Geçen haftaki yazımı insanların bilinçaltını yönlendirmek konusuna devam edelim. Bilinçaltını yönlendirmek, sadece film sektörü için değil müzik sektörü içinde çok kullanılmaktadır. Hatta bilinçaltını yönlendirmek, ilk kullanımı müzikle başlamıştır. Bu konu ile ilgili ufak bir araştırma yaparak ilginç bilgiler elde ettim. Bu yönlendirme nasıl olmuş, gelin bir göz atalım.
Müziğin farklı amaçlarla kullanılmaya başlanması
“Kullanmakta olduğumuz müzikal sistem 12 tonlu (sesli) müzik skalası ile çalınır. Antik solfej frekans sesleri ise 6 tonlu bir elektromanyetik frekans sistemi üzerine oturtulmuş. Horowitz ve Pueklo ‘nun yapmış olduğu çalışmada, gitar, mandolin gibi genel enstrüman akordu olarak kullanılan ve La notasına karşılık gelen ‘440 Hertz’ değerinin insanda ritmik 741 Hertz Fa (Fa diyez) etkisi yaparak, insanın biyo enerjisini düşürdüğü ispatlanmış.
Müzikte kullanılan ve kulağın algılayabildiği her bir frekans değerine karşılık gelen yükseklik veya ton değeri, 'pitch' değeri olarak adlandırılır. Orglarda, 1511 yılında kulağın algılama frekansı olarak 377 Hertz değeri kullanılırken daha sonraki yıllarda kompozitör Handel tarafından 423 Hertz, Mozart tarafından ise 422 Hertz değerindeki sesin yükseklik değerlerini daha çok bestelerinde kullanmışlardır. Mozart Etkisi olarak bilinen bu titreşimlerde insanı en çok rahatlatan müziğin Mozart tarafından yapıldığı anlaşılmış.”(Kaynak; ARKEOTEKNO)
Kullanılmaya başlamanın Tarihçesi
Tarih boyunca savaş çıkaran, inanılmaz kârlar elde eden ve nüfusu kontrol altında tutmaya çalışan güçler oldu. Bunlardan biri olan Rothschild, İlluminati planlarını başlattı. Amacı bankalar aracılığıyla yaratılan bir network ağı ile kendisi ve yandaşları tarafından yönetilecek, küresel bir dünya sistemi kurmaktı. Öyle bir güç ki; tüm uluslararası kurumsal şirketleri ve hatta hükümetleri yönetecekti.
1913’te Rothschild, Amerika’daki üçüncü, en büyük bankasını kurdu. (Federal Reserve Bank) Ona, Rockefeller ve J.P. Morgan yardım etti. Bu ikisinin tüm yatırımları, 1865’den bu yana Rothschild tarafından finanse edildi. 1. Ve 2. Dünya Savaşları sırasında, banka kartelleri, inanılmaz kârlar elde ettiler. 1914’te Alman Rothschild Bankası, Alman hükümetine, İngiliz Rothschild Bankası, İngiliz hükümetine ve Fransız Rothschild ise Fransızlara, para yardımı yaptı.
1. ve 2. Dünya Savaşları arasında, müzik frekansları üzerine, bilimsel araştırmalar yapıldı. Rothschild, Rockefeller ve Amerikan Donanması işbirliği ile “savaş-çıkaran” frekanslar üzerinde çalışıldı. Amaç, kitleleri kontrol altında tutmak ve psikopatoloji, duygusal çöküş ve kitlesel histeri yaratmaktı.
2. Dünya Savaşı sırasında ise Savunma Bakanlığı işbirliği ile havadan yapılan operasyonlarda, bu ses frekansları, etkili şekilde kullanılmaya başlandı. Buna, radyolar da dâhil oldu. Daha sonra ise standart müzik ayarı A=440Hz’e sabitlendi. İlk çalışmalar, Elvis ve İngiliz grup British Invaders ile başladı. Bunu, Beatles takip etti. Beatles’in bir konseri İsrail’de iptal edildi. Sebebi ise “kitlesel histeri yaratması, cinsel istekleri tetiklemesi ve saldırganlığı tırmandırması” olarak belirtildi.
