Bu sene, Türkiye’de çekilen pek çok yöresel dizi, adından sıklıkla bahsettiriyor. Bazen iyi bazen kötü şekilde tabi. Ülkemizde genellikle Trakya, iç Anadolu, doğu ve güneydoğu yöresinde geçen, ağız ve şiveli filmler, o kadar çok eleştirilmezken özellikle Karadeniz’de çekilen, dizi ve filmler yoğun eleştiriye tabi tutuluyor.
Peki, eleştirenler bu konuda haksız mı? Bence değiller. Hatta bir adım daha ileri gideyim, az bile eleştiriyorlar. Konu ve tema olarak eleştiri, her türlü kabul edilir. Ancak izleyici öncelikle dizideki karakterlerin, çekilen yöreyi yansıtmasını ister. Salt görüntü olarak değil. Aynı zamanda ağız, lehçe ve davranışında da o yöre insanını görmek ister.
Ülkemizde çekilen dizi ve filmlerde, temsil ve stereotipler ile ilgili çok büyük sıkıntılar olduğu aşikâr. Belirli bölgeler veya etnik/grup kimlikleri üzerinden tekrarlanan stereotipler (ör. Kırsal, gelenekselci, muhafazakâr değerler) toplumsal önyargıları güçlendirdiğini görüyoruz.
Dizilerin ve filmlerin konuları, gerçekçilik ve sorunlu temaları işlememesi açısından, izleyiciye, görecekleri ve yaşam biçimleriyle ilgili, yanlış/eksik bilgi aktarımı yapıyor. Salt Karadeniz dizilerinde değil, bütün yöresel dizilerde, en büyük sorun, kadın temsili, istismar veya uyuşturucu gibi konuların sorumsuz/şaşırtmacalı işlenmesi ile birlikte, izleyiciye zararlı mesajlar vermeye devam ediliyor. Aile içi şiddet, toplumsal baskılar gibi konular, dramatize edilip, çözüm üretmeden bırakılıyor. Çözüm yolu asla gösterilmiyor.
Bölgesel ve yerel bazda çekilen filmler ve diziler, o bölgeye canlılık getirdiği aşikâr. Belki de bu tarz dizilerin tek iyi yönü bu olabilir.
Bu tarz dizilerin ve filmlerin en büyük sorununun, oyuncu seçimi ve danışmanlığın yetersiz olması, yerel dillerin ve aksanların yanlış kullanılması olduğunu söyleyebiliriz. Yöresel dil, gelenek ve alışkanlıklar, abartılı veya tek tipleştirici bir çerçevede sunuluyor ki; bence izleyicinin tepkisi de en çok buna. Oyuncuların repliklerine, "yapacağum, uy, uşağum, da, haçan, napaysun, emi, hemi, ula" ekleyince karakterlerin, Karadenizli olduğunun anlaşılması isteniyor seyirciden. Bir de yanlış konu ile bu aksanın, onlara yakışmadığı oyuncu tercihleri birleşince, ortaya eziyet veren filmler ve diziler çıkıyor.
Oysa, yerel danışmanlar ve kültürel uzmanlarla çalışılsa, dil, giyim, adetler konusuna daha çok dikkat edilse, kadın ve azınlık temsillerinde çok boyutlu, çatışmaların çözümlerine odaklanan karakterler geliştirilse, içerik uyarıları ve hedef kitleye uygun içerik derecelendirilmesi yapılsa, gerçekçi sorunları dramatize ederken, çözüm odaklı mesajlar iletilse, o zaman belki, izleyiciye daha güzel ve faydalı bir şeyler gösterilmiş olacak.
Sırf reyting düşüncesi ile ekranlara, lokantalardaki yemek çeşidi gibi televizyona dizi çeşitleri menüsü koyup her türden ve her yöreden diziler serpiştirmek, ancak izle, tüket ve izleyici bir şey anlamasın mantığından öteye gitmez. Ana akım medyanın kendi aralarındaki rekabeti anlıyoruz da, yaptıklarıyla izleyiciye yani topluma eğlenceli ama bir o kadarda faydalı bir şeyler öğretmek, devletin kanalı TRT’nin misyonu olmalı diye düşünüyorum. Yoksa ATV’nin Karadeniz dizisindeki tam da yukarda bahsettiğim eksikler ve hatalarla birlikte TRT’nin Karadeniz dizisinde de aynı hataların yapılması en azından benim nezdimde çok hoş karşıladığım bir durum değil.
Sonuç olarak Karadenizliler, yörelerinde çekilen bu dizilerin bölge tanıtımına katkı sağlamasından memnun ama yöre insanının, kaba, cahil, sinirli (ki kısmen doğru olmakla birlikte hak etmeyene sinirlenmezler) kin davası güden, aşiretler çatışmasına yol açan, komşusuna yan gözle bakan karakterlermiş gibi tanıtılmasına kızgınlar. Ve tabi yörenin ağzı ile konuşamayan, konuşmayan karaktere de pek tahammülleri yok, aynı bizim gibi. Hal böyleyken yöresel diziler yapılmasın mı? Yapılsın tabi ama hep kötü örnekler değil birazda iyi örnekler olsa fena mı olur?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Osman Yiğitoğlu
Karadeniz dizileri üzerine
Bu sene, Türkiye’de çekilen pek çok yöresel dizi, adından sıklıkla bahsettiriyor. Bazen iyi bazen kötü şekilde tabi. Ülkemizde genellikle Trakya, iç Anadolu, doğu ve güneydoğu yöresinde geçen, ağız ve şiveli filmler, o kadar çok eleştirilmezken özellikle Karadeniz’de çekilen, dizi ve filmler yoğun eleştiriye tabi tutuluyor.
