İnsanların karşısında direnebilmenin anahtarı kendine güvenmekten geçer, kendine güvenmenin anahtarı da kendini geliştirmekten geçer. Saygıyı hakketmeyenin, kim olursa olsun haddini aşanın karşısında her zamam duvar olmasını bilmek lazım.
Büyük Alman filozof Immanuel Kant 300 sene önce ne demiş “Aydınlanma, insanın aklını kendisinin kullanmaya başlamasıdır.”
Doğru bilgiye nasıl ulaşılır?
1. Şüphe et!
2. Görünüşe aldanma!
3. Araştır/Oku!
4. Her zaman çoğunluğa Uyma!
Bize güçlü, karizmatik, zengin, etkileyici, ikna edici insanlar gerekmiyor; bize ahlaklı, hakşinas ve dürüst insanlar gerekiyor, çünkü “dürüstlük” bir meziyet değil olması gereken bir erdemdir.
“Cemaat” safsatasından kurtulun “sürü psikolojisini” sorgulayın ve “bağımsız birey olmayı” deneyin. İnsan bir kere yaşar ve bunu da adaletli, şerefli yaşamalı.
Neden bizim toplumda kötülük artıyor biliyor musunuz? İşte bu sebepten dolayı; iyiliğe kötülük ile karşılık verenleri cezalandırmadığı için. Peki, niye cezalandırmıyor, niye canını yakana bedel ödettirmiyor.
Çeşitli sebepleri var ama birkaç tanesini yazayım; bir kere en baştaki sebep bu toplum “güçlü” ile “doğru” nun farkını kavrayacak olgunlukta değildir! Anlatabildim mi? yani kim güçlü ise onu doğru görüyor. Iğdırlı bir müttehit milleti dolandırıyor, zengin oluyor, hemen çevresine Iğdırlılar toplanıyor, “güç + hemşericilik”, Adıyamanlı bir doktor bir ameliyat yapıyor şöhret oluyor hemen çevresine toplanıyorlar “güç + hemşericilik”, ama müteahit 5 sene sonra batıyor, onu anlayan analiz eden yok, hasta 3 sene sonra ölüyor onu gören anlayan yok, niye? Çünkü biz günübirlik yaşamaya alışmışız, zamanla bize zarar verecek olayları idrak edecek olgunlukta değiliz. Buna İngilizcede “spreads faster than dead” “öldürmeden daha hızlı yayılan” yani bir virüs bir ineği hemen öldürürse diğer inekler tedbir alır uzaklaşır, ama virüs yavaş yavaş zamanla öldürüyorsa tüm ineklere bulaşır ve bir süre sonra hepsi bir arada ölür. Peki niye biz “güç” ile “doğru”nun farkını anlayamıyoruz, bu kadar zor mu? İlber Ortaylı radikal gazetesinde şöyle demişti “900 yıldır değişmedik, Türkler öğrenmiyor!” çünkü biz sürü psikolojisine (Bandwagon Effect) bayılıyoruz, birinin peşine takılmaya bayılıyoruz, gürültü yapan şov yapanın peşine takılmaya bayılıyoruz. Görmüyor musunuz? İç boş laflarla, bağırmalarla, politikada milyonları peşine takanları! Kaç tane gördük!
Titancılar 20 sene önce saadet zincirlerinde çok büyük bedeller ödediler, ders aldılar mı, almadılar. Şimdi 80,000 kişiyi dolandıran ve “hani Türkiye sığır yok diyordunuz!” deyip 550 milyon lira ile kaçan. Hepsi aynı senaryolar, siyasette, meslekte, ekonomide, ticarette, hep aynı, “sürüye takıl yoksa seni kurt yer” korku ve cehalet birleşti mi, olacağı budur.
Bin kere de o temcit pilavını ısırsan getirsen yiyecek ahali...
Günün Sözü:
“Bir İnsan'ın beyninde ki fikir, yüreğinde ki zikir, yüzünde taşıdığı ifade elbette ki, sırtındaki çuldan, cebindeki puldan daha mühimdir!”