1938’de Rockefeller grubu, İngiliz-Amerikan radyosu ve televizyon kartelleri kurarak, Nazi hareketiyle, Yahudi düşmanlığı başlattılar. 1957’de Kanada’da ergen yaştakileri saldırganlaştıran, müzik yayınları yapılmaya başlandı ve çok etkili oldu.
1.Dünya Savaşı sırasında, Rockefeller tarafından yönetilen askeri radyolar devreye girdi. Ve bütün ekipmanlar seferber edilerek, radyo tekeli kuruldu. 1938’de frekanslar, standarda sabitlenmeden önce, mekanik olarak, dinleyicilerin duygularını, kontrol altına almaya yönelik, araştırmalar başladı. Bu sayede, kitlelere, ticari ilgi alanları, önceden dayatılabilecekti.
Bu araştırmalar, kitlelerin ikna edilmesi için kullanılmaya başlandı. Aynı sistem, eğitim için de kullanıldı. “Programlanabilir Zihin Setleri”. NBC ve CBS arasındaki ticari çekişme, halkın üzerinde, türlü deneysel çalışmalar yapılmasına neden oldu. Kendi taraflarına, daha fazla takipçi çekebilmek uğruna, halk üzerinde, çeşitli ses efektleri kullanılarak, psiko-galvanometre denemeleri yapıldı. Bu ölçümlere göre de halkın, nasıl yönlendirileceği tayin edildi.
Sahnedeki, televizyondaki ve radyodaki elektronik ses yeterince akıcı değildi. 1910’da A=440Hz standardı Amerika’da sınırlı başarıya imza attı. İlk olarak, İngiliz Standartları Enstitüsü A=440Hz’i kabul etti. Bunda, Rockefeller-Nazi konsorsiyumu etkili oldu. O sıralarda, İngiltere-Almanya savaşı çıkmak üzereydi. A=440Hz, petrokimya ve ilaç devleri tarafından, finanse edilerek, 2. Dünya Savaşında kullanıldı. Hitler’in Almanya’sı Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattı. Tüm dünyadaki müzisyenlerin başkaldırmasına karşın, bu standart Nazi propagandalarıyla, Hitler karşıtı tüm ülkelerde, kafadan kabul edildi. Yapılan tüm araştırmalar, A=440Hz’in, insanların, kalp ve kuyruk sokumu arasındaki enerji merkezleriyle, (çakralar) uyumsuz olduğunu gösterdi. Teorik olarak, titreşimler, egoları ve sol beyni tetikliyordu. Ancak sağ beyne özgü duygusal ve sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyordu. 3.Göz denen çakranın (ki buna epifez bezi de denmektedir)kapanmasıyla da insanoğlu, farkındalığını hiçbir alanda kullanamaz hale gelecekti. (Kaynak; Ersin İpek)
Sonuç
Bu yolla, insanları etkileyen pek çok sanatçı, bize rol model olarak sunuldu. Sunulmaya da devam ediyor. Günümüzde, yayın alanları daha gelişen bu güçler, sadece kulağa hitap eden değil, göze hitap eden sinema, televizyon gibi alanlarda da müziğin, bu etkileyici tarafını kullanıp, kitleleri yönetmeye devam ediyor. Soracağımız soru şu; daha önce bilmiyorduk. Şimdi öğrendik. Bilmiyorken yaptığımızı, şimdi biliyorken yapmaya devam edecek miyiz? Sistemin kölesi, tek tip insan olmaya hazır mıyız? Belki de çoktan olduk. Olduk mu? Ne dersiniz?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Osman Yiğitoğlu
İnsanların bilinçaltını yönlendirmek – 2
Geçen haftaki yazımı insanların bilinçaltını yönlendirmek konusuna devam edelim. Bilinçaltını yönlendirmek, sadece film sektörü için değil müzik sektörü içinde çok kullanılmaktadır. Hatta bilinçaltını yönlendirmek, ilk kullanımı müzikle başlamıştır. Bu konu ile ilgili ufak bir araştırma yaparak ilginç bilgiler elde ettim. Bu yönlendirme nasıl olmuş, gelin bir göz atalım.
