Her geçen gün Boğazlıyan’da eğitimle ilgili bir olay ulusal başına yansıyor. Galiba Boğazlıyan’daki idareciler reklamın kötüsü olmaz anlayışla hareket ediyorlar. Ama reklamın kötüsü olur. Hem de son yıllarda yaşanan iki olay ebetteki kötü örnektir. Daha önce facebook hesabından ağıza alınmayacak hakaret eden bir din kültürü öğretmeni şimdi de ardımızdan rahatsız olan ilce yöneticileri reklamın kötüsü olmuştur. Evet Atatürk’e hakaret eden bir öğretmene cezayı işleme gerek duymayan Milli Eğitim müfettişleri Boğazlıyan’da Atatürk'e yapılacak her türlü hakareti normalmiş görülmesine sebep olmaktan öteye gidememişlerdir. Oysa bırakın ATATÜRK'E hiçbir devlet adamına hakaret normal karşılaşmamalıdır. Bu ülkenin asgari müşterekleri vardır. Bu asgari müştereklerde birleşmeyeceksek bu ülkenin kurucu liderine saygı duymayacaksak birileri çıkar bugün Atatürk’e saygı duymayanların saygı duyduklarına hakaret etme şansını kendinide bulur. Ki bu da ülkemizde iyi ya da kötü hizmet vermiş mesaisini bu ülkenin gelecek güzel ruhlarını inşa atmaya çalışmış insanları rencide edecek bir durum ortaya çıkarır. Bu yüzden Değil Atatürk, bu ülkeye hizmet vermiş birine hakaret etmek bir öğretmenin en büyük ayıbıdır. Hele ki bunu siyaset adına yapıyorsa bu bir o kadar da çirkin ve ahlaksızcadır. Hele bunu yapan bir Din Kültürü öğretmeni ise bu daha büyük bir ayıp ve günahtır. Bugün Türkiye semalarında beş vakit ezan okunuyor camilerimiz açıksa bunun en büyük mimarı büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ten başkası değildir. Atatürk'ü sevmemek ve ona saygı duymamak bana göre kendi inandığım dine saygısızlıktır. Günümüzde Atatürk’e hakaret edenin paye kazandığı bir dönem olduğu için herkes Atatürk üzerinden siyaset yapmaya kalkışmaktadır. Oysa Mustafa kemal Atatürk bu ülkeye yapması gerekenleri fazlasıyla yapmış günahıyla sevabıyla ahirete göçmüştür. Onun arkasından konuşmak onu eleştirmek ancak ve ancak zavallıların işidir. Kişilikleriyle bir yerlere gelemeyen bazı kendini bilmez insanların milli ve insani değerlere saldırarak köşe kapma saltanatına soyunmaktadırlar. Son günlerde gündeme gelen olay ise bir hayırseverin yaptırdığı bir büstte Andımız'ın yazdırılmasını istemiş okul yönetimi de bunu kabul etmiştir. Daha sonra okul idaresine yapılan baskılarla Andımız büstten sildirilmiştir. Tabi doğal olarak hayırseverin tepkisini çekmiştir. Başka basın organlarındaki gibi ben hayırseverlerin siyasi kimliğine bakmıyorum hayırseveri yakinen tanıdığım bir hayırsever olduğu için istediği bence eğitime yaptığı katkılardan dolayı normaldir. Aynı hayırsever benim görev yaptığım okula fen laboratuvarı yaptırmıştır, Ana sınıfını yineyenilemiş birisidir. Bizden herhangi bir talanı olmamıştır. Ancak eğitim gönüllüsü dediğimiz bu insanların gayrı ahlaki olmayan ve kanunlarla yasaklanmamış isteklerini yerine getirmekte bir sıkıntı ya da sakınca olmamalıdır. Üstelik bir şehidimizin adıyla anılan bir okulun on yıl Atatürk büstü olmadan durmasının ayıbıyla yaşamaktan milli eğitimi kurtaran bu hayırsever ve yönetici arkadaşa teşekkür etmek gerekirken üzerindeki andımız bütün eleştirilere rağmen bir eğitim nostaljisi kabul ederek durmasında sakınca görmemek aklın ve iyi niyetin ürünü olmaz mıydı?
