Ülke olarak yeni tip koronavirüsle tanışmamızın ve mücadele etmemizin 102. günü. 

Yarın babalar günü. Bugün sizlere ‘Babalar Günü’ münasebetiyle kıssadan hisse çıkarılacak bir anonim hikâye aktaracağım.

Bir gün babasının canı yaprak döneri çok çekmiş. Babasının isteğini fark eden oğlu, almış babasını ve güzel bir yaprak dönerciye götürmüş.

Baba, yaprak döneri önce kendisi yemek istemiş ancak yaşlılığın verdiği zayıflık sonucu elleri titrediği için lokmayı ağzına götürmek istediği her seferinde üzerine dökmüş, yağı sakalına damlamış.

Lokantadaki insanların bakışları da onların üzerindeymiş. Aşağılayıcı bakışlar, alaycı tavırlar, surat ekşitmelerle arada bir yaşlı babaya bakıyorlarmış.

Bir süre sonra oğlu, sabır ve itina ile sıcacık lavaş içinde o şahane yaprak döneri lokmalar halinde babasının ağzına koymaya başlamış. Lokmadan sonra da ayranı da tasla içirmeye çalışıyormuş.

Nihayet yemek bitmiş ve oğlu babasını alıp lavaboya götürmüş, elini yüzünü iyice yıkamış, üstünü başını silip temizlemiş, saçını sakalını düzeltip taramış, gözlüklerini silip gözüne takmış, ardından da koluna girip dışarı çıkarmış.

Lokantada bulunanların alaycı ve küçümseyici bakışları hâlâ onların üzerindeymiş. Hiçbir bakışı umursamayan çocuğun ise yüzünde hep tebessüm ve mutluluk varmış, babası çok sevdiği yaprak dönerden yiyip lezzet aldığı için.

Yemek parasını ödeyip tam çıkıyorlarmış ki, arkalarından yaşlı bir amca seslenmiş:

– Hey evlat, burada bir şey bıraktığını unutmadın mı?

Az düşündükten sonra çocuk cevap vermiş:

– Hayır, masada bir şey bıraktığımı sanmıyorum.

Yaşlı amca:

– Hayır, evlat yanılıyorsun. Sen burada çok değerli bir şey bırakıp gidiyorsun.

Şaşkınlık içinde sormuş:

– Ne bırakmışım ki amca?

– Sen burada, her evlat için bir ders ve her baba için bir umut bırakıp da gidiyorsun.

Tam bir sessizlik hâkim olmuş lokantada. Herkes yaptığından, düşündüğünden utanç duymuş.

Unutmuşlardı bir an, her sıkıntıda babalarına sığındıklarını:

– Baba! Şu üniversitede okumak istiyorum para ver.

– Baba! Erasmus yapmak istiyorum para ver.

– Baba! Gezmeye gitmek istiyorum, para ver.

– Baba! Bilgisayarı değiştirmek istiyorum, para ver.

– Baba! Cep telefonumu değiştirmek istiyorum, para ver.

- Baba! Araba almak istiyorum, para ver.

- Baba! Evlenmek istiyorum, para ver.

- Baba! Şunu istiyorum, para ver.

- Baba! Bunu istiyorum, para ver.

Ama bir defa olsun:

“Yanımdasın, başımızdasın baba, benim için her şeye değer ve yeter.”

Hep sahip olmak istediklerimizden söylenip durduk, yokluklardan sitem edip şikâyetçi olduk.

Ama belki de hiç sormadık ona:

Baba! Senin benden bir isteğin var mı?

"Bir baba yüz evlada bakmış, yüz evlat bir babaya bakamamış"

Elbette soranlar da var. Babasının kıymetini bilenlere binlerce selam olsun.

Ben babamı 29 yıl 6 ay 26 gün önce kaybettim. Yani 10 bin 800 gün önce…

İşte bunca zamandır BABA diyemedim.

Babam keşke hayatta olsaydı da ellerini, ayaklarını yıkasaydım. Yarın yemeğe götüreydim de, üzerine o yağları dökseydi de insanlar nasıl bakarsa baksaydı…

Babasızlık çok zordur.

Babam hayatta iken de kıymetini çok şükür bilenlerdendim ancak küçük yaşta eğitimim dolayısıyla gurbete çıktığımdan doya doya vakit geçiremedik.

Babası hayatta olanlar için hâlâ geç değil, iş işten geçmeden o değeri kaybetmeden değerini bilin derim.

Yaşınız kaç olursa olsun ‘BABA’ giderse yetim olursunuz.

Baba olduğunuz gün babanızın kıymetini daha çok anlarsınız. 

Ayrılıklar hep zordur ancak baba ile olan ayrılık sınavların en zorudur.

Baba candır. Baba demeyi çok özledim… Ya siz?

Bir baba olarak ‘Babalar Günü’nüzü canı gönülden kutluyorum.