Kızının ölümünden sonra ikinci eşinden olan oğlunu evlendirdi. Önce “Durumumuz müsait değil çok zorlanırız” diyerek evliliğe karşı çıktı. Gelecek gelin, kayınvalide ile aynı evde kirada oturmayı kabul edince bu evlilik oldu.

Sevince samanlık seyran olur meselesi. ‘Aşk insanın gözünü kör eder’ boşuna söylenmiyor. ‘Aşk aka da moka da konar’ diye atalar hep söylemiş. ‘Kızını boş bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya’ diye neler neler söylemiş bu bizim büyüklerimiz.

Maalesef anlayan dinleyen olmuyor. Kalbe söz geçmiyor. Akıl, mantık devre dışı kalıyor. Burada uzun uzun açıklama yaparak anlatıyorum.

Tahmin edeceğiniz gibi bu evliliklerin sonu çoğu zaman kısa sürüyor. Bu evlilikte, keşke kısa sürseydi ama kötü bitmeseydi.

İki odalı evde kaynana, eşinin delikanlı erkek kardeşi ile nasıl rahat, huzurlu bir ortam sağlanabilirdi?

Bir yerden sonra kalp devre dışı kalıyor.

Akıl, mantık işin içine girmeye başlıyor. Sevginin yettiği yere kadar sabır ediyorsun ‘ya sabır ya sabır...’

Sabrının yetmediği bir noktada tıkanıp, sevgiyle başladığın evliliği bitiriyorsun.

İki kişiyle karar verdiğin bu evliliği tek taraflı bitirmek her zaman olumlu sonuçlanmıyor.

Gelin hanım anne evine döner. Erkek peşinden koşar, ikna etmeye çalışır, gelin kabul etmez.

Beş yıl dile kolay geçen, çok zor şartlar altında, yoklukla bu evliliğine sahip çıkacak gücü kalmamıştır.

Üstelik dünyalar tatlısı 4 yaşında adını Sevde Güzel koydukları adı gibi güzel, sevimli, cana yakın, konuşkan, kendini sevdiren bir kızları da vardır.

Bu kızını da gözü görmeden tek başına ailesine kaçmış. Çocuğunu babasına bırakmıştı.

Eşini evine döndüremeyen erkek, bir gece nasıl bir bunalıma girdiyse fabrikada gece bekçiliği yaptığı için kendisine korunma amaçlı verilen beylik tabancasıyla eşini görüşmek için çağırdığı sokakta hem onun hem kendisinin canına kıyar.

İki cansız beden ortada.

Yürekleri dağlanan aileler...

En çok kız anası yanmıştır evladına. ‘Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.’

Öyle acıdır ki bu acıyı ona hatırlatacak kız torununu bile “Bir daha görmek istemiyorum” diye reddetmiş. Sahip çıkmamış.

Allah’ın sopası yok diye boşuna dememişler.

Babaanne de tıpkı kendi kızının ölümünden sonra iki torununu reddetmiş, bakmamıştı.

Bu oğlunun kızı da ona mecburen kaldı. Gerçi küçük oğlunun ısrarı, kabul etmesinin sebebi olabilir.

Ölen abisinin kızına sahip çıkmak, ‘amca baba yarısıdır’ demek.

Genç, delikanlı beyinde bu düşünce daha etkili.

Çevrenin baskısı da önemli. ‘El alem ne der’ duygusuyla çocuk bu evde bakılır.

Gerçi çocuk babaanneye baktı denilse yeridir.

Amca işe gidiyor, sabah çıkıp akşam geliyor.

Babaanne şeker, tansiyon hastası. Küçük kıza evde “Suyumu getir, ilacımı ver, sofra kur, bakkala git” diye Allah için iyi yetiştirdi!

Amca da vakti gelince evlilik yaptı aynı şartlara yakın.

Bu kez evde erkek yoktu. Eşi, kayınvalide ve öksüz 7 yaşında bir kız.

Kayınvalide boğazına düşkündü. Şeker ve tansiyon hastası olmasına rağmen sağlığına dikkat etmiyordu. Bu vurdumduymazlığı beyin kanaması geçirerek ölümüne sebep oldu. Hastaneye yetişemeden yolda ruhunu teslim etti.

Yenge öksüz kıza gerçekten çok iyi baktı. Kendi iki oğlu ve bir kızından hiç ayırmadan, büyütüp evlendirdi.

Yetimin kısmetini Allah verirmiş.

Öyle de oldu. Onun sayesinde ölen kayınvalidesinin zengin yeğeni bunlara müstakil 3 katlı daire satın alıp hediye etti.

İkisi amcaya biri öksüz kıza.

Öksüz kızımız iyi bir evlilik yaptı. Amcası ve yengesi onu okutup, evlendirdi.

Bir de küçük oğlu oldu. Anne ve babası yerine koyduğu ailesini hiç unutmadı.

Sürekli fırsat buldukça ziyaretlerine gelmeye devam etti.

İyilikle kalın, sağlıkla kalın.