İşte burada her şey ilçe yöneticisine gelip dayanıyor. Yönetici bulmakta zorlanan MEB yıllardır yöneticilik yapan belki de tek liyakatle atanan bir yönetici savunmak yerine büstteki andımız korumak yerine başka yerlerden gelecek baskıları göğüslemesi gerekirken kolaycılığa kaçmış ve bir idarecinin daha geleceğiyle oynamaya karar vermiştir. Bu yüzden iki haftadan beri eğitimde modellikten bahsediyorum. Lider elini taşın altına koyan mahiyetindekileri koruyan kollayan olmalıdır. En küçük bir olayda ekibinden bazı parçaların kapatılmasına göz yummamalıdır ama siyasetle gelen insanların bunu yapması beklenemez. Kendisini oraya getiren siyasi erke borçludur. Bu yüzden mahiyet önemli değil şahsiyet önemli olmaktadır. Bilinen bir gerçek var ki günümüz yöneticilerinin hemen hemen pek çoğu mahiyetten çok şahsiyet peşindeler. Kendilerine bir şey olmasın isterse bütün okullar bütün öğretmenler ve bütün yöneticiler her türlü zorbalığa maruz kalsınlar önemli değil.
İşte bu yüzden diyorum hep eğitim siyaset üstü olmalıdır. Siyasilerin insafında ve kariyer planlamasının içinde olmamalıdır. Umarım Boğazlıyan’da göğsümüzü kabartan pek çok güzel şeylere yenileri eklenir. Tekno feste Yozgat’ı temsil etmek gibi, ( Bu yazıyı Teknofest fuarında Samet hocam ve öğrencisi Türkiye birinci olmadan hazırlamıştım. Buradan Samet beyi ve öğrencimizi tebrik ediyorum. ) Ayrıca zekâ oyunlarında dereceye giren öğrencilerimizi ve öğretmenlerini, idarecilerinide tebrik ederim. Özlediğimiz beklediğimiz başarılara umarım yenileri eklenir. Umarım Boğazlıyan’da idareciler siyasilerin değil de eğitimcilerin idarecileri olmayı tercih ederler.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Şerafettin Şaşmaz
Eğitimde Liderlik 3
Her geçen gün Boğazlıyan’da eğitimle ilgili bir olay ulusal başına yansıyor. Galiba Boğazlıyan’daki idareciler reklamın kötüsü olmaz anlayışla hareket ediyorlar. Ama reklamın kötüsü olur. Hem de son yıllarda yaşanan iki olay ebetteki kötü örnektir. Daha önce facebook hesabından ağıza alınmayacak hakaret eden bir din kültürü öğretmeni şimdi de ardımızdan rahatsız olan ilce yöneticileri reklamın kötüsü olmuştur. Evet Atatürk’e hakaret eden bir öğretmene cezayı işleme gerek duymayan Milli Eğitim müfettişleri Boğazlıyan’da Atatürk'e yapılacak her türlü hakareti normalmiş görülmesine sebep olmaktan öteye gidememişlerdir. Oysa bırakın ATATÜRK'E hiçbir devlet adamına hakaret normal karşılaşmamalıdır. Bu ülkenin asgari müşterekleri vardır. Bu asgari müştereklerde birleşmeyeceksek bu ülkenin kurucu liderine saygı duymayacaksak birileri çıkar bugün Atatürk’e saygı duymayanların saygı duyduklarına hakaret etme şansını kendinide bulur. Ki bu da ülkemizde iyi ya da kötü hizmet vermiş mesaisini bu ülkenin gelecek güzel ruhlarını inşa atmaya çalışmış insanları rencide edecek bir durum ortaya çıkarır. Bu yüzden Değil Atatürk, bu ülkeye hizmet vermiş birine hakaret etmek bir öğretmenin en büyük ayıbıdır. Hele ki bunu siyaset adına yapıyorsa bu bir o kadar da çirkin ve ahlaksızcadır. Hele bunu yapan bir Din Kültürü öğretmeni ise bu daha büyük bir ayıp ve günahtır. Bugün Türkiye semalarında beş vakit ezan okunuyor camilerimiz açıksa bunun en büyük mimarı büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ten başkası değildir. Atatürk'ü sevmemek ve ona