Bal-Göç'te kongre süreci devam ederken bazı adaylardan peş peşe  birbirinden iddialı vaatler geliyor. Talip oldukları göreve geldikleri takdirde neler yapacaklarını sıralıyorlar. İndirim anlaşmaları, dijitalleşmeler, oralardaki soydaşımıza yardım programları, gelir getirici işletmelere kadar birçok projeden bahsedilmekte. Hatta bunlardan biri anlaşılan iyice havaya girmiş olacak ki, sağda solda gelir elde etme amaçlı düğün salonu açmaktan bile söz etmekte.

Bu vaatlerden birçoğu önemli olabilir ama bunları dile getirmek bu arkadaşların tam olarak hangi göreve talip olduklarının pek farkında  olmadıklarının kanıtı aslında. Bu tür etkinlikler  sıradan dernek, meslek odaları veya benzeri örgütlerin faaliyet alanlarına giren çalışmalardır. Kaldı ki hepsi bunlar zaten yapılmış ve yapılmaya devam eden faaliyetlerdir. Bu güne kadar burslar da verilmiş, sağlıktan eğitime birçok kuruluş ve şirket ile indirim anlaşmaları da yapılmış, gelir getirici işletmelere de sahiptir, çağın gerektirdiği ölçüde teknolojik gelişmeler de takip  edilmektedir.

Oysa Bal-Göç'ün kuruluş amacı ve misyonuna bakıldığında bir STK'dan çok öte bir örgüttür. En öncelikli  misyonu Bulgaristan ve Balkanlardaki etnik , dini ve kültürel varlığımızı muhafaza etmek için faaliyet göstermek, daha sonra göç etmiş insanımızın sorunlarını tespit edip çözüm noktasında katkı yapmaktır. Bu doğrultuda stratejik planlamalar  ve projeler geliştirmek asli görevidir.

Tabi bu konularda  daha başarılı olabilmesi için karar verici mekanizmaların içinde çok daha aktif ve güçlü olarak yer almalı. Bundan dolayı diyoruz ki Bal-Göç bünyesinden veya aktif siyasetin içinde olan kişiler bu mekanizmaların içine çok daha yoğun olarak girmeli. Bunun başarılabilmesi de güçlü olmamıza,ki bu da birlik beraberlik içinde olmamıza bağlıdır. İyi gününde, kötü gününde onlarla olmaktan, dertleriyle dertlenmek yani yanlarında olduğunuzu hissetmek ile başarılabilecek bir şeydir. Burada esas olan bireysel yaklaşımlardır. Bireyin kendisine temas etmektir.

Kitlesel sorunlara yönelik tabi ki hizmetler  yapılacak ki  yapılmıştır da. Bunlardan en önemlisi, borçlanarak emekli olma imkanı sağlayan kanundur. Bu konu  da Emin Balkan zamanında çözülmüş ve en büyük katkıyı verenlerden biri de şu anki Bal-Göç Başkanı Veli Öztürk'tür. Ama insanlara kitlesel olmaktan ziyade bireysel olarak destek olduğunuzda, onlara  kendilerini bu ailenin bir parçası olduklarını hissettirdiğinizde onlar da mensup oldukları teşkilatlara  çok daha fazla sahip çıkarlar. Şimdi bizim yazdıklarımızdan sonra bazı arkadaşlar çıkıp; bizim de zaten bu konularda çalışmalarımız var diyeceklerdir ama olsun, sorun yok, bu arkadaşlara kıyağımız olsun. Öte yandan Bal-Göç'ün son dönemindeki görevi camiamızın parçalanmasını ve daha da bölünmesini engel olmaktı ki bu görevini son derece başarılı şekilde yerine getirmiş, hatta pandemiye rağmen Bal-Göç tarihine geçecek faaliyetlere de imza atmıştır ve her ne kadar şu an için yine bir kaç aday ortaya çıkarak bölünmüş bir görüntü var gibi görünse de eninde sonunda sağduyunun galip geleceğinden şüphemiz yoktur.

Sonuç olarak  Bal-Göç  misyonu itibarıyla bir STK'dan çok öte bir örgüttür. Öyle ki Bulgaristan'daki soydaşlarımızın arasında yaşanan bölünmüşlüğü ortadan kaldırılması için kılavuzluk edebilecek potansiyele de sahiptir.

Buraları yönetmeye talip olanlar bu vizyona sahip olmak zorundadır. Ama Bal-Göç'ün misyonunu tam olarak kavrayamamış, hırsları camiamızın desteğinden  daha fazla olan arkadaşların  vizyonu da ancak bu olur: Düğün salonu işletmek. Bu arkadaşlarımızın iyi niyetinden şüphemiz yok ama hedef ve hayaller talip olunan göreve paralel olmalı. STK'lar için kaynak tabi ki son derece önemli ama siz misyonunuza uygun hareket ettiğinizde, kuruluş amacınıza uygun sonuçlar aldığınızda zaten böyle bir probleminiz olmayacaktır. İlgili kurum ve kuruluşlardan fazlasıyla destek de alırsınız. Ancak bunu başarmanın olmazsa olmaz şartı ortak akıl ile hareket etmek.

Birlik beraberlik içinde faaliyetlerde bulunmaktır.

Bizim amacımız Anadolu'nun bağrından koparak o topraklara gitmiş ve tekrar ana vatanına dönmüş  insanımız sadece çoğunlukta olduğumuz bu şehri yönetmek değil, ülkemizi yönetmesidir.   Hedef budur... Ve Balkan  camiamız da bünyesinden yeni Atatürkler  çıkaracak kudrete  fazlasıyla sahiptir.