İktidarın dış politikada başarısız olmasının birçok sebebi var. Bu sebeplerin başında kuşkusuz deneyimli , bilgili ve donanımlı diplomatları ehliyetsiz kadrolarla  değiştirmek oldu.

Oysa ülkemizin Osmanlıdan beri deneyimli dış politika geleneği vardı. Büyük devletleri büyük devlet yapan devlet politikalarındaki devamlılıktır. Özelikle bazı alanlar vardır ki bu zarurettir.

Zira bu alanlardaki birikim öyle üç beş günde elde edilecek şey değildir. Bu alanların başında dış politika gelir. Bundan dolayı Cumhuriyete geçişte bile dış politikada Osmanlıdan gelen deneyimden istifade edilmiştir. Oysa mevcut iktidar her alanda olduğu gibi dış politikadaki taşları da yerinden oynatınca bütün dengeler bozuldu ve başarısızlıklar peş peşe geldi.

Bu başarısızlıkların diğer bir önemli sebebi de herkesle iyi geçinme, herkese yaranma yaklaşımları oldu.

Oysa böyle bir dünya yok!

Dış politikada büyük ülkeler stratejik çıkarları doğrultusunda kısa, orta ve uzun vadeli politikalar geliştirip bu doğrultuda hareket eder.

Öyle günübirlik rüzgara göre politika değişikliğine gitmez.

Bu anlayış şahıslar için de geçerlidir. Hayatın her alanında güç dengelerine göre pozisyon alan belli kişiler, belli kesim var. Bunlar her dönemin insanı olan riyakar ve aşırı eyyamcı kişilerdir.

Güçlü olanın yanında yer almalarının ötesinde hiç bir zaman eleştiri yapmaz, yapılanlar yanlış da olsa doğru diyen kişiler. Asla eleştirmez, her şeye övgüler yağdırırlar.

İktidardakiler de eleştirilmekten pek hoşlanmadıklarından bu tür insanlar onların  baş tacıdır.

Özellikle uzun süreli iktidarlar hep aynı hastalığa yakalanır.

Elde ettikleri başarılar belli süreden sonra onlarda; "Her şeyi en iyi ben bilir, ne yapsam yeridir"  havası oluşmasına sebep olur. Onlar açısından asıl sorun, zamanla yapılan eleştirilere karşı tahammülsüzlük oluşmasıdır.

Bundan dolayı yola çıktıklarını, bir dediklerini iki etmeyen, asla eleştiride bulunmayan insanlarla değiştirirler.

Ama tarih boyunca bakıldığında iktidarların sonunu getiren en önemli etkenlerden biri  tam da bu riyakarlar olmuştur. Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişen kişilerin akıbeti hep bu olmuştur. Etraflarına doluşan bu kişiler sayesinde tepkiler, zaafiyetler, eksiklikler  ve hatalar gerçekçi şekilde yansıtılmadığından realiteden koparak zaman içinde halkın nabzını doğru tutamaz olmaya başlarlar. Ve bu yozlaşma da onlar için sonun başlangıcıdır aslında. "Başarının sırrını bilmiyorum ama başarısızlığın yolu herkesi memnun etmeye çalışmaktan geçer"

Bu söz dünyaca ünlü  bir aktöre ait. Kendi açımdan da bu söz, dünya görüşüm ve anlayışıma uyduğundan en sevdiğim sözlerin başında gelir.

 

Aklı selim kişiler yanlarında asla riyakar ve eyyamcı insanlar barındırmaz. Tarihte iz bırakmış şahsiyetlere bakıldığında etraflarında asla bu tür insanların bulunmasına izin vermedikleri görülecektir. Çevresinde hep güvenilir, lafını esirgemeyen, sözünün eri insanlar olduğu görülür ki başarılarında en önemli etken budur. Etraflarındaki eyyamcı, riyakar  ve  herkese yaranma gayreti içinde olanlara  gelince; Bunların sonları da farklı değildir. Herkese yaranma davranışları aslında onların sonu olur. Eninde sonunda bunları bitiren tam da bu herkese yaranma gayretleridir. Ama bunlar için asıl sorun bir daha asla itibar görmemeleridir. 

Zira bir defa kaybedildiğinde asla geri alamayacakları şeyi kaybederler.

Güven.