Dünya oluştuğundan beri milyarlarca insan yaşadı ve hala da yaşıyor. Dilleri, dinleri, renkleri, zevkleri, görünüşleri farklı da olsa; benim için hepsi, bu dünya da en az benim yaşama hakkım kadar hakkı olan bireylerdir. Farklı inançlar da farklı anlamları olsa da inanan bir Müslümanın bakış açısı böyle olmalıdır. Ne güzel demiş Mevlana “Yaratılanı severim yaratandan ötürü”
İslamiyet’te tüm yaratılanlar içinde insanın ayrı bir yeri vardır. İnancımız, insan için Eşrefi mahlukat, yani “yaratılmışların en şereflisi” der. İnsanların akıl, irade ve duygulara sahip olmaları, onları diğer canlılardan ayıran ve onlara özel bir değer kazandıran özelliklerdir. İslam’a göre, Allah insanı en güzel bir şekilde yaratmış ve ona akıl ve irade vermiştir. Bu bağlamda, insanın daima doğru yolda ilerlemesi ve bu şerefi hak etmesi gerektiği vurgulanmıştır. Aslında bu ifade, insanın sorumluluklarını, ahlaki değerlerini ve toplum içindeki yerini de ifade eder. İnsanların, bu şerefi yaşatmak için iyi ve erdemli bir yaşam sürmeleri beklenir.
İnancımız bizim sorumluluklarımızı ifade ettiği gibi erdemli bir yaşam sürmemizi de ister. Her insanda olması gereken değerler, insanlığın ortak yaşam standardını ve toplumsal ilişkileri şekillendiren temel unsurlardır. Aslında dinlerin ortak beklentisinin dışında her insanın diğer insanlardan beklentisi de her insan da olması gereken değerlerdir. Bu değerleri genel bir çerçeve de söyleyecek olursak, diğer bireylerin düşüncelerine, duygularına ve haklarına saygı göstermek, başkalarının hislerini anlamak ve onlarla duygusal bir bağ kurmak, adil olmak, dürüst ve güvenilir olmak, hoşgörülü olmak, bireylerin düşünce ve ifade özgürlüklerine saygı göstermek olarak söyleyebiliriz.
Bu değerler, bireylerin birbirleriyle olgun ve anlamlı ilişkiler kurmasını destekler; aynı zamanda toplumsal yapıların sağlam temeller üzerine inşa edilmesine yardımcı olur. Aslında dinlerin temel amaçlarından birisi de budur. Çünkü yaratıcımız bizi bu minval üzerine yaratmıştır.
Tüm bu yazılanlardan sonra İnsan, bir sayıdan mı ibarettir? Dünya da birçok felaket oluyor. Savaşlar, afetler, cinayetler, binlerce kişi ölüyor. Peki, bizim duyduğumuz ne? Örneğin 6 Şubat 2023 depreminde yaklaşık 50.000 kişi öldü. Gazze de İsraillilerin yaptığı soykırımda yaklaşık 45.000 kişi katledildi. Ya geçen hafta Kartalkaya da otel de kaç can gitti? 78 kişi.
Evet. Maalesef günümüz de insan sadece bir sayıdan ibaret. Elli bin, kırk beş bin, yetmiş şekiz. Sayıdan ibaretiz. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Otel yanmış, ertesi gün diğer otelde olan bazı kişiler kaymaya devam ediyor. Yetmiş sekiz kişi, yani yetmiş sekiz dünya yok olmuş ama sadece sayı var orta da. Onların hayalleri, umutları, sevinçleri, mutlulukları yani yaşarken kafalarında kurdukları ve yaşamaya çalıştıkları dünya yok. Sadece bir kişi, iki kişi, üç kişi diye sayıdan ibaretlermiş gibi ifade kaldı geride.
