Bir organizasyonda aidiyet ve şahsiyet dengesi korunmadığında, yetkilendirmede liyakat esaslarına göre davranılmadığında, paydaşlar arasında şüphe oluşur, huzursuzluk başlar. Yeteri kadar önemsenmeyen insan ilişkileri ve yetersiz iletişim becerileri birlikte karar vermeyi zorlaştırır.

Gurup içerisindekilerin bireysel yeteneklerinin bilinmemesi, görmezden gelinmesi, yok sayılması ya da yeteneklerinin ortaya çıkarılmasının engellenmesi kuruma bağlanmayı ve dolayısıyla aidiyet duygusunun gelişmesini engeller. “Ben de varım” duygusuna cevap bulamayan kişi bulunduğu ortamda kendisini değerli hissetmez. Aidiyeti zayıflar. Aidiyet bağının zayıf olduğu topluluklarda karşılıklı güven de zayıflar. Aidiyet yoksa kişiler arası güven de olmaz. Güven yok olduğunda her şey yok olur!

Yöneticilerin kendi aralarında ya da grup üyelerinin bazılarıyla daha fazla zaman geçirmesi normal görünse de dışarıda kalanlar tarafından farklı algılanarak gruplaşmalara yol açabilir. Takım içerisinde meydana gelen gruplaşmalar takım çalışmasına vurulacak en büyük darbedir. Takım içerisinde güven ilişkisini örseleyen gruplaşmalar çoğunlukla diğerlerinin dışlanmasına ya da diğerlerinde böyle bir duygunun oluşmasına sebep olur.

Bulunduğunuz yerde çokça entrikalar dönüyor, hakkaniyet yok,  ahbap çavuş ilişkisi en üst düzeyde. Gerçekten de böyle olup olmadığının hiçbir önemi yok. Her insan dünyayı kendi baktığı yerden görür! Gören de algılayan da sizsiniz. Burada önemsenmediğinizi, size adil davranılmadığını, emeğinizin de karşılığını alamadığınızı düşünüyorsunuz. Bu durumda ne yaparsınız?

Burada emeğinizin karşılığını alıyorsunuz, size iyi davranılmıyor, saygı görmüyorsunuz, gördüğünüz muamele tutarsız. Bu durumda ne yaparsınız?

Emeğinizin karşılığını alıyorsunuz, saygı da görüyorsunuz. Ne var ki emeğinize gösterilen saygıyı fikrinize gösterilmiyor. Bu durumda ne yaparsınız?

Size iyi davranılıyor, emeğinize ve fikrinize saygı gösteriliyor ancak birileri önemli işlere yönelirken siz boş işlerle uğraştırılıyorsunuz. Bu durumda ne yaparsınız?

Size iyi davranılıyor. Yaptığınız hizmetin karşılığını alıyorsunuz. Saygı görüyor, fikirlerinize değer veriliyor, çalışmalara yaratıcılıkla katılıyorsunuz. Ama diğer çalışanlara, diğer paydaşlara, tedarikçilere ve müşterilere yalan söyleniyor. Aldatılıyorlar siz de bunu görüyorsunuz. Bu durumda ne yaparsınız?

Böyle bir ortamında ne olur? Organizasyonlarda kişilerin fikirlerine değer verilmediğinde veya yok sayıldıklarında üç şey yaparlar. Birincisi oraya ait olmadıkları düşüncesiyle uzaklaşırlar. İkincisi kötü niyetli itaat eder. ( iş yapmaz, yapıyormuş gibi görünür) Üçüncüsü de konumunu korumak için isteyerek boyun eğerler, biat ederler. Aidiyet şahsiyet dengesi bozulur ve kişiliksiz bir yapı oluşur. Her üç durumda da organizasyonda gelişime durur, Çöküş başlar.

AK parti 2001 ekonomik krizi sonrası yolsuzluğu, yoksulluğu ve yasakları ortadan kaldırma iddiasıyla ortaya çıkmıştı. Geldiğimiz noktada yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların ne kadar arttığı malumunuz. Konumuz bu değil.  AK Parti’nin kuruluşunda yer alanların kaçı hala bu yapı içerisinde devam ediyor?  Partinin kurucularından 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Ertuğrul Yalçınbayır şimdi nerede? Bir de önceki gün Cumhurbaşkanıyla görüşen Temel Karamollaoğlu’nun kanepeye oturması olayı…

Hiçbir yapı önceden belirlenmiş genel tanımlar doğrultusunda varlığını sürdüremez. Dünün doğruları dünde kaldı. Dünün doğrularıyla geleceği inşa edemeyiz. Her eylem kendi düzlemi içerisinde değerlendirilmelidir. Ezber bozacağı iddiasıyla ortaya çıkanların eski ezberleri tekrar etme lüksü olamaz. Eskiyi tekrarlamakla ezber bozulmaz. Ezber bozma niyetinde olanlar eski alışkanlıklarını bir kenara bırakmalı, yeni bir şeyler yapmalıdır.

Her birimiz birilerine, bir yerlere ait olmaya, birileri tarafından kabul edilmeye, sevilmeye, korunmaya, şefkat görmeye “ben de varım” duygumuzun karşılanmasına ihtiyaç duyarız. Bırakın insanı, sevgiye doymuş bir canlının varlığını düşünebiliyor musunuz?

İşte bundan dolayıdır ki; insanlar önemsiyormuş gibi görünenlerin değil önemseyenlerin, güveniyormuş gibi görünenlerin değil güvenenlerin, seviyormuş gibi görünenlerin değil sevdiğini hissettirenlerin yanında toplanıyorlar.

Şahsiyetin korunacağı güçlü bir aidiyet, takım içerisindeki bireylerin birbirini olduğu gibi kabul etmesiyle, birbirinin geçmişini sorgulamak, yargılamak, kanıksamak yerine ortak değerler doğrultusunda aynı hedefe yönelmesiyle sağlanır