Büyükler arasında söylenen bir söz vardır ‘Çocuktan al haberi’. Bir de evin doğrucu yavruları vardır “Sakın söyleme sonra bize çok kızalar” diye sıkı sıkı tembih ettiğini sanırsın. Arkanı dönmeden söz yerine gider. ‘Söyleme’ desen belki söylemeyecek ama tahmin edemezsin.

Komşumun 5 yaşında dünya tatlısı çok konuşan bir kızı vardı. Babası bunlara çocuk odası almış. Aldığı gün abisiyle oynarken kitaplığı devirmişler. Dolap ikiye ayrılmış. Annesi de sıkı sıkı tembih etmiş “Babanıza sakın söylemeyin. Kapınızı kapalı tutun. O görmesin.” Amacı eşi görmeden tamir ettirmekmiş. Kızı cimcime de aynen öyle yapmış. Babası kapıdan içeri girmeden başlamış anlatmaya “Sakın baba. Sen bizim odamıza girme. Kırılan dolabı görme. Annem sakın babanız görmesin dedi sende görme. Odamızın kapısını açma tamam mı. Odaya girip bakmayacaksın, sana yasak tamam mı” diye tekrar tekrar söylemiş. Kendince marifet yapmış. Babanın kızacağı varsa da gülmekten kızamamış.

Annesi ile komşularla pazar alışverişine çıkmıştık. Tezgâhta iç çamaşırı satan yerde bakınıp yola devam ettik. Bir yandan da sohbet ediyorduk. Komşunun biri bir ara dönüp ne görsün! Bizim cimcime kırmızı iç çamaşırını şapka diye başına takmış pazar boyu annesinin arkasında öylece yürümüş. Hepimizde bir kahkaha. Anne çok utandı. Alıp geri götürdü. Kızı ağlıyor “Benim oooo! Benim şapkam!” diye.

Onlara kahvaltıya gittim. Balkonda oturuyorduk. Komşum bardaktaki suyu balkondan attı. O sırada aşağıdaki bayanın üstüne gelmişti. Fark edince geri çekilip saklandı. Kızı durur mu!? Hemen hazır cevap “Annem attı sizin üzerinize. Burada saklanıyor sizden” demeyi ihmal etmedi. Kadın utanarak aşağı bakıp özür diledi. “Saklanmıyordum yere çatal düştü onu aldım. Fark etmedim sizi özür dilerim” dedi utana sıkıla.

Tuhafiyeye gittik birlikte. Arkadaşı orda oyuncak bebek almış. Cimcimede kıskanıp “O bebek benim!” diye arkadaşının elinden çekiştirip aldı. İkisi de ellerindeki bebeği çekiştirirken parçaladı. Bize de oyuncağın parasını ödemek düştü.

Dedesi ile AVM’ye gitmiş cimcimemiz. Makyaj bölümümden bir ruj bir far alıp çaktırmadan dedesinin ceketine koymuş. Kapıda alarm çalınca dedeyi aramışlar. Cebinden çıkan ruj ve farı almışlar. Adam benim haberim yok. Hiç farkında değilim. Torunum ne ara koymuş bilmiyorum demiş.  Cimcime “Ben koydum. Söyleyince almıyor. Bende söylemedim” diyince adamı bırakmışlar.

Annesiyle ne zaman parka girsek. Hangi çocuğun başındaki şapkasını güzel görse başından çekip alır. “Benim o. Vermem!” diye tuttururdu. Karşısındaki çocukta başlar ağlamaya anneler zor ayırırdı.

Okul zamanı abisi 1. sınıfa başladı. Bizim cimcimenin abisi gider de kendi kalır mı! Daha önlük alınırken kendine de her şeyden aldırdı. 1. sınıfa başlar gibi verdiler abisinin yanına. 1 hafta okula gitti. Sonunda öğretmen fark etmiş. “Kızım senin numaran burada yok. Söyle kaydedeyim” diyince bu sınıfın içinde basmış kahkahayı “Hihihihi” sıranın altına saklanmış. Abisi kalkmış “Öğretmenim o benim kardeşim. Çok ağlıyor almazsam. Annemde benimle gönderiyor” diye söyleyince öğretmen bu cimcimeyi yanına alıp “Bak kızım. Henüz yaşın küçük olduğu için okula gelemezsin. Büyüyünce geleceksin. Hadi al çantanı doğru evine” diye göndermiş. O günden sonra onu okulun bahçesine bile sokamadılar “Öğretmen beni gönderdi istemiyor” diye.

Bu cimcime 3 yaşına kadar doğru dürüst konuşmuyordu, işaretle her şeyi anlatırdı. Birisi kanarya kuşunun içtiği sudan bir kaç damla içme suyuna döküp içirin demiş. Komşum bunu yaptı. O günden sonra maşallah kızı hiç susmadı.

Abisini çok severmiş. Mahallede arkadaşı abisini itmiş. O da oyun kovasına toprak doldurup onların balkonuna dökmüş. Evin hanımı da toplamış o toprağı gelmiş bu cimcimelerin kapısına dökmüş birde tartışmış. Anne “Neden böyle yaptın güzel kızım?” deyince o da “Abime kızmasaydı. Onu ittiler bende yaptım” diye cevap vermiş. Oysa abisi onu çok kıskanır bir o kadar da döverdi. Çöpe attığı oyuncağını bile onun almasına izin vermezdi. Yine de evde, sokakta abisine bir şey yapılsa hemen atılır, iki elini beline koyar “Abime vuramazsınız! İzin vermiyorum” diye çığlık atardı. Merhametine diyecek yoktu.

Deniz kenarında çadırda kendi yaşında bir kız görmüş. Ağlamaya başlamış. “Onu alalım evimize götürelim. Burada kalmasın” diye ısrar etmiş.

Mahallede oynarken kimin oyuncağı yoksa kendi oyuncaklarının hepsini hediye edip öyle gelirmiş eve. Boynunda kolyesi, kulağında altın küpesini “Arkadaşım istedi verdim ama anne onun yokmuş benim vardı o yüzden verdim” demiş. O da yetmemiş annesinin dolabında yarım kürküne kadar vermiş!

Bir özelliği daha vardı cimcimenin. Kışın çıplak gezer, giyinmeyi sevmez. Yazında çift tayt onun üstünde pantolon onun üstüne de kışlık montu hatta abisinin montunu giyerdi. Ailede o sene abisini kız montu ile gezdirmek zorunda kaldı. Annesinin dolabında kendine uygun gördüğü manto, ayakkabıyı giyer görünmeden dışarı oynamaya çıkardı. Geri gelirken onları da dışarda bırakıp gelirmiş. Eve her geldiğinde genellikle yalın ayak gelirmiş. Anne haftada mutlaka kendine iki çift terlik almak zorunda kalırdı. Sokağa çıkmasına izin vermese apartman çığlık sesinden ayağa kalkardı.

Birde mutfakta sürekli temiz bardakları indirip bulaşık deterjanını bitirircesine süngere sıkar bardakları bol köpükle yıkar, her yeri batırırdı. Kendince iş yaptığını zannederdi.

Maalesef göründüğü gibi her çocuk kolay büyümüyor. Bazısı doğuştan ne kadar sakinse bazısı da düz duvara tırmanan cinsten oluyor. Bütün anne ve baba Allah kolaylık versin.

Ve son olarak hatırlamışken bugün cimcimenin doğum günü. Şimdi koca güzel genç kız oldu. İyi ki doğdu cimcime.