Suçlu arıyoruz. Kim suçlu? Belediye mi? Otel sahibi mi? Bakanlıktan rapor bekleniyor. Niye? Suçlu kimse ona yükleneceğiz. Sonra? O kadar ölen can, onların dünyaları tekrar devam edecek mi? Kocaman bir hayır. Bir ay sonra unutacağız her olayda unuttuğumuz gibi. Yine birileri kuralları çiğneyecek, idare et abi diyecek ekmek teknemiz diyecek sanki o kadar kişi ölmemiş gibi birileri göz yumacak, birileri takip etmeyecek, birileri de birilerini suçlayacak.
Birileri, birilerini öldürdü. İşin özeti bu. Dinimizde bir insanın öldürülmesi ile ilgili çok güzel bir hadis var. Peygamberimiz demiş ki; "Bir insanı öldüren, tüm insanları öldürmüş gibidir." Bu söz, insan hayatının ne kadar kıymetli olduğunu ve bir bireyin ölümünün, insanların toplumsal ve manevi yapısı üzerindeki etkilerini açık bir şekilde belirtir. Bir cana kıymak, sadece o bireyin yaşamını değil, aynı zamanda onunla ilişkili olan tüm topluluğun dengesini de bozar. Birçok olayda dengemiz bozuldu. Bozulmaya da devam ediyor. Dengemiz daha ne kadar bozulacak?
Her canlı kutsaldır ve İnsan yalnızca bir sayıdan ibaret değildir. İnsanlar, çok katmanlı varlıklar olarak duygular, düşünceler, deneyimler ve ilişkilerle doludur. Her biri ayrı bir âlemdir. Ölen bir değil ölen âlemdir.
Tolstoy’un güzel bir sözü var. “Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın”
Ocusun, bucusun, iktidarsın, muhalefetsin, şu inançtansın, bu inançtansın, nerden olursan ol. Önce İnsan ol.
Ya da insan olmak zorundasın. İnsan olmak zorundayım. İnsan olmak zorundayız. Sonra ne olmak istiyorsan o ol.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Osman Yiğitoğlu
İnsan bir sayıdan mı ibarettir?
Dünya oluştuğundan beri milyarlarca insan yaşadı ve hala da yaşıyor. Dilleri, dinleri, renkleri, zevkleri, görünüşleri farklı da olsa; benim için hepsi, bu dünya da en az benim yaşama hakkım kadar hakkı olan bireylerdir. Farklı inançlar da farklı anlamları olsa da inanan bir Müslümanın bakış açısı böyle olmalıdır. Ne güzel demiş Mevlana “Yaratılanı severim yaratandan ötürü”
İslamiyet’te tüm yaratılanlar içinde insanın ayrı bir yeri vardır. İnancımız, insan için Eşrefi mahlukat, yani “yaratılmışların en şereflisi” der. İnsanların akıl, irade ve duygulara sahip olmaları, onları diğer canlılardan ayıran ve onlara özel bir değer kazandıran özelliklerdir. İslam’a göre, Allah insanı en güzel bir şekilde yaratmış ve ona akıl ve irade vermiştir. Bu bağlamda, insanın daima doğru yolda ilerlemesi ve bu şerefi hak etmesi gerektiği vurgulanmıştır. Aslında bu ifade, insanın sorumluluklarını, ahlaki değerlerini ve toplum içindeki yerini de ifade eder. İnsanların, bu şerefi yaşatmak için iyi ve erdemli bir yaşam sürmeleri beklenir.
İnancımız bizim sorumluluklarımızı ifade ettiği gibi erdemli bir yaşam sürmemizi de ister. Her insanda olması gereken değerler, insanlığın ortak yaşam standardını ve toplumsal ilişkileri şekillendiren temel unsurlardır. Aslında dinlerin ortak beklentisinin dışında her insanın diğer insanlardan beklentisi de her insan da olması gereken değerlerdir. Bu değerleri genel bir çerçeve de söyleyecek olursak, diğer bireylerin düşüncelerine, duygularına ve haklarına saygı göstermek, başkalarının hislerini anlamak ve onlarla duygusal bir bağ kurmak, adil olmak, dürüst ve güvenilir olmak, hoşgörülü olmak, bireylerin düşünce ve ifade özgürlüklerine saygı göstermek olarak söyleyebiliriz.
