Mutlaka herkesin bir hikayesi vardır, önemli olan karşındakinin hikayesini dinlemeden kendince onun hikayesini yazmamak!

“20 yaşında genç delikanlı otobüsün camından bakarken birden bağırdı. -Baba; arabalar, arabaları görüyor musun, bizle geliyorlar. Babası gülümsedi ve mutlulukla saçını okşadı. Genç bir süre daha dışarıyı izledi ve sonra birden bağırdı. -Bulutlar baba, bulutlar harika. Baba gülümseyerek oğlunu izledi. -Baba ağaçlar dedi aniden delikanlı. Onlar hep geride kalıyor dedi. Arkada oturan yaşlı adam, bu bağrışmalardan rahatsız olmuş olacak ki; babanın omzuna dokundu. Beyefendi oğlunuzu iyi bir doktora götürmelisin. Problemi var herhalde. Baba geriye dönerek "O zaten iyi bir doktordan geliyor. Oğlum doğuştan kördü ve ameliyat sonrası gözleri açıldı" dedi...

Herkesin bir hikayesi var işte bak gördün mü? Senin hikayen başka onun hikayesi başka hiç kimse başkasının hikayesini kendince yazamaz, eğer yazmaya kalkarsa o hikaye ona ait değil sana ait olur. Herkes kendi hikayesine sahip çıkmalı, başkasına hikaye yazmak yerine onunda elbet bir hikayesi vardır deyip geçmeli.

İşte aslında biz buna ön yargı diyoruz. Hayatımız önyargıya o kadar kurulu ki, başkasının hakkında her yorumu yapıp, başkasının ne düşündüğünü bilip, hatta bunu yapıyorsa kesin böyledir ondan diyoruz.

Hayatta her şey emek ister. İnanmaktan vazgeçmemek gerek. İşte bunun içinde ön yargının duvarlarını yıkmalıyız ve bu yürek ister... Bizler bakmak ile görmenin farklı olduğunu anlayamayan bir toplumuz.

Ne zaman değişeceğiz orasını bilmiyorum ama şu hikayede olduğu gibi belki de binlerce insanın kalbini kıran binlerce insan var.

Ön yargının ne kadar kötü olduğunu düşünürken aslında çıktı karşıma bu yazı. Bende sizlerle paylaşmak istedim kim yazmış neden yazmış, gerçekte yaşanan bir olay mı orasını bilmiyorum ama doğru olan ne ise onu yazmış.

Şunu hiçbir zaman unutmayın herkesin mutlaka bir hikayesi var.