Müziğin farklı amaçlarla kullanılmaya başlanması
“Kullanmakta olduğumuz müzikal sistem 12 tonlu (sesli) müzik skalası ile çalınır. Antik solfej frekans sesleri ise 6 tonlu bir elektromanyetik frekans sistemi üzerine oturtulmuş. Horowitz ve Pueklo ‘nun yapmış olduğu çalışmada, gitar, mandolin gibi genel enstrüman akordu olarak kullanılan ve La notasına karşılık gelen ‘440 Hertz’ değerinin insanda ritmik 741 Hertz Fa (Fa diyez) etkisi yaparak, insanın biyo enerjisini düşürdüğü ispatlanmış.
Müzikte kullanılan ve kulağın algılayabildiği her bir frekans değerine karşılık gelen yükseklik veya ton değeri, 'pitch' değeri olarak adlandırılır. Orglarda, 1511 yılında kulağın algılama frekansı olarak 377 Hertz değeri kullanılırken daha sonraki yıllarda kompozitör Handel tarafından 423 Hertz, Mozart tarafından ise 422 Hertz değerindeki sesin yükseklik değerlerini daha çok bestelerinde kullanmışlardır. Mozart Etkisi olarak bilinen bu titreşimlerde insanı en çok rahatlatan müziğin Mozart tarafından yapıldığı anlaşılmış.”(Kaynak; ARKEOTEKNO)
Kullanılmaya başlamanın Tarihçesi
Tarih boyunca savaş çıkaran, inanılmaz kârlar elde eden ve nüfusu kontrol altında tutmaya çalışan güçler oldu. Bunlardan biri olan Rothschild, İlluminati planlarını başlattı. Amacı bankalar aracılığıyla yaratılan bir network ağı ile kendisi ve yandaşları tarafından yönetilecek, küresel bir dünya sistemi kurmaktı. Öyle bir güç ki; tüm uluslararası kurumsal şirketleri ve hatta hükümetleri yönetecekti.
1913’te Rothschild, Amerika’daki üçüncü, en büyük bankasını kurdu. (Federal Reserve Bank) Ona, Rockefeller ve J.P. Morgan yardım etti. Bu ikisinin tüm yatırımları, 1865’den bu yana Rothschild tarafından finanse edildi. 1. Ve 2. Dünya Savaşları sırasında, banka kartelleri, inanılmaz kârlar elde ettiler. 1914’te Alman Rothschild Bankası, Alman hükümetine, İngiliz Rothschild Bankası, İngiliz hükümetine ve Fransız Rothschild ise Fransızlara, para yardımı yaptı.
1. ve 2. Dünya Savaşları arasında, müzik frekansları üzerine, bilimsel araştırmalar yapıldı. Rothschild, Rockefeller ve Amerikan Donanması işbirliği ile “savaş-çıkaran” frekanslar üzerinde çalışıldı. Amaç, kitleleri kontrol altında tutmak ve psikopatoloji, duygusal çöküş ve kitlesel histeri yaratmaktı.
2. Dünya Savaşı sırasında ise Savunma Bakanlığı işbirliği ile havadan yapılan operasyonlarda, bu ses frekansları, etkili şekilde kullanılmaya başlandı. Buna, radyolar da dâhil oldu. Daha sonra ise standart müzik ayarı A=440Hz’e sabitlendi. İlk çalışmalar, Elvis ve İngiliz grup British Invaders ile başladı. Bunu, Beatles takip etti. Beatles’in bir konseri İsrail’de iptal edildi. Sebebi ise “kitlesel histeri yaratması, cinsel istekleri tetiklemesi ve saldırganlığı tırmandırması” olarak belirtildi.
