Bir çocuğun kalbini kırmak inanın bana Kâbe’yi yıkmak kadar günahtır, özellikle yetim ve öksüz bir çocuksa durum daha da vahimdir. Onun ruh halini bozmak, ruhuna hitap edememek, ona sevgimizi gösterememek, onu anlayamamak, onun derdine çare olamamak, onunla iletişim kuramamak, onu dışlamak, isteklerini önemsiz görmek, küçücük yüreğindeki hıçkırarak ağlamalarına sebep olmak, bizim iyi bir aile olduğumuzu göstermez. "Çocuktur, ağlar geçer", düşüncemiz, aslında hiç geçmiyor. Aksine beklediğimizin dışında, onun ruhunda geri dönülmez yaralar, hasarlar açıyor. Öyle ki: İlerde şizofren, ruh hastası, içine kapanık, sosyal çevreden uzak, çevresiyle iletişim kuramayan, katil hırsız, dışlanan, istenmeyen, ayyaş, uyuşturucu bağımlısı, sapık diye adlandırdığımız kadına şiddeti biz bilinçsiz, eğitimsiz, ilgisiz, sorumsuz aileler sebep oluyoruz. Her çocuğun gelişimi, anlayışı, kabiliyet ve yetenekleri, algılaması diğer yaşıtlarına göre farklılık gösterebilir. Kimi doğuştan sakin, uyumlu, uslu, anlayışlı zeki çalışkan bir çocuk olurken; kimisi de, yere göğe sığmayan, düz duvara tırmanan, ne istediğini bilmeyen, sürekli sizin sevgi ve ilginize muhtaç olan, sizin ilginizi çekmek için her yaramazlığı yapan durduğu yerde durmayan, hiperaktif doğuştan sorunlu yaramaz çocuklar doğabiliyor. Tabii ki aslında bu tiplerde yine hamile annenin beslenmesinden tutunda ruh halinin bozukluğuna kadar çocuğa geçiyor. Hamileliğini sessiz, sakin, huzurlu sağlıklı bir ortamda gerçekleştiren anne ile stresin, endişenin, sevgisizliğin, yoksulluğun, çaresizliğin, mecburiyetin içinde, sağlıksız koşullarda hamilelik süresini tamamlayan annenin çocuğundan da çoğu zaman, sağlıklı, uyumlu bir çocuk beklemek yanlış olur. Devletimizin Aile Bakanına burada büyük iş düşmektedir. Çocuk yaşta ruh sağlığı bozuk, hiperaktif çocuklara da, tıpkı engelli çocuklarımıza destek çıktıkları gibi, sahip çıkıp ücretsiz terapiler vermelidir. Ruh sağlığı bozuk bir çocuğun, beden sağlığı bozuk çocuktan, toplum için daha zararlı bir nesil doğacağını unutmamalı bunun için gereken önlemleri baştan almalıdırlar. Çocuk terapistlerin özel fiyatları, orta halli bir ailenin boyunu fazlasıyla aşmaktadır. Devlet hastanelerindeki çocuk terapi bölümleri daha da yaygınlaştırılmalıdır. Gelecek neslin aşırı agresif, mutsuz sürekli ağlayan, isteklerinin arkası gelmeyen, çocuğun niçin ağladığını bile bilmeyen, sanki ağlama hastalığına yakalanmış çocukların sebepleri araştırılmalıdır. "Ağlar ağlar susar", beklentisini terk edelim. Onu anlamaya çalışalım anlayamıyorsak bir uzmandan yardım alalım, gücümüz yetmiyorsa, Aile bakanının yetkililerinden yardım alalım. İlerde hasta ruhlu çocuklara sahip olmak istemiyorsak bunu ihmal etmeyelim. Çocuklar bizim ve toplumumuzun en değerli gelecekleridir. Şimdiden sahip çıkmazsak, sonrası hiç olmaz. Saygılar…