ardı arkası kesilmez. Kimi ayaklarına halılar serer. Kimi cevahirler döker. Yüz deveyi getirip kapısına bağlayanlar olur…

Hifa Hatun bütün bunlara dönüp bakmaz o sadece Allah’ın rızasını diler.

Bir gün Peygamber Efendimizin (s.a.v.) huzuruna gidip şöyle söyler:

Ya Resulallah bana beni cennete götürecek bir iş öğret!

Peygamber Efendimiz; “Önce biriyle evlen. Bununla dinin yarısını emniyete alırsın” buyurdu.

“Ya Resulallah! Benim dengim kim olur? “Beni Habeş Necaşisi istedi, ben onu istemedim. Ubeydullah yüz deve ve başka şeyler de verdi, onu da kabul etmedim. Lakin siz ahirette kurtuluşumun evlilikten geçtiğini buyurdunuz. Siz kimi münasip görürseniz onunla evlenmeye razıyım” dedi.

“Yarın sabah mescide en evvel kim gelirse onunla evlendireceğim” buyurdu.

Ertesi gün hiçbiri erken uyanamadı. Allah (c.c.) onlara uykudayken uyanma imkânı bahşetmedi. Süheyb isimli fakir, siyah renkli, zayıf ve ince yapılı olan sahabe geldi.

Namazdan sonra Hifa Hatun’u çağırdı, durumu bildirdi. O da hiç itiraz etmeden buna razı oldu. Peygamberimiz hutbe okudu, nikahlarını kıydı.

Süheyb kalk ve hanımın için bir şeyler al!” buyurdu.

Lakin Süheyb, dünyalığı olmadığını söyleyince Hifa Hatun, kendi servetinden on bin dirhem getirtti. Onları Süheyb’e verdiler. O da gerekli şeyleri aldı.

“Ey Süheyb! Hanımının elini tut, onu evine götür!” buyurdu.

Bu sefer Süheyb (r.a.) dedi ki, “Ya Resulallah benim evim mesciddir. Hangi eve götüreyim?”

Süheyb’in bu cevabını işiten Hifa Hatun, “Konağımı sana bağışladım. Kalk beni oraya götür” dedi. Onun bu tavrı ve hareketi Peygamber Efendimizin çok hoşuna gitti ona dua etti.

Karı ve koca kalktılar ve birlikte konağa gittiler. Akşam olunca yemeklerini yediler ve hamd ettiler. Nihayet yatma vakti gelince, Hifa Hatun “Ey Süheyb! Bil ki, ben sana nimetim, sen bana mihnetsin. Sen bu nimete şükür, ben bu mihnete sabır için, gel bu geceyi ibadet ve taatle geçirelim. Sen şükrediciler, ben sabrediciler sevabına kovuşayım. Çünkü Resulallah (s.a.v.) ‘Cennette yüksek çardak vardır. Bunda yalnız şükredenler ve sabredenler bulunur’ buyurdu” dedi.

O gece ikisi de taat ve ibadet ile meşgul oldular. Sabah namazını eda için Süheyb mescide geldi. Cebrail (a.s.) onların gerekli hallerini Resulallah’a bildirdi. Cennet ve Cemal-i ilâhî ile onlara müjde verdi. Resulallah “Ey Süheyb! Geceki halini, sen mi anlatırsın, ben mi söyleyeyim?” buyurdu. Süheyb, “Ya Resulallah siz söyleyiniz” dedi.

Ve sonra “Siz cennetliksiniz ve Allahu Tealayı göreceksiniz” müjdesini verdi. Süheyb sevincinden ve Cenab-ı Hakk’ın müjdesine kavuşmak şevkinden başını secdeye koydu ve “Ya Rabbi! Eğer beni mağfiret etmişsen, günahlara bulaşmadan ruhumu al” dedi. Allah (c.c.) onun isteğini geri çevirmedi.

Orada bulunan sahabeler ağladılar. Peygamber Efendimiz “Daha şaşılacak şey, Hifa’nın da bu anda ruhunu Hakk’a teslim etmiş olmasıdır” buyurdular.

İkisini de yan yana defnettiler. Başları ucuna iki tahta koydular. Tahtalardan birine, “Bu Allahu Tealâ’nın nimetine şükür edenin kabridir” diye yazdılar. Öbürüne de, “Bu Allahu Teala’nın mihnetine sabredenin kabridir” ibaresini yazdılar.

Kimi evlilikler size dünyayı da ahireti de cennete çevirir.

Kimi evlilik de dünyayı da ahreti de size cehennem eder.

Tercihiniz sadece para ve güzellik olmasın. Çünkü onlar gelir geçer.

Hayatınızın en önemli ve riskli kararı evliliktir.

Bu önemli yolculukta sizi mutluluğa ya da karanlığa götürecektir.

Tercih sizin. Karar sizin.

Allah (c.c.) herkese hayırlı evlilikler nasip etsin.