Sağlıkta işlerin iyi gitmediğini söylemeye gerek yok.

Üstelik sıkıntılar her iki tarafı da etkilemekte

Hem hastalar, hem sağlık çalışanlar tarafından memnuniyetsizlik her geçen gün daha da artmakta.

Bu durum yayınlanan OECD raporu ile de teyit edildi.

OECD ülkeleri arasında kişi başına düşen yatak sayısında da,  sağlık çalışanı açısından da son sıradayız.

Son sırada olduğumuz başka bir kriter daha var.

Sağlık çalışanlarının hakedişi konusunda da son sıradayız.

Ama bu durumlara göz göre göre gelindi.

Biz de bu konularda buradan  fazlasıyla uyarı yazıları yazdık.

Getirilen akla ziyan Kamu Hastaneler Birliği yönetim sistemi  konusunda uyarmıştık bu sistemin zarardan başka bir faydası olmayacağını mesela

Neyse ki geç de olsa bu saçmalıktan vazgeçilerek eski sisteme dönüldü.

Yine hekimlerin efektif olarak bakabilecekleri sayıların çok üstünde hasta muayene etmek zorunda bırakıldıklarında ve popülizm adına hekimler adeta hastaların önüne atıldığında bunun ileride telafisi olmayan geri dönüşlere sebep olacağını da söylemiştik.

Nitekim sağlıkta şiddet kontrol altına alınamayacak boyuta ulaştı.

Ama asıl uyardığımız konu bu anlayışla devam edildiğinde hastalar dertlerine çare bulamamaya başlayacaklarını ve hekim hekim dolaşmak zorunda kalacaklarını, bu da hastanelerdeki yükü daha da arttıracağıydı.

Zira hekimler fazladan hasta bakmak zorunda kaldıklarından hastaları semptomatik/ şikayetlerine yönelik tedavilerle geçiştirmek zorunda kaldılar.

Oysa hastalığın özünü, etiyolojik olarak tedavi etmediğiniz sürece şikayetleri geçici olarak ortadan kalksa da hastalık devam ettiğinden hasta yine hekime başvurmak zorunda kalıyor.

İktidarın başka bir hatası yeni binalar ve tesisler yaparak sağlıkta kaliteyi arttırma yoluna gitmesi oldu.

Oysa asıl kaliteli hizmet insan faktörü olduğunu da uyarmıştık defalarca.

Hizmet veren kişileri mutlu edeceksiniz ki kaliteli hizmet alacaksınız.

Evrensel kural budur.

Bunun yerine iktidar yeni hastaneler ve sağlık tesisleri açarak, üstelik maliyetlerinin üç-beş kat üzerinde memnuniyet sağlayacağını düşündü.

Her alanda olduğu gibi burada da iktidarın hesap hatası yaptığı ortaya çıktı.

Son zamanlarda sağlık turizmindeki artış da kimseyi yanıltmasın.

Teşhisi doğru koymak lazım.

Yurtdışından gelen hastaların bizi tercih etmesi tamamen fiyatların anormal ucuz olmasındandır.

Burada katma değere bakmak lazım.

Kaç kişiye karşılık kaç para alındığına.

Tabi bizim sağlık kalitesini küçümsemek anlamında söylemiyoruz bunları.

G-20'e  yer alan bir ülkenin olması gereken seviyede sağlık hizmetlerimiz.

Dünya çapında fazlasıyla hekimimiz ve akademisiyenimizin olduğu da ayrı bir gerçek.

Ama bu hizmetlerin genel dağılımına bakılınca gelişmiş dünyanın çok gerisinde olduğumuzu gösteriyor açıkça  OECD raporu.

Bir toplumun en kıymetli varlığı, en büyük zenginliği sağlığıdır.

Bir ülkenin gelişmişlik göstergelerinin başında verilen sağlık hizmetleri gelir ve elde edilen  başarılar da sağlık ile doğru orantılıdır.

Gelişmiş ülkelerin en çok önem verdikleri konuların başı  sağlıktır.

Ülkemizde nüfusa oranla sağlık personelinin yetersiz olduğu bilinmekte.

Bunun için sunulan sağlık hizmetlerinde de ciddi sıkıntılar yaşanmakta.

Her ne kadar iktidar daha iyi ve kaliteli sağlık hizmeti sunma gayreti içinde bazı değişikliklere gitmiş olsa da burada stratejik hatalar yapılmıştır.

Sonuç olarak şu anki sağlık sistemine bakılınca  sorunların her geçen gün daha da içinden çıkılmaz hal aldığını ve buralarda artık ivedilikle ciddi reorganizasyon yapılmasının zaruret olduğu anlaşılmakta.

Çözüm   ancak donanımlı, liyakatli yönetici kadroları ile mümkün olabilir

Kaliteyi arttırmanın yolu, önce personele gösterilen saygıdan, önce personele yatırım ile mümkün olabilir, bina ve cihazlara yatırımla değil.

Sağlıkta kalite olmazsa olmaz ancak kaliteli hizmet önce sağlık hizmeti sunanların huzur ve mutluluğundan geçer.

Denklem bu kadar basittir.

Hasta olan ve asıl tedaviye  ihtiyacı olan sağlık sisteminin kendisi olduğu ortada.