Her pazar olduğu gibi bugün de sizlere kıssadan hisse çıkaracak bir hikâye aktaracağım.

Keyifle okumanız dileğiyle.

İbrahim Ethem Hazretleri tacı tahtı terk etmeden önce birçok hizmetçisi bulunan zengin ve itibarlı biri idi. Babası padişahtı. Kendisi de daha sonra hükümdar olmuştu. Nefsine daha çok hükmetmek için hükümdarlığı bıraktı.

Sahip bulunduğu bütün dünya nimetlerinden vazgeçip kendini tamamen Allah yolunu vermesi ile ender ve önder insanlardan biri olarak anılır ve bilinir.

Maddi makamı terk ederek yokluk ve zorluk çekerek manevi makamda yerini aldı. Babasının mirasından da herhangi bir şey almadı.

Seneler sonra kendi yaptırdığı camide yatsı namazı kılıyor, dışarıda kar, hava çok soğuk, “Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim” diye düşünüyor, caminin görevlisi geliyor!

“Ne yapıyorsun?” diyor.

“Müsaade et şurada yatayım, sabah namazından sonra gideceğim” diye cevap veriyor.

Görevli bacağından tutuyor onu ve “İbrahim Ethem senin gibi çulsuzlar için yaptırmadı bu camiyi” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye atıyor onu dışarıya!

İbrahim Ethem Hazretleri “Ben bu camiyi yaptırdım” diyemiyor kibir olur diye, çaresiz şehre gidiyor. Her taraf kapalı, sadece bir yer açık, bir fırın. Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor, orada çalışan işçi “Geç otur” diyor, Aradan bir-iki saat geçiyor, sabah ezanı okunmaya başlıyor, okunduktan sonra işçi dönüyor.

Hoş geldiniz nereden gelip nereye gidiyorsunuz isminiz ne?” diyor,

İbrahim Ethem de;

“Ben iki saattir burada oturuyorum şimdi mi geldi aklına sormak?” diyor!

Fırıncı “Ben bu fırında işçiyim, iki çocuğum var, iki de yetime bakıyorum. Ben onlara şimdiye kadar haram lokma yedirmedim, senin geldiğin vakit benim mesai saatimdi. Ezan okundu mesaim bitti. Seninle istediğin kadar konuşabiliriz, şimdi kazancıma haram karışmaz” diyor!

İbrahim Ethem “Sen ne güzel adammışsın, Sen Allah’tan bir şey isteyip de olmadığı vaki oldu mu?” diye soruyor;

“Ben Allah’tan ne istediysem verdi fakat Allah’tan bir şey istedim, Onu bana vermedi; Allah’a yalvardım, bana İbrahim Ethem Hazretleri’ni göster diye, bana onu göstermedi” diyor!

O Allah öyle bir Allah ki” diyor İbrahim Ethem Hazretleri, “İbrahim Ethem’in bacağından sürükleye sürükleye, kafasına vura vura getirir sana gösterir, sen yeter ki yürekten iste” diyor!

Sevdiğin senin talebini geri çevirir mi hiç.

Yeter ki sevmesini bilelim. Yeter ki kendimizi sevdirelim. Yeter ki istemesini bilelim. Yeter ki samimi olalım. Sevginin aşamayacağı bir engel yoktur.

Sadece çaresiz olduğumuzda değil her daim sığınacağımız tek limandır samimi ve daimi dua. Allah’a (c.c.) sığınmak. Ondan istemek.

Zenginin, fakirin, hastanın, yolcunun, borçlunun; kısacası herkesin tek başvuru noktasıdır dua.

Aracısız bir şekilde Allah’a (c.c.) sığınacağız ve ondan dua yolu ile isteyeceğiz.

Yeter ki samimi olalım, istikrarlı olalım.

Ümitsizliğe hiçbir zaman kapılmadan sabır ve azimle dua edelim. Hem kendimize hem de sevdiklerimize. Dua ederken de yapılması gereken sorumlulukları yerine getirmeyi unutmayalım.

Allah (c.c.) ile kul arasında en kuvvetli iletişimdir.

Dua rahmete açılan bir kapıdır. Bizler dua edelim ve hayırlısını isteyelim. Olmadı diye üzülmeyelim. Ya vakti vardır ya da hayırlısı budur.

Biz bize düşeni yapalım gerisi Allah’ın (c.c.) takdiridir.

Allah (c.c.) duasını kabul eden kullarından eylesin bizleri.