Birçok bilim insanımız, birçok TV'ye her akşam konuk oluyor.

Bazen birbirleri ile ters düşüyorlar ve birçoğu her akşam ayrı kanallarda aynı şeyleri söylemeye devam ediyorlar!

Ama birileri de var!

TV'lere çıkmadan...

Aynı şeyleri, farklı kanallarda, aynı şekilde söylemeyen birileri var.

Bu ülkenin sessiz kahramanı onlar.

Ve TV'lerde değil, laboratuarlarda çalışıyorlar, sabahlıyorlar.

Sadece aziz milletimize değil, tüm insanlığa bir müjde verileceği konusunda mesajlar veriyorlar.

Ekibi ile laboratuara kapanan Prof. Dr. Ercüment OVALI ve ekibine teşekkür ediyor, minnet ifadelerimizi gönderiyoruz.

Uğraşıyorlar, didiniyorlar, araştırıyorlar, çabalıyorlar ve eminiz ki BAŞARACAKLAR!..

Tüm dünyaya umut olacaklar, bize büyük bir gurur yaşatacaklar...

Onlar, TV'lerde konuşmuyorlar, laboratuarlarda sabahlıyorlar, bizim bilime olan inancımızı kuvvetlendiriyorlar...

Prof. Dr. Ercüment OVALI ve ekibine, bu konuda çalışma yapan tüm bilim insanlarımıza teşekkür ediyor, hepsini alkışlıyoruz...

***

BİLİMDEN UZAKLAŞMAYALIM

Televizyon izliyorum.

Beş profesör, bir moderatör ve bir bayan gazeteci!

Malum salgın hastalığın konu edildiği programda, o bayan gazetecinin ne işi var, önce anlamadım!

Programın bir bölümünde, iki profesör ters düşüyor!

Hayretler içinde kalıyorum, iki bilim insanı TV ekranında tartışıyorlar!

Ve bir ara şu oldu, o bayan gazetecinin ifadeleri bana daha inandırıcı gelmeye başladı.

Ne hale geldik?

Bilimsel bir konuda, bilim insanları ters düşüyor, arayı o gazeteci buluyor ve konusu olmayan bir konuda, gazetecinin söyledikleri bize daha mantıklı gelmeye başlıyor.

İşte size kabak gibi bir algı operasyonu!

Suçlu kim?

Her zaman dediğimiz gibi, bilim insanları TV ekranlarında tartışacağına, laboratuara girsin, bu salgın hastalığın çaresini bulsun.

Bilim insanlarının TV ekranlarında tartışması hiç de şık değil.

Getirildiğimiz nokta, oluşturulan algı şu; bilimden uzaklaşıyoruz, korku filmi seyretmeye başlıyoruz.

***

UZAKTAN YOLSUZLUK

 

Uzaktan kalite.

Virüs bazılarının işine geldi.

Uzaktan denetim adı altında, uzaktan kalite belgeleri vermeye başladılar.

Zaten yıllardır bunu yapıyorlardı.

Bu şekilde belge satıyorlardı.

Belge satış kampanyaları düzenliyorlardı.

Şimdi, mazeret de buldular!

Daha önce, yolsuzluklarına kılıf buluyorlardı.

Şimdi, mazeretlerine virüs uyduruyorlar.

Daha da aleni belge ve rapor satıyorlar!

Bu ülkede bu işi yıllardır yapıyorlar!

 

Bu işe karşı duruşa devam edeceğiz.

Yine, her zaman olduğu gibi "TSE" diyeceğiz.

Olsun!

Biz "TSE" dedikçe, bir kesim (ki bu kesimi yazamıyoruz, çünkü yerimiz dar!) bize saldırsa da, yılmadan "TSE" diyeceğiz...

Devleti, kamuyu, kamunun kurumunu savunacağız.

Bir kısım arkadaşlarımız sussa da, biz susmayacağız!

Çünkü;

Dünümüz, AK!

Günümüz, PAK!

Yarınımız içinde şunu derim;  

Yarın, ALLAH KERİM...