Milyonlarca insanın ölümüne neden olan, yüzbinlerce kişinin hayatını kabusa çeviren, 20. yüzyılın en güçlü ve en acımasız liderlerinden biri olan Adolf Hitler’in adını hepimiz duymuşuzdur. Akıllarda çok iyi bir izlenimi yoktur Hitler’in hatta “diktatör” olarak bile tanıyanlarımız var. Hitler hakkında size bildiklerinizin aksi bir şey anlatmayacağım çünkü evet Hitler acımasız bir insandı, ben farklı bir bakış açısından bahsedeceğim sizlere... Hepimizin nasılda Adolf Hitlere dönüştüğünden bahsedeceğim.

Hitler’e göre tüm dünyaya hakim olmak isteyen bir ülkenin ırkında ‘pürüzler’ olamazdı bu yüzden de Alman Aryan ırkını oluşturma çabasında olduğundan her türlü işkence ve öldürme yöntemlerini denedi.

Adolf Hitler’in liderliğindeki Naziler, saf Aryan ırkı oluşturmak için masum insanları ölüme mahkum eden bir proje geliştirdi. “Aktion T4” (T4 operasyonu) projesi; zihinsel engelli, doğum kusurlu ve özel ihtiyaç sahibi kişileri öldürmeyi hedefliyordu.

1939-1945 yılları arasında, T4 operasyonunda, ölüm kamplarında ateşe verilme ve ilaç vererek ötenazi yoluyla en az 300 bin masum hayatını kaybetti. Sadece ve sadece fiziksel özellikleri nedeniyle, yaradılışları nedeniyle...

Ülkenin dört bir yanına bu düşünceyi yaymaya çalışıyordu Hitler, zor da olmadı. Nazi öğretmenleri okullarda ırk biliminin "ilkelerini" uygulamaya başladı. Öğrencilerin gerçek ‘Ari ırkı’ndan olup olmadıklarını belirlemek için öğrencilerinin kafatası ve burun uzunluğunu ölçüp, saç ve göz renklerini kaydediyorlardı. Bu işlemler sırasında Yahudi ve Roman öğrenciler sık sık aşağılanıyordu.

Hitler için ideal "Ari", sarışın, mavi gözlü ve uzun boyluydu.

‘E biz bunları aşağı yukarı zaten biliyorduk’ diyorsunuz belki de… Peki, her birimizin Hitler’e dönüştüğünü biliyor musunuz?

Şöyle bir bakın etrafınıza; kadınların burunlarına, dudaklarına, saçlarına, giyimlerine... Bakın şöyle bir. Hepsi fabrikadan çıkmış gibi tek örnekler, yorumsuz, yapay, doğallıktan uzak, sadece dış görünüşe hitap eden.

..Ve hepimizin bilinçaltına yavaş yavaş yerleşiyor bu fiziksel özellikler, öyle ki kalıplaşmış kalıpların dışında birine rastladığımızda ‘güzel’ kategorisinde görmüyoruz onu...

Herkesin burnu düzgün, dudakları dolgun, yüz hatları altın orana uygun, zayıf ve giyimiyle modayı takip ettiği anlaşılan kişiler olmalı... Olmak zorunda!

Nereye gidiyoruz?

Yapay olan, insan elinin içtenlikten uzak bu eseri, birini sevmeniz için yeterli mi? İnsanların hayata bakışı, olaylar karşısındaki tutumları, görüşleri... Bunların bir önemi yok mu? Başımız sıkıştığında dolgun dudaklardan konuşan değil yürekten konuşan dosta, eşe, yakına ihtiyacımız yok mu?

Biz ne ara insanları dış görünüşüyle seçer, dış görünüşüyle ‘kalitesini’ ölçer olduk?

Eğer ben Hitler olsaydım; kendi ırkımı yaymaya çalışırdım ama ırkçı ve fiziksel özellik gibi geçici hiçliklerle değil; insanlığıyla, öz verisiyle, zekasıyla, güvenilirliğiyle,

cesur oluşuyla, saygısıyla.

Oysa ne yazık şimdi Hitler denilince akla sadece zulümleri geliyor... Ne saçı, ne gözü, ne de başka bir fiziksel özelliği.

..Ve Adolf Hitler’in uğruna onca masumun canını aldığı ‘Ari ırkındaki’ sarışınlık ve uzun boyluluk kavramları Hitler için geçerli değildi sanırım çünkü Hitler kumral ve orta denecek bir boydaydı..

İşte bizler doğru olanı değil taraflarca belirlenen doğruları yaşıyoruz.

Herkesin kendi doğrusunu bulabileceğine olan inançla…