Bursa’ya geldiğim günden beri öğrenci servisleri dikkatimi çekti.
Sanki şehir içinde hız sınırı yokmuş gibi sürat yapmalarını bir kenara bıraktım, bir de içinde öğrenci yokmuş gibi manevralarını görünce “Halkın Milli Eğitim Bakanlığı’nın taşıma yönetmeliğinden haberleri yok galiba” demek zorunda kaldım.
Malum yönetmelik gereği bu öğrenci servislerinin denetlenmesi gerekmektedir. Peki denetlemeler önceden tebliğ edilerek mi yapılıyor yoksa ani baskınlarla mı?
Açık ve net söyleyeyim görebildiğim kadarıyla hız sınırlarına uyan pek servis şoförü görmedim. Makas atmakta çok marifetliler.
Peki neden?
Öğrenci servislerinin bazılarının akşam başka servis işi varsa (Fabrikadan yada bir iş yerindeki kişileri taşımak gibi) elbette trafik kuralları umurlarında olmaz.
Geleceğimiz dediğimizi çocukları okuldan önce servislere şoförlerimize emanet ediyoruz. Sonrasında ise nöbetçi öğretmenler sonrasında sınıf ve ders öğretmenlerine emanet ediyoruz.
En büyük risk elbette ki serviste geçen zaman. Çocuklarımızın başına bir kaza mı geldi korkusunu taşımayan aile yoktur.
Tabi bu durumda güvenilir emanete sahip çıkacak şoförler çok önemli, işini severek yapan ve ikinci bir servis görevi olmayanlar bu işin hakkını verirken bazı şoförlerimiz ikinci servise yetişmek için acele ediyor. Bunun sonucu olarak hız yapmak zorunda kalıyorlar. Tabi ki bu işten etkilenende yine çocuklarımız oluyor.
Peki bu ülkenin çocukları bunları hak edecek ne kötülük yapıyorlar...
Tacize, tecavüze uğrayan bizim çocuklarımız. Okul servislerinde riskli uygulamalarına maruz kalan yine bizim çocuklarımız. İlkokul sonrasında okul seçme hakkı olmayan bizim çocuklarımız. Liselerde alan seçme sınırı alan bizim çocuklarımız. Üniversitelere taban puan uyulmasını kaldırarak herkesi üniversiteli yapan zihniyetimiz. Dünyaya da üniversite denklik sistemi kalmadığı için yurt dışında iş imkanından mahrum bizim çocuklarımız. Bu ülkenin çocukları her şeyin en iyisine en güzeline layıkken, neden bu imkanlardan yoksun eğitim öğretim hayatını sürdürmek zorunda kalıyor?
Bazen eğitimde şu ülke modeli, bu ülke modeli deyip taklit ediyoruz ya nedense ülkenin eğitime bütçeden ayırdığı paya bakmıyoruz.
O ülkelerin okullaşma oranlarına bakmıyoruz. 2022 yılına kadar okul müdürlerini kayıt parası toplatan sistem, okulların fiziki yapısını araç gereçlerini temenni etmek için kapı kapı dolaşan müdürler, nasıl Avrupa’da bir modeli uygulatabilecektir.
Bu nedenle ülkemizde kendine has bir milli eğitim müfredatı ve eğitim sistemi belirlenmedikçe başarı yakalamak elbette mümkün olmayacaktır. Herkes okuyacak zihniyeti yanlış demiyorum. Evet herkes okumalı ama okuyan kendi bilgi beceri ilgi alanında okumalıdır. Bunun da yolu güçlü bir alt yapıdan güçlü bir eğitim sisteminden ve liyakatli personelin iş başına getirilmesiyle olacaktır.
Aksi halde eğitimde iflas etmeye mahkumuz. Dünyada üniversiteleri arasında ilk beşte üniversitemiz yok. Neden peki eğitimdeki kalitesizliğin başarısızlığın bir gösterisidir.
Peki başarı nasıl yakalanır?
Her şeyden önce milli bir eğitim sistemi oluşturulmalıdır.
Bütün okulların ülke genelinde bir standarta (Araç gereç donatım ve donanım olarak eşit) bağlanmalıdır.
Liyakatli kadar ile iş başına getirilmelidir.
Denetleme mekanizması aktif hale getirilmelidir.
Teftiş kurulları aktif hale getirilmelidir
İlk okuldan itibaren branşlaşma yoluna gidilmelidir.
İnsanın vicdanıyla ilgili olan din öğretimi orta okulda başlıyor da spor okulları, ticaret meslek okulları mesleki teknik eğitimler orta okullarda başlamalı orta okullarda temel bilgiler verilirken lise pratik uygulamalar yapılmalıdır. Bazıları hemen meslek liselerinde lise bu uygulama var diyecek sadece orta okuldan itibaren başlamalıdır.
Böylelikle ülkedeki ara elaman sorunu ve iş gücü kaybının da önüne geçilecektir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Şerafettin Şaşmaz
Eğitim sistemimiz
Bursa’ya geldiğim günden beri öğrenci servisleri dikkatimi çekti.
