Dizi ve film sektöründe tekel... Büyük savaş başlıyor
Yazının Giriş Tarihi: 08.02.2025 12:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.02.2025 12:18
Geçenlerde ortaya çıkan Ayşe Barım olayı, dizi ve film sektöründe tekelleşmeyi gözler önüne sermişti. Ayşe Barım ve şirketi hakkında soruşturma başlatılmış, işin ucu farklı boyutlara ulaşmıştı. Hatta bir takım sanatçılar, Ayşe Barım adına ifade vermiş ve bu ifadeler yalancı şahitlik olarak değerlendirilip haklarında soruşturma açılmıştı. Ayşe Barım tutuklandı. Diğer soruşturmalar devam ediyor. Konumuz soruşturmalar değil elbette. Konumuz sektörün tekelleşmesi üzerine olacak.
Soruşturmalar devam ederken soruşturmanın boyutu menajerlik şirketlerinin tekelleşme operasyonundan, yapım şirketlerine sıçramış durumda.
Ayşe Barım olayı, 'buz dağının görünen yüzü' demiştim, bir önceki yazımda. Gerçekten de öyle. Gelin bu olayı, bir film senaryosu gibi kurgulayalım. Bundan sonraki yazacağım fikir vermesi açısından kurgu olacak. Bugün sektörün bütün büyük yapımcıları kendi aralarında bir tekel kurmuş gibi hareket etmekteler. Yapılan işleri, yayınlayacakları kanallarla yaptıkları anlaşmalardan tutun, setlerinde çalıştırdıkları tüm ekibi, hatta set çaycısının parasını bile birlikte belirliyorlar.
Bu sistem nasıl işliyor?
Bu firmalar bir şekilde bir araya gelip piyasayı belirliyor. Bu yetmezmiş gibi paravan şirketler üzerinden de ortaklık yapıyorlar. Sistem basit. Bir yapım şirketi eski bir kanal yöneticisi ile ortak firma kuruyor. Aynı eski yönetici, bu sefer farklı bir yapım şirketi ile de bir yapım şirketi kuruyor. Sonra bu firmalar bir başka firma ile dağıtım firması kuruyor. Bu yolu, birçok aynı yöntemle kurulmuş firmalar devam ettiriyor. Böylece piyasadaki tüm firmalar, aynı yöntemle, ortak hale geliyor. Aralarına kimseyi de almıyorlar. Menajerlik sistemi ile bu sistemi birleştirirsek, ortaya bugünki durum çıkıyor. Sisteme dahi olan oyuncular, menajer, kanal yöneticisi ve yapımcılar, birlikte hareket ediyor. Önceleri kavgalı olan bu firmalar, ortada büyük bir meblağ olunca, birleşip sektörü paylaşmışlar. Bu sisteme dâhil olmadan ya da izin almadan yani paylarını vermeden kimse iş yapamıyor. Bu arada, bu yapı, daha küçük kast şirketlerine küçük kırıntılar atıyor.
Bugüne kadar sistem, tıkır tıkır işlerken, neden bu iş gün yüzüne çıktı? Onun cevabı da basit. Tabi ki yine sistemin dışında bıraktıkları ve sonra yedikleri eski dostları.
Bu, çok güzel bir kurgu. Bu kurgudan iyi film çıkar. Tabi bu sistemin dışında bunu yapacak yapımcı, yayınlayacak kanal oynayacak oyuncu kaldıysa.
İki büyük yapım firmasının kararı ve tekelleşmenin kanıtı
Bugünlerde bazı sosyal medya sitelerinde de gündeme gelen bir konu adeta tekelleşmenin kanıtı gibi.
