“Ben uyarmıştım!” demek ne zordur hakikaten. Kendince önceden tahmin ediyosun, uyarıyosun ve başına geldiğinde donuk donuk seyrediyorsun.
Bir önceki yazımda Kırşehir takımının bulunduğu yere bakılmaması gerektiği ve rehavetin pişmanlık olacağını yazmıştım. Altınordu’yu yenmiş ama sonraki maçlarda şanssızlık yaşamış bir takımdı karşımızdaki. Ligin dibinde can çekişen takımların en tehlikeli takımlar olabileceğini görmeden maça başlarsanız olacağı bu. Daha fazla bir şey beklemek hayalcilik olurdu.
Maç başlayınca bir an rakip takım da yeşil beyaz renklere sahip olunca bizimkiler jest yapıp siyah formayla çıktılar herhalde dedim kendi kendime. Ancak anladık ki baskılı, iştahlı üç puana susamış takım siyah formalı olanlarmış! Bizimkiler maşallah gayet rahat bir şekilde “nasıl olsa kazanırız” havasındalardı. Üst üste alınan iki maçlık galibiyetle rehavet gelmiş; rakip takımın şovunu izlemeye koyulmuştuk ki bir an hayatının röveşata golünü atabilecek Ertuğrul’un direkte patlayan topuyla uyanır gibi olduk. Sonrası yine hüsran maalesef.
Hakemlere bahane bulmak çok büyük bir yanlış olur. Lig sonuncusu ile kendi evinde oynuyorsan baskılı bir ilk yirmi dakikan mutlaka olmalı. Golü ya da golleri bulduktan sonra hakem falan kalmaz ortalıkta. Gollerden sonra ya da rakibi sindirdikten sonra aktif dinlenme yapacak anların olacaktır. Bahsettiğim baskıyı maçı 1-1’e getiren golün içinde olduğu 10 dakika yapabildik ve herkesi heyecanlandıran bir Bursaspor nihayet görebildik.
Yönetimin bilet fiyatlarını ucuzlatmasını bırakın, biletler bedavaya dağıtılsa hatta mahallelere de servis hatları konulup seyirci stada getirilmeye çalışılsa bu kadar seyirci olur; fazlası olmaz. Seyirci neden gelsin ki? Şehri için mücadele dahi edemeyecek kadar etkisiz, yaz tatilini boşa harcamış saç baş yolduran takımı görüp; her zamanki gibi eskiyi yad etmek için mi? Kuzey tribünü öyle çileden çıkmıştı ki rakip takım taraftarlarının son dakikalardaki “Bursa büyüktür büyük kalacak” tezahüratını bile kaldıramadılar ve saldırıya geçtiler.
Uzun lafın kısası, üst üste gelen iki galibiyet ne yazık ki çok fazla aldatıcıydı ve kötü oyunun üzerini örttü. İlk onbire giremeyenlerle ekstra ilgilenilmeli. Sahadakilerin yeri garanti oldukça üstüne koyan oyuncu göremeyeceğiz.
Şimdi bir uyarı daha yapıyorum: Her hafta üzerine koyamayan takımın bu oyun tarzıyla ligin son beş haftasından sıfır puan çıkarma potansiyeli yüksek. Önümüzdeki iki maçtan ne koparırsak yanımıza kâr kalacak, sonra tünele giriyoruz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Prof. Dr. Serkan Gürlük
Uyarmıştım!
“Ben uyarmıştım!” demek ne zordur hakikaten. Kendince önceden tahmin ediyosun, uyarıyosun ve başına geldiğinde donuk donuk seyrediyorsun.
Bir önceki yazımda Kırşehir takımının bulunduğu yere bakılmaması gerektiği ve rehavetin pişmanlık olacağını yazmıştım. Altınordu’yu yenmiş ama sonraki maçlarda şanssızlık yaşamış bir takımdı karşımızdaki. Ligin dibinde can çekişen takımların en tehlikeli takımlar olabileceğini görmeden maça başlarsanız olacağı bu. Daha fazla bir şey beklemek hayalcilik olurdu.
Maç başlayınca bir an rakip takım da yeşil beyaz renklere sahip olunca bizimkiler jest yapıp siyah formayla çıktılar herhalde dedim kendi kendime. Ancak anladık ki baskılı, iştahlı üç puana susamış takım siyah formalı olanlarmış! Bizimkiler maşallah gayet rahat bir şekilde “nasıl olsa kazanırız” havasındalardı. Üst üste alınan iki maçlık galibiyetle rehavet gelmiş; rakip takımın şovunu izlemeye koyulmuştuk ki bir an hayatının röveşata golünü atabilecek Ertuğrul’un direkte patlayan topuyla uyanır gibi olduk. Sonrası yine hüsran maalesef.
Hakemlere bahane bulmak çok büyük bir yanlış olur. Lig sonuncusu ile kendi evinde oynuyorsan baskılı bir ilk yirmi dakikan mutlaka olmalı. Golü ya da golleri bulduktan sonra hakem falan kalmaz ortalıkta. Gollerden sonra ya da rakibi sindirdikten sonra aktif dinlenme yapacak anların olacaktır. Bahsettiğim baskıyı maçı 1-1’e getiren golün içinde olduğu 10 dakika yapabildik ve herkesi heyecanlandıran bir Bursaspor nihayet görebildik.
Yönetimin bilet fiyatlarını ucuzlatmasını bırakın, biletler bedavaya dağıtılsa hatta mahallelere de servis hatları konulup seyirci stada getirilmeye çalışılsa bu kadar seyirci olur; fazlası olmaz. Seyirci neden gelsin ki? Şehri için mücadele dahi edemeyecek kadar etkisiz, yaz tatilini boşa harcamış saç baş yolduran takımı görüp; her zamanki gibi eskiyi yad etmek için mi? Kuzey tribünü öyle çileden çıkmıştı ki rakip takım taraftarlarının son dakikalardaki “Bursa büyüktür büyük kalacak” tezahüratını bile kaldıramadılar ve saldırıya geçtiler.
Uzun lafın kısası, üst üste gelen iki galibiyet ne yazık ki çok fazla aldatıcıydı ve kötü oyunun üzerini örttü. İlk onbire giremeyenlerle ekstra ilgilenilmeli. Sahadakilerin yeri garanti oldukça üstüne koyan oyuncu göremeyeceğiz.
Şimdi bir uyarı daha yapıyorum: Her hafta üzerine koyamayan takımın bu oyun tarzıyla ligin son beş haftasından sıfır puan çıkarma potansiyeli yüksek. Önümüzdeki iki maçtan ne koparırsak yanımıza kâr kalacak, sonra tünele giriyoruz.