saygı duymamak bana göre kendi inandığım dine saygısızlıktır. Günümüzde Atatürk’e hakaret edenin paye kazandığı bir dönem olduğu için herkes Atatürk üzerinden siyaset yapmaya kalkışmaktadır. Oysa Mustafa kemal Atatürk bu ülkeye yapması gerekenleri fazlasıyla yapmış günahıyla sevabıyla ahirete göçmüştür. Onun arkasından konuşmak onu eleştirmek ancak ve ancak zavallıların işidir. Kişilikleriyle bir yerlere gelemeyen bazı kendini bilmez insanların milli ve insani değerlere saldırarak köşe kapma saltanatına soyunmaktadırlar. Son günlerde gündeme gelen olay ise bir hayırseverin yaptırdığı bir büstte Andımız'ın yazdırılmasını istemiş okul yönetimi de bunu kabul etmiştir. Daha sonra okul idaresine yapılan baskılarla Andımız büstten sildirilmiştir. Tabi doğal olarak hayırseverin tepkisini çekmiştir. Başka basın organlarındaki gibi ben hayırseverlerin siyasi kimliğine bakmıyorum hayırseveri yakinen tanıdığım bir hayırsever olduğu için istediği bence eğitime yaptığı katkılardan dolayı normaldir. Aynı hayırsever benim görev yaptığım okula fen laboratuvarı yaptırmıştır, Ana sınıfını yineyenilemiş birisidir. Bizden herhangi bir talanı olmamıştır. Ancak eğitim gönüllüsü dediğimiz bu insanların gayrı ahlaki olmayan ve kanunlarla yasaklanmamış isteklerini yerine getirmekte bir sıkıntı ya da sakınca olmamalıdır. Üstelik bir şehidimizin adıyla anılan bir okulun on yıl Atatürk büstü olmadan durmasının ayıbıyla yaşamaktan milli eğitimi kurtaran bu hayırsever ve yönetici arkadaşa teşekkür etmek gerekirken üzerindeki andımız bütün eleştirilere rağmen bir eğitim nostaljisi kabul ederek durmasında sakınca görmemek aklın ve iyi niyetin ürünü olmaz mıydı?
İşte burada her şey ilçe yöneticisine gelip dayanıyor. Yönetici bulmakta zorlanan MEB yıllardır yöneticilik yapan belki de tek liyakatle atanan bir yönetici savunmak yerine büstteki andımız korumak yerine başka yerlerden gelecek baskıları göğüslemesi gerekirken kolaycılığa kaçmış ve bir idarecinin daha geleceğiyle oynamaya karar vermiştir. Bu yüzden iki haftadan beri eğitimde modellikten bahsediyorum. Lider elini taşın altına koyan mahiyetindekileri koruyan kollayan olmalıdır. En küçük bir olayda ekibinden bazı parçaların kapatılmasına göz yummamalıdır ama siyasetle gelen insanların bunu yapması beklenemez. Kendisini oraya getiren siyasi erke borçludur. Bu yüzden mahiyet önemli değil şahsiyet önemli olmaktadır. Bilinen bir gerçek var ki günümüz yöneticilerinin hemen hemen pek çoğu mahiyetten çok şahsiyet peşindeler. Kendilerine bir şey olmasın isterse bütün okullar bütün öğretmenler ve bütün yöneticiler her türlü zorbalığa maruz kalsınlar önemli değil.
İşte bu yüzden diyorum hep eğitim siyaset üstü olmalıdır. Siyasilerin insafında ve kariyer planlamasının içinde olmamalıdır. Umarım Boğazlıyan’da göğsümüzü kabartan pek çok güzel şeylere yenileri eklenir. Tekno feste Yozgat’ı temsil etmek gibi, ( Bu yazıyı Teknofest fuarında Samet hocam ve öğrencisi Türkiye birinci olmadan hazırlamıştım. Buradan Samet beyi ve öğrencimizi tebrik ediyorum. ) Ayrıca zekâ oyunlarında dereceye giren öğrencilerimizi ve öğretmenlerini, idarecilerinide tebrik ederim. Özlediğimiz beklediğimiz başarılara umarım yenileri eklenir. Umarım Boğazlıyan’da idareciler siyasilerin değil de eğitimcilerin idarecileri olmayı tercih ederler.