Bu değerler, bireylerin birbirleriyle olgun ve anlamlı ilişkiler kurmasını destekler; aynı zamanda toplumsal yapıların sağlam temeller üzerine inşa edilmesine yardımcı olur. Aslında dinlerin temel amaçlarından birisi de budur. Çünkü yaratıcımız bizi bu minval üzerine yaratmıştır.
Tüm bu yazılanlardan sonra İnsan, bir sayıdan mı ibarettir? Dünya da birçok felaket oluyor. Savaşlar, afetler, cinayetler, binlerce kişi ölüyor. Peki, bizim duyduğumuz ne? Örneğin 6 Şubat 2023 depreminde yaklaşık 50.000 kişi öldü. Gazze de İsraillilerin yaptığı soykırımda yaklaşık 45.000 kişi katledildi. Ya geçen hafta Kartalkaya da otel de kaç can gitti? 78 kişi.
Evet. Maalesef günümüz de insan sadece bir sayıdan ibaret. Elli bin, kırk beş bin, yetmiş şekiz. Sayıdan ibaretiz. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Otel yanmış, ertesi gün diğer otelde olan bazı kişiler kaymaya devam ediyor. Yetmiş sekiz kişi, yani yetmiş sekiz dünya yok olmuş ama sadece sayı var orta da. Onların hayalleri, umutları, sevinçleri, mutlulukları yani yaşarken kafalarında kurdukları ve yaşamaya çalıştıkları dünya yok. Sadece bir kişi, iki kişi, üç kişi diye sayıdan ibaretlermiş gibi ifade kaldı geride.
Suçlu arıyoruz. Kim suçlu? Belediye mi? Otel sahibi mi? Bakanlıktan rapor bekleniyor. Niye? Suçlu kimse ona yükleneceğiz. Sonra? O kadar ölen can, onların dünyaları tekrar devam edecek mi? Kocaman bir hayır. Bir ay sonra unutacağız her olayda unuttuğumuz gibi. Yine birileri kuralları çiğneyecek, idare et abi diyecek ekmek teknemiz diyecek sanki o kadar kişi ölmemiş gibi birileri göz yumacak, birileri takip etmeyecek, birileri de birilerini suçlayacak.
Birileri, birilerini öldürdü. İşin özeti bu. Dinimizde bir insanın öldürülmesi ile ilgili çok güzel bir hadis var. Peygamberimiz demiş ki; "Bir insanı öldüren, tüm insanları öldürmüş gibidir." Bu söz, insan hayatının ne kadar kıymetli olduğunu ve bir bireyin ölümünün, insanların toplumsal ve manevi yapısı üzerindeki etkilerini açık bir şekilde belirtir. Bir cana kıymak, sadece o bireyin yaşamını değil, aynı zamanda onunla ilişkili olan tüm topluluğun dengesini de bozar. Birçok olayda dengemiz bozuldu. Bozulmaya da devam ediyor. Dengemiz daha ne kadar bozulacak?
Her canlı kutsaldır ve İnsan yalnızca bir sayıdan ibaret değildir. İnsanlar, çok katmanlı varlıklar olarak duygular, düşünceler, deneyimler ve ilişkilerle doludur. Her biri ayrı bir âlemdir. Ölen bir değil ölen âlemdir.
Tolstoy’un güzel bir sözü var. “Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın”
Ocusun, bucusun, iktidarsın, muhalefetsin, şu inançtansın, bu inançtansın, nerden olursan ol. Önce İnsan ol.
Ya da insan olmak zorundasın. İnsan olmak zorundayım. İnsan olmak zorundayız. Sonra ne olmak istiyorsan o ol.