Öngörüsüz dış politikalar sonucu ülkemize milyonlarca Suriyeli giriş yaptı.

Bunların arasında her türlü insan da geldi.

Kanun kaçakçısından, Esad’ın bizzat gönderdiği muhaberatçısına kadar.

Gelenlere her türlü kolaylıklar ve imkanlar tanınmasına rağmen, verilen şansı iyi kullanamadılar.

Buradaki sosyal ve kültürel yaşama ayak uydurup, entegre olmaya gayret edeceklerine, ki doğrusu da buydu, kendi kurallarına göre hareket etmeye, bildiklerini okumaya kalkıştılar.

Bu ülkeye ve topluma Balkan göçmenlerinin yaptığı gibi katma değer katacaklarına sürekli sorun yarattılar, bırakın katma değeri her alanda ekonomiden sosyal alana kadar hep zarar verdiler.

Buradaki vatandaşımızın yaşam alanlarına da saygı göstermediler.

İstisnalar olsa da genelde her yerde kavga ve sorun çıkardılar.

Kimse kusura bakmasın, burada ev sahibini basan yavuz hırsız misali kimsenin buradaki asli unsurlarının huzurunu, güvenliğini, yaşam standardını bozmaya hakkı olamaz.

Ve nihayetinde insanımız ile bunların arasında eninde sonunda sorunlar çıkacaktı ki özellikle son zamanlarda ülkenin her yerinden bu tür haberler gelmekte ve her geçen gün haklı olarak bunlara karşı tepkiler de artmaya başlamıştır.

Bunun üzerine eyyamcı bazı yandaş elemanlar da bunların gelmesine sebep olanları haklı gösterme gayreti içinde girerek akla ziyan yorumlar yapmakta.

Bunlardan bir tanesi bu Suriyeliler ile Balkan göçmenlerini kıyaslama gafletidir.

“Suriyelileri göndereceksek o zaman Balkanlardan gelenleri de gönderelim” diyerek.

Göçmenler buralara göç ettiklerinde bırakın sorun çıkarmayı, göç ettikleri her bölgede o bölgenin kalkınmasına inanılmaz katkıları olmuştur.

Hem ekonomik hem kültürel vhem sosyal kısaca her alanda katkı değer sağlamışlardır.

Kaldı ki Balkanlardan gelen göçmenler zamanında oralara ilk giden başta akıncılar olmak üzere Osmanlı’nın en cesur insanlarının torunlarıdır.

Yani bu milletin asli unsurlarıyız.

Yani Balkan göçmeni aslında buranın ev sahibidir.

Bunun ötesinde biz sadece dindaş değil, aynı zamanda ırkdaşız da.

Ancak her yerde olmamıza rağmen; iş dünyasından bilim dünyasına, bürokrasiden siyasetine, sanatından sporuna en başarılıların arasında hep bizim insanımız olmasına rağmen karar vericilerin arasında yokuz.

Bundan dolayı yıllarca ısrarla göçmen camiası karar vericilerin arasında çok daha fazla temsil edilmesi gerektiğini savunuyoruz.

Ve sadece göçmenlerin yoğun olarak ikamet ettikleri bölgeleri değil, göçmenler bu ülkeyi yönetmeye talip olmalılar diyoruz ki, bunu hem nicelik hem nitelik açısından başaracak fazlasıyla potansiyelimiz vardır.

Bunu da ülkenin gelişmesi açısından son derece önemli olduğunu düşündüğümüz için istiyoruz.

Bunun ötesinde defalarca yazdık; FETÖ ile samimi olarak mücadele edilmek isteniyorsa bunlardan boşalan kadrolara göçmen kökenli insanlar alınmalıdır.

Göçmenlerin arasında FETÖ’cü bulamazsınız. 

Getirilen kişiler hakkında acaba bu kripto FETÖ’cü müdür diye soru işareti de kalmaz.

Göçmenler vatanseverdir, vatanı için sonuna kadar savaşandır.

Milliyetçidir ama ırkçı değildir.

Dindardır ama yobaz değildir.

Mustafa Kemal Atatürk boşuna “Muhacir diye küçümsenenler tarihin yazdığı savaşlarda hep en geriye kalan, düşmanla sonuna kadar savaşan ve düşman karşısında kaçmak, çekilmek nedir bilmeyenlerdir” dememiş…