Sosyal medyada yer alan habere göre; “Sektörü domine eden, iki büyük yapım şirketi, Med Yapım ve Ay Yapım’ın üst düzey yöneticileri, Murat S. ve Meltem V. çalışanlara yüzde 25 ücret artırımı konusunda, ortak karar almışlar. 'İki firma anlaşmış ve ortak karar almış ne var bunda' diyebilirsiniz. Ama bu Türkiye’deki rekabet kanunlarına göre ciddi bir suç. Teknik ekip sendikalarının belirlediği oran ise yapım şirketlerinin kanallardan istediği zam oranı doğrultusunda yüzde 50 civarı. Bu iki yapım şirketi sektörde kurduğu tekele güveniyor, kanunları ihlal ederek ortak hareket ediyor ve çalışanlara yüzde 25 zam verirken kendisine yüzde 50 zam istiyor. Bu şirketler, yüzde 25’in üstünde zam isteyen teknik ekipleri de kara listeye alıp başka firmalarda çalışmasını da engelliyor. Bu iki firma alt yüklenici firmalar için de yine ortak oranlar belirliyor. Bu firmalar, rekabet kanunlarındaki her paragrafı, her cümleyi ayrı ayrı ihlal ediyor. En tepedeki kanaldan, en alttaki çaycıya kadar herkesi resmen haraca bağlamışlar.
Buradan anlaşılan, bu iki yapım şirketi kurdukları tekel üzerinden, ulusal kanal ve dijital platformlarda, sürekli büyük bütçeli projeler yapıyor. Tekelin içindeki yapım şirketleri ortak hareket ederek büyük oranlı zamları, kanallara dayatıp kabul ettiriyor. Ama diğer taraftan yine ortak kararla, sektördeki çalışanları düşük maaşlarla çalışmaya zorluyorlar, kabul etmeyenleri işsiz bırakıyorlar.”
Bu olaydan sonra inşallah artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Hak edenler cezasını bulur. Demek isterdim. Bu, tam bir film ama sonu kötü bitsin istemiyorum. Zira bildiğiniz üzere ben filmlerin mutlu son ile bitmesini istiyorum. Mutlu son da bu tekelleşmeyi yapan kim olursa olsun bu piyasadan silinmesi. Yeni yüzler, yeni değerler ve yeni firmaların rekabetçi bir ortamda güzel işler yapması. Yoksa bu sistem devam ettikçe bize dayatılan filmleri ve dizileri seyretmeye mahkûm olacağız. Biz artık bu tarz filmleri ve dizileri seyretmeyi sevmiyoruz ve istemiyoruz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Osman Yiğitoğlu
Dizi ve film sektöründe tekel... Büyük savaş başlıyor
Geçenlerde ortaya çıkan Ayşe Barım olayı, dizi ve film sektöründe tekelleşmeyi gözler önüne sermişti. Ayşe Barım ve şirketi hakkında soruşturma başlatılmış, işin ucu farklı boyutlara ulaşmıştı. Hatta bir takım sanatçılar, Ayşe Barım adına ifade vermiş ve bu ifadeler yalancı şahitlik olarak değerlendirilip haklarında soruşturma açılmıştı. Ayşe Barım tutuklandı. Diğer soruşturmalar devam ediyor. Konumuz soruşturmalar değil elbette. Konumuz sektörün tekelleşmesi üzerine olacak.
Soruşturmalar devam ederken soruşturmanın boyutu menajerlik şirketlerinin tekelleşme operasyonundan, yapım şirketlerine sıçramış durumda.
Ayşe Barım olayı, 'buz dağının görünen yüzü' demiştim, bir önceki yazımda. Gerçekten de öyle. Gelin bu olayı, bir film senaryosu gibi kurgulayalım. Bundan sonraki yazacağım fikir vermesi açısından kurgu olacak. Bugün sektörün bütün büyük yapımcıları kendi aralarında bir tekel kurmuş gibi hareket etmekteler. Yapılan işleri, yayınlayacakları kanallarla yaptıkları anlaşmalardan tutun, setlerinde çalıştırdıkları tüm ekibi, hatta set çaycısının parasını bile birlikte belirliyorlar.
Bu sistem nasıl işliyor?
