SON DAKİKA
Hava Durumu

Bir haram meselesi...

Yazının Giriş Tarihi: 29.11.2025 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.11.2025 07:05

Merhaba canlar
Eskiden meyve ve sebzelerimizi pazarlardan alırdık. Çağın getirdiklerinden biri de Pazar alışverişlerimizi büyük marketlerden yapmaya başladık. Bugün değineceğim konu büyük marketlerin Pazar esnafını bitirmesi vs. değil. Belki başka bir zaman o konuda derinlemesine izlenir. Bugün işleyeceğimiz konu başkasını rahat eleştirip kendimiz yaptığımız da sesimizin çıkmaması ya da iğneyi kendimize çuvaldızı başkasına ikileminden bahsetmek istiyorum.

İnsan kendi hariç herkesi eleştirir. Bazen haklı bazen haksız şekilde eleştirir. Ama eleştirdiği şeyi kendi yaptığı halde başkasını yerden yere vurmaktan da geri kalmıyor. Bu durumu bir film senaryosu şeklinde anlatayım. Geçen gün, markette alışveriş yaparken portakal almaya gittiğimde biri 49.99 TL, diğeri 69.99 TL olan iki farklı cins portakal gördüm. Biraz daha kaliteli olduğu için 69.99 olana gittim. Yanımda benimle birlikte aynı portakaldan alan bir adam daha vardı.

Ben bir şey demeden "İçine ettiler memleketin" diye laf attı, cevap vermedim. "Tarımı bitirdiler, şu fiyatlara bak." dedi, yine cevap vermedim.

"Marketler de ş.r.fsiz, belediye satış yapmaya başlayınca hemen fiyatları düşürdüler" dedi, tebessüm ettim sadece. Sonra birlikte kasaya doğru ilerledik. Kasadaki hanım, portakalı tartarken 49.99'luk olandan mı yoksa 69.99'luk olandan mı aldığını sordu. Adam pahalı olandan almasına rağmen 49.99 olandan aldım dedi.

Belki yanlışlıkla söylemiştir diye bekledim ama düzeltmedi. Beyefendi yanlış hatırlıyor herhalde, 69.99 olandan aldı, dedim. Kıpkırmızı oldu.

Aldığı alacağı 2 kilo portakalda yapacağı sahtekârlıkla, edeceği en fazla 40 lirayı kâr saydı zavallı. Belki de ne zorluklarla kazandığı paraya, kim bilir kaç kere böyle ufak ufak haramlar kattı.

Daha sonra otobüse bindim, adamın biri otobüs kartını bastı, yetersiz bakiye ikazı verdi. Hiçbir şey demeden cüzdanından 35 lira çıkardı, şoföre verdi. O da hiçbir şey demeden para üstünü verdi. Şoförün kendi otobüs kartını çıkarıp basmasını bekledim, yapmadı.

Belki unutmuştur diye 2-3 dakika sonra hatırlatmak için "Otobüs kartını basmadınız" dedim. Şaşkın şaşkın yüzüme bakıp:

“Niye?” dedi.

"Otobüs ücreti aldınız az önce" dedim,

"Eee?" dedi.

"Onun içinde belediyenin alması gereken pay da var" dedim.

"Akşama kadar direksiyon sallıyorum ben burada, bir de senle uğraşmayayım. Git işine" dedi.

Bir haram meselesi

Birkaç kuruşluk paraya, milyonlarca kişinin hakkına girme pahasına tamah etti zavallı. Akşama kadar İstanbul trafiğinde debelenerek kazandığı paraya, kim bilir kaç kere böyle ufak ufak haramlar kattı.

Hakka girmek illa maddi bir şeyi çalmakla olmuyor. Belki de bunu bilmiyor ya da biliyor ama işine gelmiyor.

Metrodayım, yanımda ayakta duran hanımın hemen önündeki koltuk boşaldı. Kadın oturmak için yere koyduğu poşetleri alırken 2-3 metre ötedeki bir adam fırladı ve koltuğa oturdu. Kadıncağız elinde poşetle kalakaldı. Dayanamayıp "Hanımefendi oturacaktı oraya" diye müdahale ettim. -"E oturmadı" dedi.

-"Fırsat vermediniz ki" deyince kadın uzatmamak için -"Tamam, oturmayacağım, mühim değil" dedi. Belki de 10 dakika sonra kalkacağı koltuğa, sırf sosyal medyada komik videoları daha rahat seyretmek için tamah etti zavallı.

Bu hadiseleri gördükçe sebze, meyve fiyatlarını manipüle eden komisyoncuları, stokçuları; 5 katlık ruhsat alıp 8 kat bina yapan müteahhitti; binanın kolonları kesildiği halde avantasını aldığı için göz yuman belediye denetçisini garipsemiyorum.

Herkes kendi imkânınca bir şeylere tamah ediyor. Herkes imkânı elverdiğince zavallı…

Tepeden tırnağa her kademede, dünyalık şeylere tamah eden bir yozlaşma var. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyevi menfaat odaklı bir anlayış hâkim.

Hâlbuki öleceğiz be abi. Belki 1 dakika sonra belki de en fazla 40 sene sonra bu dünyada olmayacağız ve insanı bu dünyada da, ahirette de zavallı konumuna düşüren şeylerin hiçbirini yanımızda götüremeyeceğiz.

Bazen herkesin şikâyet ettiği meselelere, büyük büyük çözüm teklifleri, acil faaliyet planları yapıldığını görüyorum. Bazısı çok mantıklı geliyor. Ama ölümü unuttuktan sonra hepsi pansuman nispetinde. Çünkü hiç ölmeyecek gibi dünyalık şeylere tamah eden toplum, en mükemmel düzenlemeler yapılsa dahi bir açık bulur. Yani “Haramı helâlleştirdim diyerek helâl olmaz”.

“Tuz kokarsa“ kokuşmaya mani olmak zor.

Bu kontroldeki insanlar işsiz mi? Açıkta mı kalmış? Maaşı olan ama Ahlaksız, şeref fukarası bir mahlûk olmuş. Haram kardeşim. Haram. Haram da peki bu kimin umurunda.

Haram nedir? Biliyor musunuz? 1.000 LT lik suya karıştırdığınız 5 damla idrardır. Bu su içilir mi? İçilmez. Diyorsunuz. Abdest alınır mı? Alınmaz diyorsunuz. İçilir öldürmez iştahla olmaz. Ama abdest alınmaz.

İşte bütün kazançlarımıza 5'er damla idrar karıştırarak yaşamaya devam ediyoruz. Sonra kalkıp başkasını çok rahat eleştiriyoruz. Eleştireceksek aynaya bakacağız ve önce kendimizi eleştireceğiz.

Tüm inançlarda önce ahlaklı, erdemli olmak, başkasının hakkına saygı duymak mottoları ön plana çıkar. Bir şeylere inanıyoruz. O halde inandığımız gibi yaşayalım. Yoksa haramı helali bilmezsek inandığımız gibi değil yaşadığımız gibi inanmaya başlıyoruz. Sonra da buna inanıp inancın böyle olduğunu iddia ediyoruz. Ve bunu normalleştiriyoruz. En tehlikeli olan da bu.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.