Gençlik nereye gidiyor deyip deyipgençliği geleceğinden umutsuz hale getirdik. Gençliğin bir yere gittiği yok. 

Gençlik yerinde sayıyor, uyuşturucu bataklığındaki gençlik hala orada, okula gitmeyip internet kafelerde zaman geçiren gençlik hala o kafede, ‘geleceğim için umudum yok, okuyup ne yapacağım baksana okul okuyan herkes işsiz’ diyen gençlik kendini sokağa attı, biri avare avare geziyor biri alkolik, biri uyuşturucu bataklığında sokaklarda sabahlıyor. Ailesinin maddi durumunun yetersizliğinden yakınan bir ayakkabı almadı diye defalarca annesine babasına hüküm süren gençlik hala hüküm sürmeye devam ediyor. Üniversiteye gidip derslerini önemsemeyen, barlarda kafelerde sabahlayan gençlik mezun olamadı, hala üniversite okuyor çünkü üniversitenin yolunu kafe ve barla karıştırdı yıllardır yolunu arıyor. 

Anlayacağınız gençliğin bir yere gittiği yok gençlik hep yerinde sayıyor. Şimdi diyeceksiniz ki ‘hayır o saydığın kişiler anne babasından öyle görmüş ve ailenin sorumsuzluğundan bu durumda. Gayet parlak durumda olan gençlerimiz de var’ diye. Evet haklısınız ama unuttuğunuz bir şey var. Evet aileler bu durumda suçlanabilir ama nice aileler var haram lokma ağzına girmemiş ama çocuğu etraftan hırsızlık yapmayı öğrenmiş ve defalarca hırsızlık yapmış.  Ya da uyuşturucu alkolü bilmeyen ailelerin çocuklarının girdiği bir ortamda arkadaşlarından etkilenip uyuşturucu bataklığına düşmesine ne demeli. Bunların bir gerekçesi, mazereti olamaz. Bir sebep arayacağımıza çözüm arayalım çözüm… Bizi aydınlığa götürecek olan gençlerdir! Bir tane gencin bile kaybı beklediğimiz aydınlığı karanlığa çevirmeye yetebilir. 

İlkokulda aynı okulda okuduk aynı sınıfta değildik ama genelde başarısına şahit olduğum bir kişiydi. Girişkendi, etkinliklerde yüzünü hep görürdüm hatta bir İstiklal Marşı’nı okuyuşu vardı ağlamamak için kendimizi zor tutardık. Biri bana bu şekilde birini anlatsa, ‘ya kesin bu kişi okur parlak bir geleceğe sahip olur’ derdim. Ama olmadı biliyor musunuz? 

İlkokulda kendine hayran bırakan çocuk şu an ağaçların altında sabahlayan bataklıkta kaybolan bir genç oldu. Parlak bir geleceği olmadı, kapkaranlık bir gelecekte kıvranıp duruyor. O zamanlar hayranlıkla baktığımız o küçük çocuk, şimdilerde görünce korktuğumuz bize bir zarar verir diye kaçtığımız genç oldu. 

Size ne kadar üzgün olduğumu anlatamam. Nasıl geldi o hale, neler yaşadı bilemeyiz ama hani derler ya ‘ölümden başka her şeyin çaresi vardır’ diye.  Bence onunda bir çaresi vardır. Sadece onun için demiyorum onun gibi binlercesi var ülkemizde. Onları kazanmak lazım. Gençlerimizi kurtaralım, onlara güzel bir gelecek çizelim. 

Atatürk ne diyordu, ‘Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız’…

Bak aydınlığımızı kaybediyoruz. Gelin gençliğimizi kurtaralım!

Çocuk yüreğiyle kalın…