Bal-Göç Genel Başkanı ani bir kararla siyasete girmesi ile ortaya çıkan tabloda önemli olan bu süreci hasarsız atlatmaktı.

Zira kişisel hırs peşinde olan bazı kişiler hemen boşalan koltuğa oturmak için hamleler yapmıştı, ki böylece amaçları camiamızın istikbali değil, kendi çıkarları olduğunu net olarak ortaya koymuş oldular.

Son derece de iyi oldu. Herkes herkesin gerçek niyetini öğrenmiş oldu.

Makama talip olan arkadaşlar gerçek niyetlerini deşifre etmiş oldular da şunu anlayamamışlar ki mesele o makama oturmak değildir.

Mesele camiamızın birlik beraberliğidir.

Çünkü Bal-Göç'ün en öncelikli misyonu, kuruluş sebebi, Bulgaristan'da ve Balkanlarda soydaşlarımızın haklarını ve çıkarlarını korumanın ötesinde stratejik olarak oralardaki dini ve etnik varlığımızı muhafaza etmektir.

Bundan dolayı birlik beraberlik içinde, ortak akıl ile hareket etmek elzemdir.

Bunun dışında bir yaklaşım, yani çok adaylı çekişmeli seçimlerde kim kazanırsa kazansın, camiada fazlasıyla var olan güçlü isimlerin en az yüzde 70-80'ini içinde bulunduran yönetim oluşturulamazsa Bal-Göç'ün amacına uygun hizmet etme imkanı olmayacaktır.

Kazanan taraf ne yaparsa yapsın her zaman ABD'lilerin deyimiyle  ‘topal ördek’ konumunda kalacaktır.

Ki artık eskisi gibi camiaya yön veren, kılavuzluk eden sadece Bal-Göç yok.

Artık bir taraftan birbirinden güçlü yöresel derneklerimiz, diğer taraftan yine aynı şekilde son derece etkili konumlara gelmiş SİAD'larımız var.

Yani anlatmak istediğimiz şudur ki, Bal-Göç yönetimi geniş konsensüs ve mutabakat ile oluşmadığı sürece kendince ne kadar geniş ve kapsamlı çalışma programı ve stratejiler geliştirse de pek bir etkinliği olmayacaktır.

Stratejiler ancak ortak akıl ile geliştirilirse ehemmiyeti olur. Kimse kimsenin tek başına geliştirdiği stratejiyi benimsemez ve desteklemez.

Çok adaylı seçimde kaybeden taraf kendi arasında mutlaka farklı ittifaklar yaparak kendi strateji ve eylem planlarını geliştirecektir ki bu da Bal-Göç'ün asli misyonuna uygun hareket edememesi anlamını taşıyacaktır.

Oysa özellikle son yıllarda yaşanan gelişmelere bakıldığında her zamandan daha çok birlik beraberlik içinde hareket etmeye ihtiyacımız var.

Belli güç ve odakların yüzyıllardan beri Balkanlardan bizim varlığımızı silmek için verdikleri mücadele bu günlerde her zamankinden daha fazladır.

Bu duruma ülkemizin, Balkanlarla ilgili belli stratejilerinin olmaması da eklenince, ki son yıllarda orada yaşananlar olmadığını açıkça göstermiştir, olay çok daha vahim hal almakta… (Bu durum YTB'nin ne kadar yetersiz olduğunu gündeme getirmekte ama bu konular hakkında ayrıca yazacağız…)

Güçlü bir Bal-Göç oradaki siyasete de yön verecektir ve bundan dolayı her zamandan çok birlik içinde olan güçlü bir Bal-Göç'e ihtiyaç vardır.

Hepsi bu denklemler ortadayken sırf koltuk sevdası uğruna, camiamızda kamplaşmayı ve daha fazla bölünmeyi göze alarak koltuk mücadelesi içine girilmesini anlamak mümkün değildir.

Bu büyük camiada başkanlık ve yöneticilik yapacak fazlasıyla güçlü ve potansiyeli yüksek kişiler vardır ama seçilecek yönetim kapsamlı istişareler ve ortak akıl ile seçilmediği takdirde hiçbir şey ifade etmeyecektir.

Belki de bu konjonktürde oluşturulacak en doğru yönetim şekli, şu anda olduğu gibi bir "abi" başkanlığında, genişletilmiş yetkiler ile güçlü başkan yardımcılıkları, ki camiamızda her alanda fazlasıyla değerli isimler var.

Veya Mümin Gençoğlu gibi camiayı toparlayıcı, ayağa kaldıracak ve herkes tarafından kabul gören bir ismin etrafında oluşturulacak yönetimdir.

Amaç Bal-Göç'ün kuruluş misyonuna uygun faaliyet göstermesi gerekir.

Yoksa Bal-Göç kendi içine hapsolmuş, camiadan uzak kalmaya devam eder.

Sonuç olarak, şu olur bu olur hep beraber göreceğiz ama şu kesin ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.