Bu firmalar bir şekilde bir araya gelip piyasayı belirliyor. Bu yetmezmiş gibi paravan şirketler üzerinden de ortaklık yapıyorlar. Sistem basit. Bir yapım şirketi eski bir kanal yöneticisi ile ortak firma kuruyor. Aynı eski yönetici, bu sefer farklı bir yapım şirketi ile de bir yapım şirketi kuruyor. Sonra bu firmalar bir başka firma ile dağıtım firması kuruyor. Bu yolu, birçok aynı yöntemle kurulmuş firmalar devam ettiriyor. Böylece piyasadaki tüm firmalar, aynı yöntemle, ortak hale geliyor. Aralarına kimseyi de almıyorlar. Menajerlik sistemi ile bu sistemi birleştirirsek, ortaya bugünki durum çıkıyor. Sisteme dahi olan oyuncular, menajer, kanal yöneticisi ve yapımcılar, birlikte hareket ediyor. Önceleri kavgalı olan bu firmalar, ortada büyük bir meblağ olunca, birleşip sektörü paylaşmışlar. Bu sisteme dâhil olmadan ya da izin almadan yani paylarını vermeden kimse iş yapamıyor. Bu arada, bu yapı, daha küçük kast şirketlerine küçük kırıntılar atıyor.
Bugüne kadar sistem, tıkır tıkır işlerken, neden bu iş gün yüzüne çıktı? Onun cevabı da basit. Tabi ki yine sistemin dışında bıraktıkları ve sonra yedikleri eski dostları.
Bu, çok güzel bir kurgu. Bu kurgudan iyi film çıkar. Tabi bu sistemin dışında bunu yapacak yapımcı, yayınlayacak kanal oynayacak oyuncu kaldıysa.
İki büyük yapım firmasının kararı ve tekelleşmenin kanıtı
Bugünlerde bazı sosyal medya sitelerinde de gündeme gelen bir konu adeta tekelleşmenin kanıtı gibi.
Sosyal medyada yer alan habere göre; “Sektörü domine eden, iki büyük yapım şirketi, Med Yapım ve Ay Yapım’ın üst düzey yöneticileri, Murat S. ve Meltem V. çalışanlara yüzde 25 ücret artırımı konusunda, ortak karar almışlar. 'İki firma anlaşmış ve ortak karar almış ne var bunda' diyebilirsiniz. Ama bu Türkiye’deki rekabet kanunlarına göre ciddi bir suç. Teknik ekip sendikalarının belirlediği oran ise yapım şirketlerinin kanallardan istediği zam oranı doğrultusunda yüzde 50 civarı. Bu iki yapım şirketi sektörde kurduğu tekele güveniyor, kanunları ihlal ederek ortak hareket ediyor ve çalışanlara yüzde 25 zam verirken kendisine yüzde 50 zam istiyor. Bu şirketler, yüzde 25’in üstünde zam isteyen teknik ekipleri de kara listeye alıp başka firmalarda çalışmasını da engelliyor. Bu iki firma alt yüklenici firmalar için de yine ortak oranlar belirliyor. Bu firmalar, rekabet kanunlarındaki her paragrafı, her cümleyi ayrı ayrı ihlal ediyor. En tepedeki kanaldan, en alttaki çaycıya kadar herkesi resmen haraca bağlamışlar.
Buradan anlaşılan, bu iki yapım şirketi kurdukları tekel üzerinden, ulusal kanal ve dijital platformlarda, sürekli büyük bütçeli projeler yapıyor. Tekelin içindeki yapım şirketleri ortak hareket ederek büyük oranlı zamları, kanallara dayatıp kabul ettiriyor. Ama diğer taraftan yine ortak kararla, sektördeki çalışanları düşük maaşlarla çalışmaya zorluyorlar, kabul etmeyenleri işsiz bırakıyorlar.”
Bu olaydan sonra inşallah artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Hak edenler cezasını bulur. Demek isterdim. Bu, tam bir film ama sonu kötü bitsin istemiyorum. Zira bildiğiniz üzere ben filmlerin mutlu son ile bitmesini istiyorum. Mutlu son da bu tekelleşmeyi yapan kim olursa olsun bu piyasadan silinmesi. Yeni yüzler, yeni değerler ve yeni firmaların rekabetçi bir ortamda güzel işler yapması. Yoksa bu sistem devam ettikçe bize dayatılan filmleri ve dizileri seyretmeye mahkûm olacağız. Biz artık bu tarz filmleri ve dizileri seyretmeyi sevmiyoruz ve istemiyoruz.