Corona salgını ile beraber aşılar gündemdemi en çok meşgul eden  konulardan biri oldu.

Aşılar değişik teknikler kullanılarak üretilir.

En bilinenler Biontek ve Moderna'nın üretttiği mRNA bazlı olanları ve Sinovac'ın ürettiği inaktiv aşılar.

Bir de Oxford/Astra Zeneca ve Sputnik V gibi vektör aşılar var ama en çok kullanılanlar mRNA  ve inaktiv aşılardır.

Bundan dolayı da kıyaslamalar genelde bu iki tür aşı arasında yapılır.

Ancak aşılar hangi teknikle yapılırsa yapılsın hedeflenen sonuç aynı:

Kişide ilgili patojene karşı antikor yani spesifik bağışıklık oluşturmak.

Sinovac mı,Biontek mi? 

İnaktif mi , mRNA mı?

Bu aşıların artıları eksileri konusunda dünya genelinde neredeyse her gün araştırma sonuçları yayınlanıyor.

Önceki haftalarda ülkemizde de bir üniversitenin araştırması paylaşıldı.

İki doz aşıdan sonra Biontek'in Sinovac'a göre  antikor oluşturma potansiyeli çok daha yüksek olduğunu ve antikor seviyeleri daha uzun süre korunduğu yayınlandı.

Ancak burada bir ayrıntıya dikkat etmek lazım.

Ülkemizde Sinovac 6 aylık bir geçmişi varken Biontek daha Mayıs sonu, Haziran ayından yapılmaya başlandığında  3 aylık geçmişi var.

Yani Biontek'in 6 ay sonra antikor değerleri ne kadar korunacak belli değil.

Gerçek zamanlı kıyaslama yapılacaksa süreler göz önüne alınarak 2 doz Biontek'e karşılık 3 doz Sinovak olarak yapılmalı.

Kaldı ki  önemli olan antikor seviyeleri değildir.

Önemli olan hastalık oluşturmayı engelleme  potansiyelidir.

Bu kriterlere göre iki aşı arasında anlamlı bir fark yok.

Biontech daha iyi sonuç veriyor ama  %1 gibi önemsiz bir oranda.

Batı dünyası doğal olarak kendi ürettikleri aşıları daha etkili olarak prezante ediyor.

Belki haksız da sayılmazlar ama madalyonun öteki yüzünden pek de bahsetmiyorlar.

Aşıların ve ilaçların değerlendirilmesinde gözetilen iki kriteri vardır.

Etkinlik ve güvenlik.

Yeni nesil aşı olan mRNA bazlı aşıların etkinliklerinden  sözedilirken güvenlik konusunda aynı oranda söz edilmediğinin farkındasınızdır.

Bu aşıların kısa vadede olası yan etkileri iyi kötü bilinirken orta ve uzun vadede nasıl sonuçlar çıkacağını kimse bilmiyor.

Belli oranda daha etkili olabilirler ama bu oran ileride ortaya çıkacak olumsuzlukları karşıyabilecek kadar risk almaya değer mi bekleyip görelim.

Kar - zarar dengesini iyi ayarlamak lazım.

Bir de komplo teorisyenleri var.

Her ne kadar bu komplo meraklıları virüsün suni olarak üretilip kasten salgın yaratıldığını düşünseler de bu doğru değil.

Belki dünya nüfusunu planlama amacında olan belli odakların böyle niyetleri olabilir ama o virüs bu virüs değil.

Bu salgın insanoğlunu hazırlıksız yakaladı.

İlk dönemlerde virüse karşı dünyanın elindeki tek silah kısıtlama ve kişisel koruyucu yöntemleriydi.

Şimdi bir çok aşı var.

Ancak aşı silahı pandemiyi kontrol altına alınmasına yeterli olacak mı?

Bu konudaki düşüncelerimizi sebepleriyle beraber bir çok kez paylaştık.

Aşılar tek başına bu virüsten kurtulmamız için yeterli enstrüman olamayacak

Ama şu an için elimizdeki tek silah  bu,ki belli oranda korudukları da ortada.

Ancak  diğer yandan asıl mesele aşıların virüsten korumadığını toplumun bir türlü anlayamamış olmasıdır.

Aşı virüsten korumaz. 

Kişiyi virüsün oluşturduğu hastalıktan korur.

Bundan dolayı yine aynı noktaya geliyoruz.

Kişisel koruma yöntemleri.

Bu yöntemlerin ağır topu da maskedir.

Bundan dolayı da dünyada bütün otoriteler, özellikle kalabalık ve kapalı ortamlarda maske takmayı ihmal etmeyin diyor.

Sonuç olarak siz siz olun bu virüsten uzak durmaya gayret edin.

Hastalığı sorunsuz geçirseniz bile ileride nasıl sekeller bırakacağını kimse bilmiyor.