Bugün çok özel ve kutsal bir gün... 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü!

 

Özünde bir yas günü iken bunu cafcaflı şekilde kutluyoruz. Peki, hikayesine dönüp baktığımızda bugün aslında bir yas günü olduğunu bilmiyor muyuz? Aslında bugünü kutlamak yerine saygı ile anmamız gereken 129 kadın işçimiz olduğunu hatırlatarak hikayesini kısaca yazıyorum.

                                                                 ***

Sanayi işçileri olağanüstü zor koşullar altında çalışmaktadır. Bu zorlu koşullarda New York’ta 40 bin tekstil işçisi direnişe geçer. Başlıca talepleri; 16 saatlik iş gününün 10 saate indirilmesi, insanlık dışı çalışma koşullarının düzeltilmesi, ücretlerin yükseltilmesi, kadın işçilerin eşit haklara sahip olmasıdır.

İşçilerin yoksul semtlerden başlayan yürüyüşleri kenti boydan boya geçerek zenginlerin oturduğu mahallelere doğru yönelir. Bu mahallelerden geçerken polis, grevcilere acımasızca saldırır. Bu saldırı sonucu direniş kırılır. Grevin ardından tekstil ve tütün sanayiinde birbiri ardı sıra başka grevler patlak verir.

1857'de New York’ta, tekstil sektöründeki bir grup kadın işçinin düşük ücretlere ve çalışma koşullarının düzeltilmesine yönelik protesto gösterilerinde bulunduğu fabrikada, polisin işçilere saldırması ve fabrikaya kilitlemesinin ardından çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucu 129 kadın işçi can verir.

Bu büyük olaydan 53 yıl sonra 26 – 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonal'e bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın “Internationaler Frauentag” (International Women's Day – Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.

 

ABD’nin yapması gerekeni Avrupa yapmış diyebilirim! 

                                                                        ***

Ülkemizde ise ilk kez 1921 yılında iki kız kardeş Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova'nın girişimi ile Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlandı.

Ülkemizde yaşanan darbeler, mitingler vs. derken 1975’ten sonra düzenli kutlamalar olmaya başlamış. Yani girişimi 1921’de yapıp geri kalmamışız. 

 

Günümüzde Dünya Kadınlar Günü bazı ülkelerde resmi tatildir, bazı ülkelerde ise büyük ölçüde görmezden gelinir. Bazı ülkelerde protesto günüdür, bazılarında ise kadınlığı kutlayan bir gündür.

 

Asıl paylaşmak istediğim acı bir gün olduğu.

 

ABD’deki bir fabrika yangınından dünyaya kadınlar günü diye bir gün yayılmış.

ABD ise bir şey yapmamış göründüğü gibi kendi olayını ört bas etmiş!

                                                                 ***

Peki, bizim ülkemizin kadınları?

2019’da 474 canımızı yitirdik!

Tecavüz, darp, cinayet!.. 

Bizim ülkemizin kadınları bu dünyanın en büyük emekçisi! 

Savaş veriyoruz her gün;

babamıza, abimize, kardeşimize, eşimize, sevgilimize, sokaktan geçerken sırf canı istiyor diye öldürmek isteyen canilere ve muhatap olmak istemediğimiz herkese...

Hayatının baharında solup giden kadınlarımızın hakkını savunan biz kadınlar her geçen gün ölmemek için direniyoruz.

Kadına şiddetin olduğu yerde 'Kadınlar Günü'nü kutlamak yerine kadın haklarımızı savunan yasaların daha ağır olacağı maddeler için mücadele vermeyi tercih ediyorum. 

Ben de bir kadınım. 

Kadın olmak anne olmaktır, 

sevdiğine yar olmaktır,

dünyanın tüm yükünü omuzlarında taşıyıp dimdik ayakta durmaktır.

Cana can vermektir...

Cennet vaadi ayaklarımızın altındadır.

Kadın olmak güçlü olmaktır,

hep direnmektir,

çalışmak, başarmaktır. 

Kadın, tüm zorlukların üstesinden gelebilmelidir!

Zordur kadın olmak ama hiç bir zamana yük olmaz, onurludur çünkü...

Biz Allah’ın size vermiş olduğu kutsal emanetiyiz. 

Kısaca değinmek istediğim bir gün değil, her gün bizim günümüz!

Bir güne sığmayız biz!

..Ve yazımı dünyaya ilk kez kadın haklarını tanıtan ve kadının gücünü gösteren liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Kadını için söylemiş olduğu çok güzel bir özdeyiş ile bitiriyorum:

“Büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar sayesinde olmuştur. Dünya üzerinde gördüğümüz her şey, kadının eseridir. Toplum hayatının kaynağı, çağdaş aile hayatıdır. Siyasal ve toplumsal hakların kadın tarafından kullanılmasının, insanlığın mutluluğu ve saygınlığı açısından gerekli olduğuna inanmaktayım.”