SON DAKİKA
Hava Durumu

Film dağıtım süreci ve sinema salonlarının tekelleşmesi

Yazının Giriş Tarihi: 15.02.2025 23:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.02.2025 23:08

Bir film çekeceksiniz ve bu filmi sinemalarda izleyici ile buluşturacaksınız. Peki, bunu nasıl yapacaksınız? Bunun için sinema filminin sinemaya gelmeden önceki aşamalarını bilmek gerekir.

Öncelikle bir film çekecek parayı bulmak ve filmi çekip bitirmiş olmanız o filmin sinemalarda gösterileceği anlamına gelmiyor. Filmi çekmeye karar verdiğiniz anda, o filmin maliyetini bulmuş olduğunu varsayarak diyorum ki; öncelikle dağıtım firmaları ile bağlantı kurmalısınız. Zira dağıtım firmaları, çekeceğiniz filmin içeriğini, senaryosunu, oyuncularını ve izlenebilirlik potansiyelini tahmin ederek, size vizyon önerisinde bulunacaktır. Çekim takvimi ile post prodüksiyondan sonra filmin tamamlanmasıyla da piar süreci başlamış oluyor. Filmin tanıtımıyla beraber, vizyon tarihinin duyurulması ve belirlenen sinemalarda gösterime sokulması konusunda anlaşırsanız, filminiz o zaman vizyona girebiliyor.

Film dağıtım firmaları, sinemalara, vizyon takvimine göre listeler yolluyor. Sinemalar o listelerden filmleri seçerek, kaç hafta göstereceğini, dağıtım firmalarına bildiriyor. Dağıtım firmaları, istenilen filmlerin sayısını belirliyor ve o kadar kopya oluşturup sinemalara gönderiyor. Burada kopya için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Eskiden filmler 35 mm olduğundan, makaralar şeklinde sinema salonlarına gönderiliyordu. Kaç sinema varsa, o kadar makara üretilip, sinema salonlarına gönderiliyordu. Şimdi sinemalar, dijital sinema makine sistemine döndüğü için artık birkaç kopya, bu dijital makinelere yüklenerek gösterim yapılıyor. Filmler, 35 mm filmler yerine, artık DCP (Digital Cinema Pakagce) film şeklinde bir sitemle dijital olarak yükleme yapılarak izleniyor.

Film dağıtım firmaları, 35 mm film makine sistemleri ortadan kalktıktan sonra çoğaldı. Eskiden ülkemizde beş, altı dağıtım firması vardı. Filmlerin 35 mm kopyasını çoğaltmak için belli başlı firmalar vardı ve maliyeti hayli yüksekti. Dijital gösterime geçildikten sonra bu firma sayıları arttı. İşin aslı bu dağıtım firmalarını, yapımcılar, film dağıtım firmaları ve işletmeler, ortak olarak kurmaya başladılar.

Geçen hafta yazımda da belirttiğim üzere televizyonda dizi yapan yapımcıların ortaklaşa kurdukları firmalar gibi dağıtım firmaları da benzer bir yapı üzerinden sistemi işletiyorlar. Dağıtım firmaları, onlardan habersiz film çeken bağımsız film yapımcıları başta olmak üzere herhangi bir yapımcının filmini göstermiyor. Gösterecekse de kendi belirlediği ölü sezon dediğimiz aralıklarda ve yeteri derecede olmayan seans sayısı kadar göstermelerine izin veriyor. Ölü sezonda anlaşmalı ya da ortak oldukları filmleri riske atmak istemediklerinden ve sinema salonlarının da boş olacağına gösterimde belli filmleri göstermesi noktasında ölü sezonu değerlendirmiş oluyorlar.

Bu dağıtım firmaları, sadece yapımcılar ile ortak iş yapmıyorlar. Birçok dağıtım firması ülkemizde pek çok sinemanın işletmesini de kendileri yapıyor. Böylece kendi çektikleri filmleri, kendileri dağıtarak, kendi sinemalarında göstermiş oluyorlar.

Siz dışardan bir film getirdiğiniz de vizyon tarihini ve seans sayısını da kendileri belirliyor. Eğer ileride daha iyi bir vizyon tarihinde filminizi göstermek istiyorsanız da o dağıtım firması ile önceden anlaşmanız gerekiyor.

Bu sistem öylesine oturmuş ki bu süreci yürütenler, dizi sektöründe de aynı şekilde süreci yürütüyorlar.

Bu arada dağıtım firmaları arasında, gizli bir konsensüs vardır. Bir dağıtım firmasının herhangi bir film için onay vermediği filmin dağıtımı, diğer dağıtım firmaları tarafından da gösterilmiyor. Yani yapımcı illa bir yerlerle, bir şekilde anlaşması gerekiyor. O anlaşma da tabi ki yapımcının değil, dağıtımcının şartları ile oluyor. Eğer bir yapımcı kara listeye alındıysa, o yapımcının hiçbir filmi, hiçbir dağıtımcı tarafından, dağıtılıp gösterilmiyor. Bankaların, kredisini ödemeyen müşterilerine yaptıkları kara liste gibi bu yapımcılarda, dağıtım firmalarının, kara listesine dâhil oluyorlar. Kredisini ödemeyen banka müşterisinden bağımsız olarak, film yapımcılarının tek suçu, kimseye sormadan kendi imkânlarıyla film çekmek.

Film çeken pek çok yapımcı bu süreçte mağdur oluyor. Bu mağduriyet onları farklı çözüm yollarına itiyor. Filmlerini göstermek için belediyelerle ya da derneklerle anlaşarak salon kiralayıp film göstermek başta olmak üzere birçok yöntem deniyorlar.

Bu arada Kültür Bakanlığı'ndan destek alarak film çeken yapımcılar, kimi zaman destek aldıkları filmleri bile gösterecek salon bulamıyorlar. Kültür Bakanlığının, izleyici ile buluşsun diye destek verdiği filmler, maalesef bu sistem nedeniyle izleyici ile yeteri süre de buluşamıyor.

Sinema Genel müdürlüğünün, bu duruma yeni çözümler getirmesi şart. Yoksa dizi sektörü gibi sinema sektöründe de tekelleşmenin önüne geçmek çok zor. Yazacak çok şey var fakat yazılanlar, sinemaya katkıdan ziyade zarar verecek nitelikte. O yüzden sadece bu süreçten azcık haberdar olun diye, bizde şimdilik bu kadar yazalım. Ülkemizde birçok alanda tekelleşme, gizli işbirlikleri olduğu gibi bu alanda da tekelleşme var. Bunun önüne geçmek, sadece bir taraftan bakarak olmaz. Devlet, sektör, izleyici ve basın ile birlikte hareket edilerek yeni bir bakış açsıyla bir yerden başlanabilir. Yeter ki istensin. Yeterince isteniyor mu? İşte ondan çok emin değilim.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.