1938’de Rockefeller grubu, İngiliz-Amerikan radyosu ve televizyon kartelleri kurarak, Nazi hareketiyle, Yahudi düşmanlığı başlattılar. 1957’de Kanada’da ergen yaştakileri saldırganlaştıran, müzik yayınları yapılmaya başlandı ve çok etkili oldu.
1.Dünya Savaşı sırasında, Rockefeller tarafından yönetilen askeri radyolar devreye girdi. Ve bütün ekipmanlar seferber edilerek, radyo tekeli kuruldu. 1938’de frekanslar, standarda sabitlenmeden önce, mekanik olarak, dinleyicilerin duygularını, kontrol altına almaya yönelik, araştırmalar başladı. Bu sayede, kitlelere, ticari ilgi alanları, önceden dayatılabilecekti.
Bu araştırmalar, kitlelerin ikna edilmesi için kullanılmaya başlandı. Aynı sistem, eğitim için de kullanıldı. “Programlanabilir Zihin Setleri”. NBC ve CBS arasındaki ticari çekişme, halkın üzerinde, türlü deneysel çalışmalar yapılmasına neden oldu. Kendi taraflarına, daha fazla takipçi çekebilmek uğruna, halk üzerinde, çeşitli ses efektleri kullanılarak, psiko-galvanometre denemeleri yapıldı. Bu ölçümlere göre de halkın, nasıl yönlendirileceği tayin edildi.
Sahnedeki, televizyondaki ve radyodaki elektronik ses yeterince akıcı değildi. 1910’da A=440Hz standardı Amerika’da sınırlı başarıya imza attı. İlk olarak, İngiliz Standartları Enstitüsü A=440Hz’i kabul etti. Bunda, Rockefeller-Nazi konsorsiyumu etkili oldu. O sıralarda, İngiltere-Almanya savaşı çıkmak üzereydi. A=440Hz, petrokimya ve ilaç devleri tarafından, finanse edilerek, 2. Dünya Savaşında kullanıldı. Hitler’in Almanya’sı Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattı. Tüm dünyadaki müzisyenlerin başkaldırmasına karşın, bu standart Nazi propagandalarıyla, Hitler karşıtı tüm ülkelerde, kafadan kabul edildi. Yapılan tüm araştırmalar, A=440Hz’in, insanların, kalp ve kuyruk sokumu arasındaki enerji merkezleriyle, (çakralar) uyumsuz olduğunu gösterdi. Teorik olarak, titreşimler, egoları ve sol beyni tetikliyordu. Ancak sağ beyne özgü duygusal ve sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyordu. 3.Göz denen çakranın (ki buna epifez bezi de denmektedir)kapanmasıyla da insanoğlu, farkındalığını hiçbir alanda kullanamaz hale gelecekti. (Kaynak; Ersin İpek)
Sonuç
Bu yolla, insanları etkileyen pek çok sanatçı, bize rol model olarak sunuldu. Sunulmaya da devam ediyor. Günümüzde, yayın alanları daha gelişen bu güçler, sadece kulağa hitap eden değil, göze hitap eden sinema, televizyon gibi alanlarda da müziğin, bu etkileyici tarafını kullanıp, kitleleri yönetmeye devam ediyor. Soracağımız soru şu; daha önce bilmiyorduk. Şimdi öğrendik. Bilmiyorken yaptığımızı, şimdi biliyorken yapmaya devam edecek miyiz? Sistemin kölesi, tek tip insan olmaya hazır mıyız? Belki de çoktan olduk. Olduk mu? Ne dersiniz?