20 Ocak 2018 saat 17.00’den itibaren “Zeytin Dalı Harekâtı”yla bir gece ansızın operasyon startı verildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 21 Ocak 2018 tarihinde Bursa’ya geldi.

Çanakkale’de en çok şehit veren Bursa’dır.

Afrin harekatının milyonlarca Müslüman’ın duasıyla başladığını ilk Bursa’daki mitingde açıkladı. "Dünya mazlumları bizimledir, en önemlisi Allah bizimledir" diyerek, operasyonun ne denli önemli olduğunu dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başarılı diplomasisi ile başarılı bir sonuç elde edildi.

Erdoğan, 57 gün sonra, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 103. yıldönümünde bu kez Çanakkale’de müjdeli haberi duyurdu: "Ordumuz Afrin'e girdi."

Ve devam etti:

"Afrin şehir merkezi Türk Silahlı Kuvvetleri'mizin desteğindeki Özgür Suriye Ordusu mensupları tarafından bu sabah 08.30 itibarıyla tamamen kontrol altına alınmıştır. Teröristlerin çoğu zaten kuyruklarını kıstırıp kaçmışlardır. Kalan kılıç artıklarını ve geride bıraktıkları tuzakları da özel birliklerimiz ve Özgür Suriye Ordusu mensupları temizliyorlar. Afrin şehir merkezinde artık terör örgütünün paçavraları değil, huzurun ve güvenin sembolleri dalgalanıyor. Şu anda orada Türk bayrağı dalgalanıyor, Özgür Suriye Ordusu'nun bayrağı dalgalanıyor. Bizlere bugünleri gösteren Rabbimize hamd ediyorum, kahraman Mehmetçiklerimize şükranlarımı sunuyorum. Ülkelerinin hürriyeti ve aydınlık geleceği için canla başla mücadele eden Özgür Suriye Ordusu mensuplarına şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Afrin operasyonumuzu en başından beri yürekten destekleyen milletimize şükranlarımı sunuyorum. Kendilerini teröristlerin zulmünden kurtaran askerimizi sevinç gözyaşları içinde karşılayarak, bize kucak açan Suriyeli kardeşlerimize şükranlarımı sunuyorum. Bu operasyonla Türkiye bir kez daha Hakk'ın, haklının, mazlumun yanında olduğunu tüm dünyaya göstermiştir."

Peki neden Afrin’e girdik?

Çünkü vatan hudutlarımız terör örgütleri tarafından tehdit altındaydı. Güvenliği sağlamak ve gelecekteki ciddi tehlikeleri bertaraf etmek için ‘Meşru Müdafaa Hakkı’ doğrultusunda terörle mücadelemiz ve dik duruşumuz ve millet olarak el ele vermemiz gerekiyordu. Olması gereken ruh ve inançla herkes kendine düşeni yaptı.

Bunu yaparken de ısrarla kimsenin topraklarında gözümüz yok denildi, gerçek olan da bu zaten. Ancak topraklarımıza ve sınırlarımıza göz dikenlere bir mesajdı. Anlamak isteyenler ve görmek isteyenler için tabii.

Devlet devletliğini, hükümet hükümetliği, silahlı kuvvetler de askerliğini yaptı.

Toplum ve halk olarak da hepimiz tek yürek olduk.

Sınırlarımız tehlikede ise kimsenin rahat uyuması söz konusu olamaz.

Ülkemiz üzerinde asırlardır oynanan kirli oyunlar hâlâ devam etmektedir. Her daim uyanık olmamız gerekiyor.

Sınırlarımızı taciz eden, tehdit eden hainlere bedelleri ödettirilmezse ilerde hep beraber daha ağır bedeller ödeyeceğimizi unutmamak lazım…

Peki Afrin’den ne zaman döneriz?

Öncelikle daha her şey bitmiş değil, dengelerin kurulması gerekiyor.

Elbette işin askeri, siyasi ve ticari kısmı var. Bölgede gerekli güvenlik ve huzuru sağladıktan sonra askerimiz muhtemelen dönecektir.

İşin siyası kısmı var, belli bir dönem ağırlığın ve etkinliğin mutlaka sürdürülmesi gerekiyor.

İşin ticari kısmı var. Bizler maddi ve manevi bedeller ödedik. Canlar verdik.

Birilerinin dışarıdan hazır gelip oralara konup ticari çıkar sağlamasına ne bizler ne de bölge halkı razı olmamalı.

İnsanların geri dönmesi için yeniden bölgenin inşası gerek.

Bu işleri bizler almalı ve yapmalıyız diye düşünüyorum…

İşbirliği ve iş ortaklıları yapılmalı.

Ülke olarak daha çok çalışmalıyız ve daha güçlü olmalıyız.

Sadece kendimiz için değil, komşularımız ve dünya mazlumları için de...