Peki, eleştirenler bu konuda haksız mı? Bence değiller. Hatta bir adım daha ileri gideyim, az bile eleştiriyorlar. Konu ve tema olarak eleştiri, her türlü kabul edilir. Ancak izleyici öncelikle dizideki karakterlerin, çekilen yöreyi yansıtmasını ister. Salt görüntü olarak değil. Aynı zamanda ağız, lehçe ve davranışında da o yöre insanını görmek ister.
Ülkemizde çekilen dizi ve filmlerde, temsil ve stereotipler ile ilgili çok büyük sıkıntılar olduğu aşikâr. Belirli bölgeler veya etnik/grup kimlikleri üzerinden tekrarlanan stereotipler (ör. Kırsal, gelenekselci, muhafazakâr değerler) toplumsal önyargıları güçlendirdiğini görüyoruz.
Dizilerin ve filmlerin konuları, gerçekçilik ve sorunlu temaları işlememesi açısından, izleyiciye, görecekleri ve yaşam biçimleriyle ilgili, yanlış/eksik bilgi aktarımı yapıyor. Salt Karadeniz dizilerinde değil, bütün yöresel dizilerde, en büyük sorun, kadın temsili, istismar veya uyuşturucu gibi konuların sorumsuz/şaşırtmacalı işlenmesi ile birlikte, izleyiciye zararlı mesajlar vermeye devam ediliyor. Aile içi şiddet, toplumsal baskılar gibi konular, dramatize edilip, çözüm üretmeden bırakılıyor. Çözüm yolu asla gösterilmiyor.
Bölgesel ve yerel bazda çekilen filmler ve diziler, o bölgeye canlılık getirdiği aşikâr. Belki de bu tarz dizilerin tek iyi yönü bu olabilir.
Bu tarz dizilerin ve filmlerin en büyük sorununun, oyuncu seçimi ve danışmanlığın yetersiz olması, yerel dillerin ve aksanların yanlış kullanılması olduğunu söyleyebiliriz. Yöresel dil, gelenek ve alışkanlıklar, abartılı veya tek tipleştirici bir çerçevede sunuluyor ki; bence izleyicinin tepkisi de en çok buna. Oyuncuların repliklerine, "yapacağum, uy, uşağum, da, haçan, napaysun, emi, hemi, ula" ekleyince karakterlerin, Karadenizli olduğunun anlaşılması isteniyor seyirciden. Bir de yanlış konu ile bu aksanın, onlara yakışmadığı oyuncu tercihleri birleşince, ortaya eziyet veren filmler ve diziler çıkıyor.
Oysa, yerel danışmanlar ve kültürel uzmanlarla çalışılsa, dil, giyim, adetler konusuna daha çok dikkat edilse, kadın ve azınlık temsillerinde çok boyutlu, çatışmaların çözümlerine odaklanan karakterler geliştirilse, içerik uyarıları ve hedef kitleye uygun içerik derecelendirilmesi yapılsa, gerçekçi sorunları dramatize ederken, çözüm odaklı mesajlar iletilse, o zaman belki, izleyiciye daha güzel ve faydalı bir şeyler gösterilmiş olacak.
Sırf reyting düşüncesi ile ekranlara, lokantalardaki yemek çeşidi gibi televizyona dizi çeşitleri menüsü koyup her türden ve her yöreden diziler serpiştirmek, ancak izle, tüket ve izleyici bir şey anlamasın mantığından öteye gitmez. Ana akım medyanın kendi aralarındaki rekabeti anlıyoruz da, yaptıklarıyla izleyiciye yani topluma eğlenceli ama bir o kadarda faydalı bir şeyler öğretmek, devletin kanalı TRT’nin misyonu olmalı diye düşünüyorum. Yoksa ATV’nin Karadeniz dizisindeki tam da yukarda bahsettiğim eksikler ve hatalarla birlikte TRT’nin Karadeniz dizisinde de aynı hataların yapılması en azından benim nezdimde çok hoş karşıladığım bir durum değil.
Sonuç olarak Karadenizliler, yörelerinde çekilen bu dizilerin bölge tanıtımına katkı sağlamasından memnun ama yöre insanının, kaba, cahil, sinirli (ki kısmen doğru olmakla birlikte hak etmeyene sinirlenmezler) kin davası güden, aşiretler çatışmasına yol açan, komşusuna yan gözle bakan karakterlermiş gibi tanıtılmasına kızgınlar. Ve tabi yörenin ağzı ile konuşamayan, konuşmayan karaktere de pek tahammülleri yok, aynı bizim gibi. Hal böyleyken yöresel diziler yapılmasın mı? Yapılsın tabi ama hep kötü örnekler değil birazda iyi örnekler olsa fena mı olur?