Sanki şehir içinde hız sınırı yokmuş gibi sürat yapmalarını bir kenara bıraktım, bir de içinde öğrenci yokmuş gibi manevralarını görünce “Halkın Milli Eğitim Bakanlığı’nın taşıma yönetmeliğinden haberleri yok galiba” demek zorunda kaldım.
Malum yönetmelik gereği bu öğrenci servislerinin denetlenmesi gerekmektedir. Peki denetlemeler önceden tebliğ edilerek mi yapılıyor yoksa ani baskınlarla mı?
Açık ve net söyleyeyim görebildiğim kadarıyla hız sınırlarına uyan pek servis şoförü görmedim. Makas atmakta çok marifetliler.
Peki neden?
Öğrenci servislerinin bazılarının akşam başka servis işi varsa (Fabrikadan yada bir iş yerindeki kişileri taşımak gibi) elbette trafik kuralları umurlarında olmaz.
Geleceğimiz dediğimizi çocukları okuldan önce servislere şoförlerimize emanet ediyoruz. Sonrasında ise nöbetçi öğretmenler sonrasında sınıf ve ders öğretmenlerine emanet ediyoruz.
En büyük risk elbette ki serviste geçen zaman. Çocuklarımızın başına bir kaza mı geldi korkusunu taşımayan aile yoktur.
Tabi bu durumda güvenilir emanete sahip çıkacak şoförler çok önemli, işini severek yapan ve ikinci bir servis görevi olmayanlar bu işin hakkını verirken bazı şoförlerimiz ikinci servise yetişmek için acele ediyor. Bunun sonucu olarak hız yapmak zorunda kalıyorlar. Tabi ki bu işten etkilenende yine çocuklarımız oluyor.
Peki bu ülkenin çocukları bunları hak edecek ne kötülük yapıyorlar...
Tacize, tecavüze uğrayan bizim çocuklarımız. Okul servislerinde riskli uygulamalarına maruz kalan yine bizim çocuklarımız. İlkokul sonrasında okul seçme hakkı olmayan bizim çocuklarımız. Liselerde alan seçme sınırı alan bizim çocuklarımız. Üniversitelere taban puan uyulmasını kaldırarak herkesi üniversiteli yapan zihniyetimiz. Dünyaya da üniversite denklik sistemi kalmadığı için yurt dışında iş imkanından mahrum bizim çocuklarımız. Bu ülkenin çocukları her şeyin en iyisine en güzeline layıkken, neden bu imkanlardan yoksun eğitim öğretim hayatını sürdürmek zorunda kalıyor?
Bazen eğitimde şu ülke modeli, bu ülke modeli deyip taklit ediyoruz ya nedense ülkenin eğitime bütçeden ayırdığı paya bakmıyoruz.
O ülkelerin okullaşma oranlarına bakmıyoruz. 2022 yılına kadar okul müdürlerini kayıt parası toplatan sistem, okulların fiziki yapısını araç gereçlerini temenni etmek için kapı kapı dolaşan müdürler, nasıl Avrupa’da bir modeli uygulatabilecektir.
Bu nedenle ülkemizde kendine has bir milli eğitim müfredatı ve eğitim sistemi belirlenmedikçe başarı yakalamak elbette mümkün olmayacaktır. Herkes okuyacak zihniyeti yanlış demiyorum. Evet herkes okumalı ama okuyan kendi bilgi beceri ilgi alanında okumalıdır. Bunun da yolu güçlü bir alt yapıdan güçlü bir eğitim sisteminden ve liyakatli personelin iş başına getirilmesiyle olacaktır.
Aksi halde eğitimde iflas etmeye mahkumuz. Dünyada üniversiteleri arasında ilk beşte üniversitemiz yok. Neden peki eğitimdeki kalitesizliğin başarısızlığın bir gösterisidir.
Peki başarı nasıl yakalanır?
Her şeyden önce milli bir eğitim sistemi oluşturulmalıdır.
Bütün okulların ülke genelinde bir standarta (Araç gereç donatım ve donanım olarak eşit) bağlanmalıdır.
Liyakatli kadar ile iş başına getirilmelidir.
Denetleme mekanizması aktif hale getirilmelidir.
Teftiş kurulları aktif hale getirilmelidir
İlk okuldan itibaren branşlaşma yoluna gidilmelidir.
İnsanın vicdanıyla ilgili olan din öğretimi orta okulda başlıyor da spor okulları, ticaret meslek okulları mesleki teknik eğitimler orta okullarda başlamalı orta okullarda temel bilgiler verilirken lise pratik uygulamalar yapılmalıdır. Bazıları hemen meslek liselerinde lise bu uygulama var diyecek sadece orta okuldan itibaren başlamalıdır.
Böylelikle ülkedeki ara elaman sorunu ve iş gücü kaybının da önüne geçilecektir.