Yaklaşık bir yıl önce tespit edilen yeni tip corona virüs kısa sürede tüm dünyayı etkileyerek salgına dönüşmekle kalmadı küresel çapta hayatın doğal akışını temelden etkiledi.

İlk ortaya çıktığında bu virüs pek ciddiye alınmadı ve bazıları tarafından hala da alınmamasına rağmen her geçen gün insanoğlu nasıl bir felaketle karşı karşıya geldiğini yavaş da olsa kavramaya başladı.

Virüsün sıcaklarda agresifliğini kaybettiğinden yaz dönemi nispeten sakin geçti ancak asıl felaket soğukların geri gelmesiyle yaşanacaktır ki sonbaharla beraber değişik ülkelerden gelen rekor vaka haberleri bunu teyit etmekte.

Ama asıl felaket virüsün kendisi veya sebep olduğu hastalık değil.

İnsanoğlunu hayatta kalmasını sağlayan aldığı oksijen ve besinlerdir.

Bu virüsten tedbirler alıp kurallara uyduğunuzda korunabilirsiniz.

Oksijene de çaba sarf etmeden ulaşmanız mümkündür.

Nefes alıp vermeniz yeterli.

Ancak gıdaya ulaşma konusu o kadar da basit değildir.

Her ne kadar şu an için gıda konusunda, bazı istisnalar hariç, dünya genelinde sıkıntılar yaşanmasa da uzmanların öngörülerine göre yakın bir gelecekte ciddi sıkıntılar yaşanacak.

Bu öngörüler insan popülasyonunun inanılmaz bir hızla artışına göre yapılmış olsa da salgın bu tehlikenin zamanını öne çekmiştir.

Ama görülüyor gelmekte olan felaketin ciddiyetini pek önemseyen de yok.

Hele ki ülkemizde durum daha da sıkıntılı.

Tarımda sayılı ülkelerin arasında yer alırken bu günümüzde en sıradan ürünleri bile ithal eder konuma düşmüşüz.

Bunun sebebi yanlış tarım politikaları olduğunu söylemeye gerek yok.

En önemli ihracat kalemleri tarım ürünleriyken en fazla ithalat yapılan ürünler haline gelmiş olması bu politikaların yansımasıdır.

Oysa tarım en temel ve stratejik sektördür ve önümüzdeki dönemde stratejik önemi daha da artacaktır.

Sağlıktan da, sanayiden de, ekonomiden de önde gelen bir alandır.

Gıda varsa sağlık var, faaliyet var, gelişim vardır.

Bu virüs salgınıyla gelecek yeni döneme göre ivedilikle gerekli projeksyon yapılarak tarımsal planlamalar revize edilerek ön plana alınmalıdır.

Yok olma noktasına getirilen çiftçilik en gözde sektör haline getirilmeli.

Bunları toparlamak aslında son derece basit ve kolaydır.

Burada önce teşhisi iyi koymak lazım.

Tarım emekçisinin maliyetleri karşılayamaz noktasına getiren tek sebep vardır: Tekel haline gelen aracılar.

Hal toptancılarından bahsetmiyoruz.

Bahsettiğimiz sayıları iki elin parmaklarını geçmeyen komisyonculardır.

Fiyatları kontrol altında tutan ve yükselmesine sebep olan bunlardır.

Bu fiyat artışlarını iktidar inanılmaz hata yaparak ithalat enstumanına başvurarak kontrol altına almaya çalıştı.

Oysa bu ithalat ürünlerinin kontrolü de aynı aracıların elindedir.

Nitekim bundan dolayıdır ki ithalat da ürünlerin ucuzlamasını sağlayamadı.

İthalat politikası işe yaramadığı gibi çiftçimizi yok olma noktasına getirdi.

Bu aracılık meselesini bizzat devlet el koymalı ve koordine etmeli.

Üretici ile tüketici arasında çok fazla açılan makasın kapanmasına ve fiyatların ucuzlamasına da, çiftçinin cebine daha fazla para girmesini de sağlayacaktır bu hamle.

Sonuç olarak tarım en stratejik sektör olacağı açıkça ortada ve bu konuda politikalar üretilip kısa orta ve uzun vadeli planlamalar devreye sokulmalı.

Virüsün ortaya çıkardığı bu yeni perspektif açıkça gösteriyor ki tarım en stratejik sektör olacak.

Bunun farkına varan ülkeler şimdiden gerekli adımları atmaya başlamışken dikkatleri bu yöne çevirmek zarurettir.